Ne yapayım, baktım sizden hayır yok, bir kıpırtı, bir çözüm odaklı hareket, insanların yaşamını kolaylaştıracak icraat olmayınca, karar verdim yüksek sesle düşünmelerinin önüne geçecek ve onları günaha sokmaktan alıkoyacak kendi çözümümü kendim üretmeye yeltendim.

Yani kendi kuşağımı kendim bağlamak, kendi ayağıma kurşun sıkmadan, bindiğim dalı kesmeden (ki ben başkan falan da değilim) halkıma faydam olursa ne mutlu bana diye yine düştüm yollara sizin için!

Kendim için bir şey istiyorsam namerdim!

*

Tam kapandık olmadı. Yaram yamalak kapandık, virüs denen alçak söz dinlemiyor ki birader, olmadı. Hafta sonları kapandık yine olmadı. Akşamları, geceleri, sabahları, kuşluk vakitleri, öğleyin ve ikindi saatlerinde de kapandık, yine olmadı. Olmayınca olmuyor demek ki…

Lokantaları kapattık, sinema ve düğün salonlarını kapattık gene olmadı.

Kahvehaneleri, pastahaneleri, çayhaneleri cafe’leri kapattık, olmadı. Başka ‘hane’ ne kaldıysa, herhalde o da kapanmıştır. Yararı oldu mu, bilinmiyor.

Paket servis dedik, hıh, vallahi de billahi de o da olmadı. Ne yaptıysak, ne denediysek, yaramadı, yaramıza merhem olmadı. Sanki virüsün gavur inadı tuttu, bana mısın demiyor hınzır! Zaten şüpheleniyordum, haklı çıktım ya, neyse…

Olmayınca…

Dur dedim kendi kendime. Hiç denenmeyen bir yöntemi hayata geçirmeye karar verdim.

Ve kendimle arama mesafe koydum!

Nasıl oluyor diyorsanız, izah edeyim! Belki faydası dokunur!

*

Şehrimizde yazılı ve görsel basın camiası var. Herkes ekmeğinin peşinde. İyi niyetli olanlar da var, ‘dokunursam yanarsın!’ türü yayınları ile efelenenler, gözdağı vermeye çalışanlar, aba altından sopa gösterenler, tehdit ve şantaj ile varlıklarını sözde hissettirmeye çalışanlar, bir şeyler koparmak adına; ‘Ben yazarsam kaçacak delik ararsınız, ben yazarsam Maraş ayağa kalkar, oturacak yer bulamazsınız!’ türü zevzekliğe soyunanlar, ya benimsin ya kara toprağın türküsünü hatırlatmak istercesine bilgisayar klavyesini silah gibi kullanıp, kendini zaman zaman hakim ve savcı yerine koyan bu tiplerle arama mesafe koydum.

İşini hakkı ile yapan, eğriye eğri, doğruya doğru diyebilen, cesaretini ve başarısını dürüstlükten alan meslektaşlarımı ayrı tutuyorum zaten!

Ama her önüne gelene ‘Ben de gazeteciyim!’ diyen çapsız, ruhsuz, şehrin sorularına katkısız, sırf etiket için hava basanlarla aranıza siz de mesafe koysanız iyi edersiniz!  

*

Havaalanı ve Arsan Köprülü Kavşağı rezaletini yazmaktan biz gazeteciler usandık, bıktık. Sabır diyorlar, para yok diyorlar, müteahhit kaçtı gitti diyorlar, çalışma var ama bir-iki araç, birkaç kişi, o kadar diyorlar, insanlar küfretmekten günaha giriyorlar, çektikleri çileleri, işkenceleri sineye çekerken bu şehirden sorumlu olan işadamlarına, siyasetçilerine, bürokratlarına hayır dua ediyorlar!!!

Uçaklar zamanında kalkmaz, zamanında inmez. İnecek olsa da, yağmur, kar, fırtına yokken bile Gaziantep’e inerse, haber yapmaktan, okurların yorumuna cevap vermekten yorulan bizler, kusura bakmayın ama sizlerle arama mesafe koyarsam bana kızmayın, darılmayın, gönül koymayın.

Çünkü ben sizlerle arama mesafe koydum azizim!

*

Geçen hafta içinde haberi düştü sosyal medyaya; “GOLF DONDURMA, ‘MARAŞ DONDURMASI’ COĞRAFİ İŞARETİ KULLANIM İZNİNİ ALDI…”

Artık Kılılı’daki tesislerinde ürettikleri dondurma ambalajlarında ‘Maraş dondurması’ coğrafi etiketini kullanabileceklermiş. Vallahi helal olsun, güle güle kullansınlar!

İyi alsınlar bakalım. Hani mahkemeyi kazanmıştınız, hani Maraş dondurması coğrafi işaretini kullanmayacaklardı, hani bize haber yaptırmıştınız sayfa sayfa. Böbürlenmiştiniz, havaya girmiştiniz, ağzınız kulaklarınızda idi.

Sen sahip çıkmaz isen, üstelik de Ticaret ve Sanayi Odası ile gerçekleşen işbirliği sonucu hadise zuhur ediyor.

Bizim Ticaret ve Sanayi Odası kime çalışıyor acaba?

Madem sahip çıkamıyorsunuz, dondurma devi diyorsunuz ya kendinize, ‘yapan değil, satan ustadır!’ diyorsunuz ya göğsünüz gere gere, hadi mani olun bakalım, hadi Sanayi Odasına tepki gösterin bakalım.

Ben mesafe koydum, siz ne koyarsanız artık, bilemem. O sizin tercihiniz!

*

Bu şehrin en önemli meselelerinden biridir yol. Ilıca yolu için artık ne yazsak boş, nafile çaba… Yaza yaza, söyleye söyleye dilimizde tüy bitti. Söz vermeyen kalmamıştı, ‘Tamam, o iş bizde, müsterih olun, rahat uyuyun, o işi oldu bitti sayın, birkaç güne kadar ihale edilir!’ denildiyse, haber olduysa da, bir kıymeti harbiyesi kalmadı. Bu saatten sonra yazmanın, konuşmanın, tartışmasını bırakın, lafını bile etmenin, açmanın vakti de geçti. Nefesinizi tüketmeyin boşuna! Sözünüz kalıyor!

Aha ramazana da girdik, boşuna günahkâr olmayalım! Artık bir faydasının da olmayacağına kanaat geçirip, bu sorun ile arama mesafe komaya karar verdim!

Ha, bir de Andırın Köprüsü vardı, benimle aynı kafada, aynı düşüncede iseniz, siz de koyun!

*

Bakın, kendimi tutamıyorum, bilgisayarın başına oturunca kelimeler, cümleler su gibi akıp gidiyor. Bırakıyorum, bilgisayar klavyesi ile arama mesafe koyuyor, buraya kadar diyorum.