FETÖ'nün sinsice devletin tüm kılcal damarlarına sızarak devletin silahlarını millete doğrulttuğu, demokratik yönetimi rafa kaldırmayı hedeflediği darbe girişiminin üzerinden 4 yıl geçti. Demokratik yönetimi rafa kaldırmayı hedefleyen ve bu sinsi emellerini 15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminde 251 kişiyi şehit ederek gerçekleştirmek isteyen FETÖ'nün hain planında olayların merkez üssü Ankara oldu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın çağrısı üzerine Ankara ve İstanbul başta olmak üzere Türkiye'nin dört bir tarafında demokrasiye sahip çıkmak için meydanlara inen vatandaşlar, canlarını hiçe sayarak tankların üzerine çıktı, namlunun önüne durdu ve hain darbe girişimini bertaraf etti. Türkiye’nin en uzun ve kanlı gecesi olan 15 Temmuz 2016, milletin dik duruşu sayesinde daha feci sonuçlara ulaşmadan noktalandı. Şehitlerimizin şehadetleriyle aydınlanan gecede, Kahramanmaraş’ın Türkoğlu nüfusuna kayıtlı olan ve Gölbaşı Özel Harekât Daire Başkanlığı’nda görev yapan Niyazi Ergüven’de düzenlenen saldırıda vatan ve bayrak uğruna hayatını kaybetti.

TAYİNDEKİ GÖREVİ BİTTİKTEN SONRA EVLENMEK İSTİYORDU

Aslen Kahramanmaraş’ın Türkoğlu ilçesinden olan Ankara Gölbaşı Özel Harekât Daire Başkanlığı’nda görev yapan Niyazi Ergüven, Türkiye’nin ve Kahramanmaraş’ın kahraman evladı olarak hayatını kaybetti. 15 Temmuz darbe girişimi gecesi daireye atılan ikinci bombalı saldırıda şehit düşen Ergüven, tayindeki görevi bittikten sonra evlenmek istiyordu. Evin en küçük çocuğu olan Kahramanmaraşlı Şehit Niyazi Ergüven, Ankara Gölbaşı Özel Harekât Daire Başkanlığı’nda görevli polis memuruydu. Polis Meslek Yüksekokulunu Niğde’de okuyarak mesleğine başlayan 26 yaşındaki Ergüven, daha önce Erzurum, Diyarbakır, Sur, Şırnak ve Urfa’da görev yaptı. Diyarbakır’daki görevinde yaralanan Ergüven’in son görev yeri ise Ankara oldu. 15 Temmuz akşamı evde olan ve göreve çağırılan Ergüven, hemen daireye gitti. Saat 12 civarlarında ablasıyla konuşan Şehit Ergüven, ablasına olayların olduğunu, telefonda konuşamayacağını ve kendilerini tekrar arayacağını söyledi. Telefonu kapatan Ergüven, bir daha ailesinden gelen çağrılara yanıt veremedi. Özel harekâta atılan ikinci bombada arkadaşlarıyla birlikte şehit düşen Ergüven, ağabeyleri ve amcası tarafından bir hastanenin morgunda bulundu. Şehit Niyazi Ergüven’in cenazesi, 18 Temmuz Pazartesi günü Kahramanmaraş’ta defnedildi.

CUMA NAMAZINDAN SONRA BENİ ARADI

15 Temmuz 2016’daki darbe girişiminin dördüncü yılında Manşet Gazetesi olarak şehit Niyazi Ergüven’in Türkoğlu İlçesi’nde yaşayan babası İsmet Ergüven ve annesi Saadet Ergüven ile röportaj gerçekleştirdik. Oğluyla gurur duyduğunu belirten anne Saadet Ergüven, “Niyazi, beş çocuğumun en küçüğüydü. Ya asker ya da polis olacağım dedi. Üniversite sınavına girdi, iki yıllık Niğde Polis Meslek Yüksekokulunu kazandı. Gitti yavrum lisesi bitince, orada üç sene okudu. Mezuniyet törenine gittik, daha sonra Erzurum’a tayini çıktı. Orada 4 sene kaldı. Bir mgün Kahramanmaraş Büyükşehir olunca tayinini istedi, buraya gelecekti. Bu sırada Ankara’da Başbakanlık’ta polisleri almışlar. FETÖ’cü olmayan polislere temizlik yapmışlar, o arada çocuğun tayinini durdurdular. Benim kız dedi ki “ana dedi, bu çocuğun tayinini durdurdular, herhalde başka yere verecekler” dedi. Ankara’ya Gölbaşı Polis Özel Harekâta verdiler. Çocuğum orada bir sene görevini yaptıktan sonra, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin olduğu sırada da Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın koruması olarak her yere gitti. Orada bir hain oğluma, “çalışırsan benle çalış yoksa seni burada çalıştırmam” demiş. Oda “ben senle neden çalışayım ki” demiş. Benim oğlum hükümet karşısında olan hiç kimseye uymazdı. Sonra oğlumu Gölbaşı’na vermişler. Evi de Sincan’daydı, anne mesafe uzun çok zor, Ankara’nın soğuğu da çok dedi. Evimi Gölbaşı’na taşıyacağım dedi. Evini Gölbaşı’na getirdi. Diyarbakır’daki terör olaylarından sonra kurbanı kesti, kurbanı dağıt sultanım dedi. Sonra Diyarbakır’a giden arkadaşları aramışlar, Niyazi biz yaralandık demişler. Sonra Niyazi’de gitmiş, orada yaralanmış. Niyazi yaralandığından ellerimi açtım Allah’ım dedim, ben bu hükümeti kime şikâyet edeyim. Ölüsünü mü bana verecekler dedim, daha gideli 50 gün oldu. İçime doğdu bu çocuk orada şehit olacak dedim. Çocuk orada yaralanmış, diğer büyük oğlum Niyazi’nin yaralandığını bana söyledi. Ana korkma dedi, yarası hafifmiş dedi. Orada mermiyi çıkartmışlar, hemen aradım kendini. Sultanım dedi, üzülme benim yaram hafif, iyiyim dedi. Orada asker şehit olmuş kendiler öne geçmiş. Orada mangal gibi delikler varmış, yavrum orada yaralanmış. Oradan yavrumu GATA’ya kaldırmışlar. GATA’ya bizde gittik, orada biraz yattı, uzun süre çalışamadı yavrum. GATA hainlerin elindeymiş, gazilik belgesini oğluma vermediler. Sonra Niyazi, benim gazilik hakkım var ama ben istemiyorum dedi. 6 ay çalışamadı, bacağını hareket ettiremedi. Cumhurbaşkanı bir gün Malatya’ya gitmiş, Malatya’ya yine Cumhurbaşkanı’nın korumalığına gitmiş. Orada yine bacağı kanamış, Ankara’ya gelmiş. GATA’ya gelmiş, orada doktor ben sana izin veriyorum git annen sana güzelce baksın demiş. Ama yavrum yaralanmış nasıl kötülenmiş. Bu zamanlar bir baktım çocuk çıkıverdi, “Ana ben geldim” dedi. Ramazan ayında buradaydı, orucumuzu tuttuk, teravihimize gittik. Neyse bayramı bir sevinçle geçirdik. Sonra tekrar oğlum Ankara’ya göreve gitti. Ankara’ya giderken, Ayet-el Kürsüyü okudum hem kendine hem de arabasına üfledim. İşine başladı, Cuma namazından sonra beni aradı, “anne nasılsın, bir şey istiyor musun?” dedi. İşte o son konuşmamız oldu. O gece akşam evine gelmiş, Niyazi görev var demişler hemen evden çıkmış. Arabasına binmiş, evden çıkarken de, “Bu ülkeyi size bırakacağımı mı sanıyorsunuz şerefsizler?” demiş. Sonra Gölbaşı Özel Harekât Dairesi’nin önüne gelmişler, kendi de zırhlı arabanın içindeymiş yavrum. 20 kişi öldü demişler üstlerine bombayı atmışlar. Yavrum arabanın içerisinde orada şehit olmuş.

BENİM İÇİMDE ÖYLE BİR ATEŞ VAR Kİ KİMSE SÖNDÜREMİYOR BU ATEŞİ

Buraya cenazesine arkadaşları geldi, “Niyazi düğüne gitti anne, onlar ölüme gitmedi ki” dediler. Neyse benim içimde öyle bir ateş var ki kimse söndüremiyor bu ateşi. Gelinim aşağıda televizyona bakıyormuş, darbe olunca telefonla sürekli aradık ama ulaşamadık. Anne dediler, Niyazi’nin orada patlama olmuş, dediler. Buraya geldim televizyonu açtım, Cumhurbaşkanımız ekranda sokağa çağırıyor. Öyle deyince tüylerim diken diken oldu, Niyazi’yi aradım meşgule düştü telefon. Büyük oğlumu aradım, Niyazi’nin orada patlama olmuş dedim, evden çıktık Kaymakamlığın oraya gittik, herkes orada toplanmıştı. Geri eve geldim haber alırım ümidiyle. Büyük oğluma, git Emniyet’e, oğlumdan haber alamıyoruz bir öğren ne olmuş dedim. Ama herkes duymuş da ben duymamışım. Ancak öğleden sonra oldu, İsmet geldi, Niyazi yaralanmış dedi. Üstümü giydim Emniyet’e gittik. Amcaları, dayıları, konu komşu herkes duymuş bana duyurmuyorlarmış. Gittim, yavrumdan haber alamıyorum, bir haber versenize dedim. Bunlar yukarıya çıkmışlar, orda bir fırtına koptu. Ben o fırtınayı duymadım. Çocuğun şehit oldu deyince kendi kendini yere çalmış. Hemen bir ambulans geldi. Bu neymiş dedim, oysa bana gelmiş. Dedim ki hani Ankara’ya gitmiyor muyuz? Sonra Niyazi şehit oldu dediler. Ben beni kaldırdım yere çaldım. Allah’ım beni de al dedim. Dizlerimi vura vura kap kara etmişim. Burada günlerce ağladım, kendimi yukardan aşağıya atıp ölmek istedim.

O YAVRULARI ÖLDÜRDÜN, BİTTİ Mİ HER ŞEY, BİTMEDİ

Darbeciler Ankara’yı bombalarsak, her şey biter demiş. O yavruları öldürdün, bitti mi her şey? Bitmedi. 5 tane çocuğum var. O çocuğum şehit oldu. Ötekileri de veririm, bu adamı da veririm. Bu bayrağı indirmem, bu ezanı dindirmem. Bu ülke benim, bu canım sağ olduktan sonra gelsin bir canım var canımı da alsın. Başka hiçbir şeyim yok ki benim. Hain ne istemiş ki bu ülkeden. Tüfek bizim, uçak bizim, hepsi bizim vergilerimizle alındı. Kendi için mi alındı ki, şeytan. Allah cehenneme direk etsin onu. Ülkesine hainlik edeni Allah hiç affetmeyecek. O FETÖ şeytanı var ya cehenneme direk gidecek.  Bu vatanın, bu milletin çilesi bitmiyor, böyle şeyler devamlı olacak. Vatan hainleri halen daha devam ediyor. Bir yandan PKK’lısı, bir yandan Fethullah’ı, bir yandan diğerleri bu ülkeyi parçalamak için var gücüyle çalışıyorlar, ama inşallah başaramayacak, güçleri yetmeyecek. Yavrumun acısı bugünkü gibi duruyor, içerimden hiç gitmiyor. Bizim yüreğimize ateş düşürdüler. Allah onlarında ocağına da ateşler düşürsün.”

ÇOK FARKLI BİR ÇOCUKTU

Baba İsmet Ergüven ise, “Niyazi Vatanına, bayrağına, dinine, diyanetine sağlam ve inançlı bir çocuktu” diyerek şöyle konuştu: “Hatta annesi “Oğlum gitme ne var askerlikte dedi, bir tanesi çalışır” dedi. Annesine cevabı ise, “ sen nasıl konuşuyorsun, ben burada görevimi yapmazsam sana burada bu şerefsizler namaz kıldırmaz, bu vatanda sizi doğru düzgün yaşatmazlar, ben görevimi seviyorum o yüzden hiç merak etme gerekirse ölür şehit olurum” dedi. Evladın ayrısı olmaz ama bu evladım daha farklıydı. Ne yapalım böyle olacakmış oldu. Öğrenciyken çok çalışkan bir öğrenciydi. Az çalış dediğimde, az daha çalışayım baba bir şey olmaz derdi. Zehir gibi bir çocuktu. Evde de çok iyi bir çocuktu. Anneye, babaya ve abilerine hiç saygısızlık yapmazdı. Herkese karşı öyleydi. Onu sevmeyen çok zor bulurdunuz. Çocukluğunda polis olmayı isterdi. Erzurum’da son sınıftayken ablası orada öğretmendi. Baba ben polisliği istiyorum dedi. Bende “Tamam oğlum istediği bölümü seç, ne olacaksa o olur. Sen zannetme ki illa polis ölecek diye bir kural yok. Allah sana onu yazdıysa orada da verir, yolda da verir” dedim. Sonrasında gitti ve polis oldu. İstese başka bir meslek sahibi olabilirdi. Zekâlı ve çalışkandı. Hocasına polis olacağım dedi. Oda “Özel Harekâtçı olacaksın, ne yaparsan yap senin iraden” dedi.

SİLAHI, TOPU, TÜFEĞİ YOKKEN TANKIN ÖNÜNE GİDİP SAVAŞTILAR

Hain hainliğini her zaman yapacak. Onlara Allah o işi vermiş, onlar hainliğini yapacak. Bizim çocuklara da şehadeti vermiş, onlarda şehadetliğini yapacak. O hainlere, şerefsizlere ne denilebilir ki? Onlar zaten Ebu Cehil’in askerleri olmuşlar. Amerika’da Ebu Cehil var. Ona inanmış, onu sevmişler çare yok. Bunlara ne dersin ki? Söylediğim kelimeye gücüm yetmez. Haindir. Hain ne demek? Vatanını, bayrağını inkâr eden bir insana ne dersin ki, ne söyleyebilirim ona ki? Hain haindir. Adı üstünde hain. Ebucehil askeri. Hamdolsun 15 Temmuz’da aynı Peygamber Efendimizin zamanındaki gibi silahı, topu, tüfeği yokken tankın önüne gidip savaştılar. Yaralandılar, şehit oldular, gazi oldular. Ama ne yaptı? Kendi askerine yaptı. İnsanın ağırına giden bu zaten. Benim asker kıyafetini giymiş, benim silahımla, benim uçağımla benim çocuklarımın üstüne, kendi kardeşlerinin üstüne bomba attılar. Bunlara daha ne söylenir ki? Vatan haini. Kendi vatanının kardeşlerinin üzerine kurşun sıkan bir insana ne denir ki?”

Haber: Ege Özdemir – Burhan Karagöz

Editör: Mahmut Beyaz