Herkes kafayı özel idareye takmışken, eski sanayi alanını diline dolayan yok! Delinin biri kuyuya bir taş atıyor, kırk akıllı çıkartmak için çaba harcıyor. Harcayanların da bir bölümü ya siyasi şov peşinde, ya da olaya temkinli yaklaşarak, ne kızı veririm, ne dünürcüyü küstürürüm hesabıyla, tehennili açıklamalarda bulunuyor.

Bütün gözler özel idare iş merkezinde.

Karadeniz’de buluna doğalgazı, müjdeyi bile geride bıraktı bizim özel idare. Ulusal basın da saki yarın yıkılıyormuş, yıkılacakmış gibi haberler yapınca, tansiyon demeyeyim de, gerilim, gündem her geçen gün tırmanmaya başladı.

*

MANŞET Gazetesinin attığı başlık güzeldi. Gülümsetti de bizi… ‘Her boyayı boyadık, bir fıstığı yeşili kalmıştı’ gibisinden yaklaşarak, gözleri baka alanlara çeviriyor, birilerinin aklını çelenleri daha duyarlı, daha dikkatli, daha temkinli ve şehrin başka alanlarını da göstererek, ‘madem bütün mesele meydan ise, aha size eski sanayi sitesi alanı’ der gibi haberiyle gündem oluşturuyordu.

Belki 10 dönümlük var. Eski sanayi sitesi alanı tam bir pislik, mezbelelik. Sıkıysa akşam belirli bir saatten sonra o ara sokaklara girin bakalım, bakın başınıza neler geliyor. Manyakları orada, psikopatları orada, uyuşturucu kullananları orada. Cesaret ister, yürek ister.

Ama yok, bütün derdimiz davamız bir meydan ya, bütün problemimiz özel idare iş merkezini yıkıp yerine meydan yapmak ya, aklı olanların çoğu da gülüyor, dalga geçiyor.

*

Doğru…

Kamuoyu ikiye bölündü. Kimi arkadaşlarımız da, ‘versinler 30 milyona alırım!’ diyerek o fiyata alamayacağını bile bile dalgasını geçerken, Mimarlar Odası bile hadiseye temkinli yaklaşıyor.

İstişare diyor, görüş bildiririz, bilgi alışverişi diyor, ki haklılar. Şehrin sembolü, seneler önce ulusal basına malzeme olmuş, üstelik de depreme en dayanıklı bina iken, yıkılmamasından yana olanların sayısı oldukça fazla.

Bir özel idare gündemi değiştirdi yahu, ülke gündemi haline geldi sanki. Özel idare ile yatıp, özel idare ile kalkınca, rüyalarımıza girdi sarı-kırmızı ve lacivert bina.

Kâbus gibi aynen!

*

Başkan sayın Hayrettin Güngör’e bir tavsiyemiz var, (yanında 4-5 basın danışmanı gezdireceğine, 1-2 tane teknik adam barındırsa iyi eder) yerli veya yabancı turistler geldiğinde, kaleyi gezdirirken, şöyle göğsünü gere gere ‘burası böyle güzel, şurası öyle harika yerimiz!’ diyebileceği nere var. Şarkıdaki gibi ‘şurası göz göze geldiğimiz yer!’ diyebileceği, sayabileceği kaç yer var Allah aşkına!

Sağa baksa kentsel dönüşümü bekleyen Tekke…

Sola baksa Divanlı-Kümbet…

Karşıya baksa it tepesi

Kuzeye baksa talan edilen, orman içine apartman dikilen Ahırdağı…

Ee, başka… Başka yok işte.

*

Hatır belası baksan, gözlerin bozulacak, göz zevkin dumura uğrayacak, miden bulanacak! O kadar çarpık yerleşim, bir türlü beklendiği halde hayata geçirilemeyen kentsel dönüşüm, beklentilere karşılık alınamama…

*

Bir kere, kentin göbeğine meydan olmaz! Zaten Trabzon Bulvarı can çekişiyor, gerçi cazibe merkezi, mecburiyet caddesi olmaktan da çıktı çok şükür, resmi binalar da bu caddede iken, meydanı nereye koyacaksınız?

Bu şehirde en büyük problemlerden biri de trafik. Siz Trabzon Bulvarına alternatif Sarayaltı Caddesini bile düzeltemediniz, adam edemediniz, viran haliyle bıraktınız, şimdi de işi gücü bırakıp ‘Özel idare binası yıkılsın mı, yıkılmasın mı?’nın telaşına, derdine düştünüz.

*

Şehrin birinde, tetikçi gazeteciler çoğalıp da iş dünyası ve siyasi kesim rahatsız olunca, ‘nasıl kurtuluruz, nasıl yakamızdan sıyırırız?’ dediklerinde, onlara verdiğim cevap şu olmuştu; ‘Ya verip (para) kurtulacaksınız, ya vurup kurtulacaksınız. Başka çareniz yok!’

Siz de, kurtulmak istiyorsanız, bırakın kamuoyunun gazını almayı, bırakın boş hayaller peşinde koşmayı, bırakın hayal âleminde gezinmeyi, özel idare binasını iyileştirilecek, ıslah edilecek, revize edilecek hale getiren birine ya satın, ya da bırakın kendi haline, nasıl olsa bu şehir için doktorlar reçeteye ‘ne yerse yesin, gönlünü rahat ettirin yeter!’ diye yazdı nasıl olsa, gidin de eczane üç beş kuruş kazansın!

Nasıl olsa siz bu şehre ilaç olamıyorsunuz!