İl Müftüsü Celal Sürgeç, geçtiğimiz günlerde İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İlhan İlkılıç’ın Diyanet İşleri Başkanlığı Dini Yayınlar Genel Müdürlüğünce yayımlanan "Diyanet" dergisindeki "e-Oruç" yazısını gazetemize değerlendirdi. İnsanların orucu sadece aç kalma şeklinde anlamaması gerektiğini belirten Müftü Sürgeç, “İnsan orucu hem ağzalarına tutturması lazım hem de duygularına da oruç tutturması gerekir” diye konuştu. “Oruç tutan bir insan eline ayağına dikkat edecektir. Harama bulaşmayacaktır. Kendine ait olmayan bir şeyi kendi zimmetine geçirmeyecektir. Gözüne oruç tutturacaktır. Hakkı olmayan şeylere bakmak hakkı olmayan şeyleri gözetlemek gibi yanlışlarını dizginleyecektir. Bu şekilde bütün ağzalarıyla birlikte oruç tuttuğu zaman işte o vakitte oruç Kur’an’da tarif edilen manayı kazanmış olacaktır” diyen Müftü Sürgeç, insanların Ramazan’da elektronik ortamdan uzak kalması gerektiğini söyledi.

E-ORUÇ BU YIL İLK DEFA LİTERATÜRÜMÜZE GİRDİ”
Müftü Sürgeç, sözlerinin devamında şu ifadelere yer verdi: “E-Oruç bu yıl ilk defa literatürümüze girdi. Tabii insan oruç tutarken orucu sadece aç kalma şeklinde anlamamalı ve anlamlandırmamalıdır. İnsan orucu hem ağzalarına tutturması lazım hem de duygularına da oruç tutturması gerekir. İnsan gerçekten 2 kutuplu bir varlıktır. İyi olan yani rahmani olan yönleri olduğu gibi bunun yanında nefsi yönleri de vardır. Rahmani olan yönleri değerlendirilir ve sürekli orası beslenirse o insan model insan haline gelir. Ama orası ihmal edildiği zaman egosu veya nefsi ağır basarsa kendi nefsinin esiri olur. Bu kez şöyle bir sorun meydana gelir; ben merkezli bireyler, ben merkezli toplumlar oluşur. Diğer insanın hak ve hukukunu önemsemez tamamen kendine göre yaşayan bireyler meydana gelir. Bu da sorunlu olan toplumları oluşturur.”

2013 YILINDA 37 MİLYON KUTU ANTİDEPRESAN İLAÇ SATILMIŞ”
TÜİK’in verilerine göre 2013 yılında 37 milyon kutu antidepresanın satıldığını kaydeden Müftü Sürgeç, bunda sanallaşmanın da çok büyük bir payı olduğunu dile getirdi. Müftü Sürgeç, “Bugün insanlarımızın birçoğunun hayatı sosyal medyada geçiyor. Mesela bu ayki Diyanet dergisinde de Prof. Dr. İlhan Kılıç hocamızın yaptığı bir araştırma var. Bu araştırma şu; We ara social diye bir ekip var. Bu ekibin 2017 yılında Türkiye nüfusunun yüzde 60’ı zamanını her gün ortalama 3 saatten fazlasını sosyal medyada geçiriyor. Yine bu 48 milyon kişinin yüzde 87’si ise sosyal medya dışında internette 3 saat 45 dakika kalıyor. Bu da bir günde yaklaşık 7 saat ediyor. Yani bir kişi 7 saatini internette, sosyal medyada ve telefonda geçiriyor. Eğer bir günün içerisinde uyku ve temel ihtiyaçlara ayrılan zaman çıkarılırsa sanal dünyada geçirilen ömrümüzün yarısına tekâmül ediyor. Her şey sanal âleme kayarsa, insan insanla bir araya gelmezse sosyal olan varlık sanallaşır ve toplum dışı olmaya başlar. Başladığı andan itibaren de depresyonlar meydana gelebilir. TÜİK’in 2013 verilerine göre 37 milyon kutu antidepresan satılmış. Yani insanlar sanallaştıkça yavaş yavaş ruhi rahatsızlıklar yaşar. Çünkü insan insanla huzur bulur” şeklinde konuştu.

CEP TELEFONUNA BAKAN EN FAZLA KİŞİ SAYISI TÜRKİYE’DE”
“Bir araştırma şirketinin verilerine göre 33 ülke arasında en sık cep telefonuna bakılan ülke Türkiye” diyen Müftü Sürgeç, şöyle devam etti: “Günde cep telefonuna bakma oranı Rusya’da 37, Almanya’da 38, Türkiye’de ise 78 defa. Yani her bir Türk vatandaşı günde 78 kere cep telefonuna bakıyor. Yine gece yataktayken cep telefonuna bakan en fazla kişi sayısı Türkiye’de. Avrupa’da cep telefonu kullanıcılarının yüzde 40’ı, Türkiye’deki kullanıcıların ise yüzde 85’i yatakta cep telefonu kullanıyor. Yine sabah kalktığında telefonu kontrol edenler Avrupa’da yüzde 13 iken Türkiye’de bu oran yüzde 23. Türk kullanıcılarının yüzde 66’sı ise telefonlarını gereğinden fazla kullandıklarını, yüzde 50’si ise bu kullanımı sınırlamaya çalıştıklarını ifade ediyor.”

BOŞ VAKİTLERİMİZİ VE SAĞLIĞIMIZI HEDER ETMEMELİYİZ”
Müftü Sürgeç, son olarak sözlerine şunları ekledi: “Peygamber efendimiz, “2 tane nimet var. Bunlardan biri sağlık diğer ise boş vakit” diyor. Boş vakitlerimizi biz böyle sanal ortamlarda geçirirsek Allah’ın bize vermiş olduğu nimetleri bu şekilde heder edersek biz bunun hesabını veremeyiz. Allah bizim sürekli üretim yapan bir toplum olmamızı istiyor. İnşirah suresinde, “Topluma yararlı bir projeyi bitirdiğin zaman hemen başka bir projeye koyul” diyor. Allah Kur’an’da, “O her an yeni bir üretim yeni bir iş üzerindedir” diye kendini bize tanıtmaktadır. Öyleyse biz bu boş vakitlerimizi ve sağlığımızı heder etmemeliyiz. Yani 7 saatimizi sanal âlemde geçirmemeliyiz. Ayrıca sağlığımızda gidiyor. Bazen yolda giderken bile insan telefona bakarken trafik kazası geçirebiliyor. Düşünün bir insan Kâbe’de tavaf ederken bir yandan da telefonla sosyal medyada paylaşıyor. Aslında o insan ibadetini görselleştiriyor. Bu paylaşımı da insanlar takip edip beğeniyorlar. Ama Allah özellikle ibadet konusunda sizin en büyük takipçiniz Allah’tır diyor. Biz ibadetlerimizi insanlara mı beğendireceğiz yoksa Allah’a mı beğendireceğiz? İbadetlerimizi sosyal medyaya attığımız zaman insanların beğenisine sunuyoruz. İnsanlar değerlendiriyor. Değerlendirmeler burada yapıldığı için diğer tarafa bir şey kalmıyor. Bunun adı da Ria’dır. Ria ibadetlerde çok tehlikeli bir şeydir. Ria insanı şirke kadar götürür. Biz bu elektronik ortama da bir oruç tutalım. Peygamberimiz Ramazan’da 2 şeyi çok yaparmış. Birisi çok ibadete yönelir. Tamamen onunla baş başa kalır. Uzun secdeler geçirir. Yani adeta bu dünyadan çekilir, gider. İkincisi de peygamberimiz Ramazan’da özellikle Kur’an ile çok hem hal olur. Bizde aynı böyle yapalım.”

Haber: Emre AKKIŞ

Editör: Mahmut Beyaz