Her ay gerçekleştirilen Meclis Toplantıları’nda kentin ekonomisine yönelik konular başta olmak üzere kenti ilgilendiren bütün konularda alanında uzman kişileri konuk ederek dikkatleri üzerine çeken Kahramanmaraş Ticaret ve Sanayi Odası, 18. Olağan Meclis Toplantısı’nda Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi (KSÜ) Fen Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Orhan Doğan, Sütçü İmam’ın torunu Dr. Alaaddin Türkkorur ve Arslanbey’in oğlu Mahmut Toğuzata’yı konuk etti. Kahramanmaraş’ın düşman işgalinden kurtuluşunun 100’üncü yıl dönümü dolayısıyla Maraş Milli Mücadelesi’nin konu olduğu ve KMTSO Meclis Başkanı Hanefi Öksüz’ün başkanlığında düzenlenen toplantıda, yaşanan olaylar, sebepleri ve perde arkasındakiler anlatıldı. İstiklal Marşı ve saygı duruşuyla başlayan programın açılış konuşmasını Kahramanmaraş Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Serdar Zabun yaptı.

ALLAH BİR DAHA BÖYLE ACILAR YAŞATMASIN”

Sözlerine Elazığ ve Malatya’daki depremde hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet dileyrek başlayan KMTSO Başkanı Serdar Zabun, “Öncelikle, Elazığ’da yaşanan depremde yaşamını yitiren vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyorum. Yaralılarımıza şifa temenni ediyorum. Biz de Kahramanmaraş Ticaret ve Sanayi Odası olarak üyelerimizle birlikte bir tır dolusu malzeme ile Elazığ ve Malatyalı kardeşlerimize destek verdik. Elazığ’a, ülkemize, geçmiş olsun diyorum. Allah bir daha böyle acılar yaşatmasın. Yine, geçtiğimiz hafta, ilimiz sanayici ve işadamlarından Hacı Mehmet Narlı’yı kaybetmenin üzüntüsünü yaşadık, Allah’tan rahmet diliyorum, yakınlarına sabırlar temenni ediyorum” dedi.

12 ŞUBAT RUHU VE DİNAMİZMİ İLE ÜLKEMİZİN GÜCÜNE GÜÇ KATMAYA DEVAM EDİYORUZ”

Sözlerinin devamında “İş dünyası olarak ülkemizin milli hedefleri doğrultusunda hiç durmadan, yorulmadan çalışıyor, üretiyor, ihracat yapıyoruz” diyen Zabun, “Türkiye’nin en güçlü sanayi kentleri arasında bulunan Kahramanmaraş, 2 bin sanayi kuruluşu, 56 milyar lira aktif büyüklüğü, 31 milyar lira GSYİH ve en önemlisi de 12 Şubat ruhu ve dinamizmi ile ülkemizin gücüne güç katmaya devam ediyoruz. Bu özelliği ile şehrimiz, milli mücadelenin olduğu gibi ekonominin de kahramanı unvanına sahip bir şehir. Yapılan yatırımlarla birlikte tekstil başta olmak üzere birçok sektörde güçlü bir türk markası olarak anılıyor. Sektörlerimizin büyük kısmı ünlü markaların üretim merkezi haline gelmiş bulunmaktadır. Biz de Kahramanmaraş Ticaret ve Sanayi Odası olarak bu gelişimi hızlandırmak, üretimi, ihracatı, kurumsallaşma ve markalaşmayı teşvik etmek adına özel sektörün önünü açmak için çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Tekstil sektöründen metal mutfak gereçlerine, ayakkabı sektöründen tarıma, perakendeden medya sektörüne her alanda faaliyetlerimizle, ülkemizin makro hedefleri temelinde çalışmaya devam ediyoruz” ifadelerini kullandı.

KAHRAMANMARAŞ ÖNEMLİ BİR AKTÖR OLACAK”

Kahramanmaraş’ın küresel ekonomide önemli bir aktör olacağına dikkat çeken Zabun, “Yapımı devam eden, organize sanayi bölgelerimizin yatırıma açılmasıyla birlikte Kahramanmaraş’ın üretim gücü çok daha artacak ve küresel ekonomide daha önemli bir aktör haline gelecek. İhracat kalitesine sahip birçok ürünümüzün Kahramanmaraş’tan yurtdışına gönderilerek katma değerin şehrimizde kalması bakımından çok büyük öneme sahip Türkoğlu Lojistik Merkezi’mizi de hizmete açtık. Ticaret Bakanlığımızın koordinasyonu ile oluşturduğumuz ihracat destek ofisimizle birlikte Kahramanmaraş, dış pazarlarda yeni ihracat kapılarını aralayacaktır. Bu toprakların bereketine, ülkemizin yarınlarına inanan Türk özel sektörü olarak, üretim ve ihracatta çıtayı yükseltmeye, insanımıza iş ve aş kapısı olmaya devam edeceğiz. Şehrimizin tanınmayan değerlerini, gizli hazinelerini tanıtıyor, turizme kazandırmak adına faaliyetlerimizi sürdürüyoruz” şeklinde konuştu.

12 ŞUBAT RUHUYLA HİÇ YILMADAN ÇALIŞIYORUZ”

12 Şubat ruhuyla çalışmalarına yılmadan devam ettiklerini anlatan Zabun, “Kahramanmaraş’ın tanıtımı ve ticaretinin artırılması açısından çok önemli görev üstlenen Kahramanmaraş Ticaret ve Sanayi Odamız, bu konuda, hiçbir görevden kaçınmadan, Kahramanmaraş’a bu alanda çok önemli bir tecrübe ve kurumsal kapasite kazandırmıştır. Ecdadımızdan emanet aldığımız kadim şehrimizi, hak ettiği yere ulaştırmak için hiç yılmadan çalışıyoruz. 12 Şubat ruhundan aldığımız ilhamla, atalarımızın bize bıraktığı mukaddes ve nadide emaneti korumayı en kutsal vazife addediyoruz. Bu vesile ile bu toprakları bize yurt yapanları, 12 Şubat destanının kahramanlarını bir kez daha rahmet ve minnetle anıyorum. Meclisimizin hayırlara vesile olmasını diliyor, şahsım ve yönetim kurulumuz adına teşekkür ediyor, sizleri saygı ve muhabbetle selamlıyorum” dedi.

ECDADIMIZLA NE KADAR ÖVÜNSEK, NE KADAR GURUR DUYSAK YERİDİR”

Daha sonra kürsüye gelen Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Orhan Doğan, 100 yıl önceki milli mücadelenin sebeplerini ve perde arkasında yaşananları anlattı. Doğan, “Kahramanmaraş’ımız, 1920 yılının 11 Şubat’ı 12 Şubat’a bağlayan gecesinde istiklal şehri ünvanını ve daha sonra kahraman ünvanını kazanmaya sebep olacak, ecdadımızla onur duyacağımız ve düşmanı şehrinden def eden çok önemli tarihi olaylara imza attı. Bu anlamda ecdadımızla ne kadar övünsek, ne kadar gurur duysak yeridir. Yaşananları saatlere, günlere, aylara sığdıramayız. Milletlerin hayatında öyle farklı dönüm noktaları var ki, işte bu dönüm noktalarından en önemlileri var olma mücadelesi olarak kendisini gösterir. Maraş milli mücadelesi de, var olmamızın en önemli ışık noktasıdır. Milletlerin yok edilmeyle yüz yüze geldiği anlarda yapmış olduğu mücadeleler ve bu mücadelelerin sonuçları gelecek nesiller için ibret ve örneklerle doludur. İşte milletimiz de zaman zaman yok olmayla karşı karşıya kalmış tarihte, ancak asla ve asla bağımsızlığından, milliliğinden, hürriyetinden vazgeçmemiş. Tarihe baktığımızda düşmanlarımızın artık bunların işi bitti dediği anda dahi adeta toprağı yararak başını kaldırmış ve yok olması beklenirken, dünyaya medeniyetin mührünü vurmuş. Selçuklu imparatorluğu gibi 6 asır gibi cihana hükmeden ve farklı dine, farklı ırka, farklı renge mensup olan farklı etnik grupları barındıran Osmanlı’nın 3 kıtadaki varlığına dikkat edecek olursak ve 3 kıtada medeniyetin farklı yerlere mührünü vurduğunu söyleyecek olursak, bu sözlerimiz çok daha anlam taşır” açıklamalarında bulundu.

FRANSIZLARI VE İNGİLİZLERİ DEF ETMESİYLE KALEYE SANCAĞIMIZ DİKİLMİŞTİR”

Türk tarihinde önemli dönüm noktalarının olduğunu kaydeden Doğan, “Tarihimizde, dönüm noktalarının ikisi çok önemi. Birinin yaklaşık 1300 yıl öncesine kadar gittiğini söyleyebilirim, diğerinin de bugün itibariyle 100 yıl geriye gittiğini söylemem mümkün. Bağımsızlık mücadelemizin esasında ilk hadisesi, 1300 yıl önce 2. Göktürk Devleti’nin, Çin’in entrikaları ve zayıf devlet adamlarının devleti yönetemez hale gelmesiyle yıkılmasıdır. Abidelerde açık ve net bir şekilde, ‘bey olmaya layık oğlum kul, Hatun olmaya layık kızım cariye’ diye taşlara kazınan abidelerde devletin içine düşmüş olduğu buhran ve buhrandan kurtuluş hadiseleri çok net bir şekilde anlatılır. Devletin yıkılmasıyla Fetret Dönemi dediğimiz, devletsiz kaldığımız, bağımsızlıktan yoksun olduğumuz, kızlarımızın cariye, erkeklerimizin kul olduğu bir dönem yaşamışızdır. Bağımsızlık mücadelesi İslamiyet’ten önce çok net bir şekilde kendini göstermiş, 100 yıl önce de Maraş’ımızda aynı bağımsızlık mücadelesi net bir şekilde milletimizin Fransızları ve İngilizleri def etmesiyle kaleye sancağımız dikilmiştir. Bu tarihi hadiselerin geri arkasını bilmeden, bu mevzuyu anlamak sıkıntı olur” şeklinde konuştu.

MARAŞLI DÜŞMANI DEF ETMESİNİ BİLMİŞTİR”

100 yıl önce Osmanlı Devleti’nin 1. Dünya Savaşı’na yok yere itildiğini dile getiren Doğan, “Trablusgarp Savaşı’nı kaybetmişizdir, Balkan faciasını yaşamışızdır ve 1. Dünya Savaşı’na itilmişizdir. Birçok cephede başarıya imza atmak birlikte, başta Çanakkale ve Kut’ul Amare olmak üzere, fakat mağlup devletler safında yer almamız dolayısıyla mağlup sayılmışız ve 30 Ekim 1918’de Mondros Ateşkes Antlaşması’nı dikte ettirmiş batılı emperyalist güçler bizlere. Mondros Ateşkes Antlaşması’nın 7. maddesinde işgal güçleri başta Batı Anadolu ve diğer bölgeler, daha sonra da güneyde Urfa, Antep ve Maraş olmak üzere önce İngilizlerin, daha sonra da Fransızların işgali altında yaşamışızdır. Ancak şunu ifade etmek gerekir ki, batılıların 1071 ile başlayan kini ve nefreti vardır. 1071’de Selçuklular’ın Bizans’ı yenmesiyle Anadolu Türk İslam toprağı haline geldi ve batıların kin ve nefreti 1071’le başlar, 1092’de Haçlı Seferleri ile devam edecektir. 1453 İstanbul’un Fethi, Gelibolu Yarımadası’nın alınmasıyla birlikte batıya yönelişimiz ve Viyana’ya kadar gidişimiz hiçbir şekilde batılılar tarafından unutulmamış, unutturulmamış ve Türklerin başta Balkanlardan olmak üzere Anadolu’nun tamamında arınması ve geldikleri yer olan Türkistan coğrafyasına gönderilmesi hususunda gayretle batılı güçler Osmanlı üzerinde yüzlerce, binlerce bölme, parçalama planlar yapmış. Bu planların tam da gerçekleşmek üzere olduğu işte 1. Dünya Savaşı’ndaki mağlubiyetimiz ve sonrasında dikte ettirelen antlaşmayla amaçlarına ulaşmak üzere oldukları sürece girmişlerdir. Ancak amaçlarına ulaşamamışlardır çünkü daha düzenli ordu yok, ortada meclis yok ancak Maraşlı işgal edilen topraklarından düşmanı def etmesini bilmiştir” dedi.

BÜTÜN KAHRAMANMARAŞLILAR DEDEMLE İFTİHAR EDER”

Sütçü İmam’ın torunu Dr. Alaaddin Türkkorur ise dedesi Sütçü İmam’ın fedakarlığı ve kahramanlığını anlattı. Türkkorur, “Hayatımız boyunca hep ilgi alaka gördük saygı gördük, dedemizden dolayı tabi bizim bir emeğimiz yok bunda. Dedemizin fedakarlığı kahramanlığı. Sütçü İmam bir kahraman savaşın ilk kıvılcımını düşmana karşı ilk ateşi başalatan yapan insan sevgili dedemle gerçekten iftihar ediyorum. Bütün Kahramanmaraşlılar iftihar eder. Bir anımı anlatmak istiyorum sizlere; bir seyahatteyiz Kahramanmaraşlılar var herkes kendini tanıtsın, tanışalım dediler otobüste biri çıktı ‘‘ben Sütçü İmam’ın torumunuyum’’ dedi. Ben de kendi kendime ben bunu niye hatırlamıyorum dedim. Kendisine söyledim sen nereden torunu oluyorsun Sütçü İmam’ın o da bütün Kahramanmaraşlılar Sütçü İmam’ın torunu değil mi dedi. O benim manevi dedem dedi. Öyleyse tamam dedim. Öylede bütün Kahramanmaraşlıların Sütçü İmam’ı kendi öz dedesi gibi sevdiğinide defalarca rast geldik gördük konuşmalara şahit olduk. Sütçü imamı size anlatmak yaptığı işten dolayı herkes biliyor tarihçiler araştırıyor. Ben görev yapıyorken Bertiz’in Boyalı köyüne gitmiştim. Sütçü İmam, 3 gün şu evde kaldı dediler, yaşlıca bir arkadaş ben tanıyorum senin dedeni buraya geldiğinde küçüktüm elini öptüm dedi. Tabi bunlar bizleri duygulandırıyor” ifadelerini kullandı.

VATAN SEVDASI İLE YAŞADI, VATAN SEVDASI İLE ÖLDÜ”

Arslanbey’in oğlu Mahmut Toğuzata da babasının vatan sevdalısı olduğunu ve vatan sevdası ile öldüğünü anlatarak, “Arslanbey ömrü boyunca vatan sevdası ile yaşadı, vatan sevdası ile öldü. O misyonu Allah’ın izniyle biz ve çocuklarımız ömrümüzce taşıyacağız. Bizim evimizin kapısı sürekli açıktı. Arslanbey’in evi Kurtuluş Mahallesi’ndeydi. Biz orada doğduk. Evimizin kapısı sürekli açıktı. Yurdun her tarafından misafirleri gelirdi. Ayrıca evimizde yatılı olarak 7-8 tane çocuk her zaman okurdu. Öğrenim görürdü. Dışarıdan gelen hastalar da bizim eve uğrar ve yatılı kalırlardı. Arslanbey’in kendi yoğunluğunda ve de törenin getirdiği durumdan dolayı çocuklarıyla ilgilenmesi mümkün değildi. Bizimle amcalarımız ilgilendirdi. Onların eğitimden geçtik. Arslanbey ile bir kez aynı sofraya oturabildim. Biz Arslanbey ile 10 yaşıma kadar beraber kaldık. Onun etkisiyle onun yönlendirmesiyle hala öyle yaşarız. Bizim kaygımız devlet ve devletin geleceğidir. Kişisel menfaatler bizim için her zaman ikinci planda kalacaktır. Biz her zaman aynı kaygıyla yastığa başımızı koyup, sabah onun kaygısıyla uyanırız. Bizim tüm Toğuzata nesli de bunu böyle devam ettirecek” dedi.


(Haber: Ahmet Güneçıkan)

Editör: Mahmut Beyaz