Bir Bilge talebeleri ve ziyaretçileri ile sohbet ediyormuş. Ziyaretine gelenler sormuşlar: “Niçin daha sık yazmıyorsun veya konuşmuyorsun?”

O'da "niçin böyle bir şey istersiniz ki" diye cevap vermiş!

Soranlar "sizin fikirlerinizi hem bizler öğrenmek hem de insanların aydınlanmasını (faydalanmasını) istiyoruz" demişler.

Bilge ise şunları söylemiş:

"Eğitimin temelinde okuma, dinleme ve gözleme vardır. İyi bir eğitimci doğayı, olayları, talebeleri gözlemlemeli ve onların anlamak için dinlemesi (okuma/gözlem) gerekir.  Bir an düşünün! Peygamberleri, Filozofları, büyük bilim insanlarının veya insanoğlunun yetiştirdiği büyük insanları (bilgeleri) insanoğlu ne kadar dinledi ki?

Soranlar: “Evet çok haklısınız, ama iyilik öğretileri çok az sayıda insanı etkilese de biz sizin fikirlerinizden yararlanmak isteriz” demişler.

Işığı görmek için

Bilge: “Tekrar tekrar aynı şeyleri konuşmanın ne faydası var? Nerede ise yeryüzünde söylenmemiş bir söz kalmamış!Aydınlanmak için o kadar ışık var ki!Aydınlığa gözünüzü kapatırsanız hiç bir zaman ışığı göremezsiniz.Kaldı ki insanoğlunun aydınlatan büyük insanların öğretilerinin yanlış yorumlaması da önemli bir sorundur.   Geçen gün bir parktaydım, küçük bir çocuğun konuşmalarına kulak misafiri oldum. O’nun konuşmaları beni bu küçük çocuğun gördüklerini büyükler niçin görmez,öğrenmek istemez diye düşündürdü.”

Dinleyenler: Çocuk sizi etkileyen nasıl bir konuşma yaptı ki?

Bilge: Size o gün yaşadıklarımdan bahsedeyim!

Bunları kim atmış

İnsana sessizliğin ruha kattığı gücü keşfetmek için sabah erkenden bir koruluğa (parkta) gittim. Oturup derin düşüncelere daldım… Gerçekten ortam çok güzeldi: Ağaçlar, çalılar ve her tarafı saran sarmaşıkların yeşilin farklı tonlarındaki yaprakları, rengârenk çiçekler vardı. Rüzgârın hafif hafif esmesi yaprak ve dalları sarması ile oluşan hışırtıdan başka bir ses yoktu.

Bir süre sonra küçük bir çocuk ile bir beyefendi geldiler ve yakınıma oturdular. Çocuk bir süre sonra etraftaki çöpleri fark etti.

Babacığım “şurada bir boş plastik şişe var, az ileride ıslak mendil atmışlar.”

 Çocuk çevredeki çöpleri tek tek sayıyordu… Sonra babasına dönerek “Bunları kim atmış” diye sordu…

Babası “bizden önce gelen birileri atmış olabilir” dedi.

Çocuk “Şu amcaya soralım” diyerek yanıma geldi…

“Amcacığım bunları kim attı?”

“Ben de bilmiyorum yavrucuğum”

“Onlar kötü insanlar mı?”

“Bilmiyorum! İnsana hemen kötü dememeliyiz; her insanda iyi ve kötü yön vardır. Kötü düşünceli, kötü niyetli kimselere şeytan denir. Böyle insanlar diğer insanların görmeyeceğini düşündüğünde kötülükleri daha kolay işler.Terbiyeli insanlara ise melek denilir”

Bir ara babasına sordum: “Çocuk kaç yaşında, sizin mesleğiniz nedir?

 “4 yaşında ve ben eğitimciyim” cevabını verdi.

“Sizi tebrik ederim! Bilinçli bir çocuk yetiştiriyorsunuz! İnsan öğrenmek isterse çöplerden/cansız varlıklardan da öğrenebilir. Öğrenmenin yaşı yoktur. Uzun düşünsel açıklamalar ancak bunları öğrenmek isteyenler için faydalı olabilir.”

İyi ve Kötünün Yüzü

Bu yaşadıklarını anlattıktan sonra Bilge İnsan ziyaretçilerine dönerek size PauloCoelho (Simyacı kitabı ile tanınıyor) bir sözünü nakledeyim dedi: "İyi ve kötü’nün yüzü aynıdır…”

Ve devam etti:

Melekler ve şeytanların yüzü aynıdır; sadece aralarındaki fark yaptıklarındadır. Çöpleri atanlarda görünüş olarak insandır.Bazen melekler/iyiler şeytan olur veya zamanla tamamen şeytanlaşır/kötü kimse olur. Bu çöpleri atanlar gibi büyük kötülükleri yapanlarda bizim hem cinslerimizdir. Bir insanı dış görünüşten tanıyabiliriz ama içinde taşıdığı iyilik ve kötülükleri tam bilemeyiz. Kötülükleri ile bilinen birisi (şeytan) af dileyip yaptıklarından vazgeçerek iyi birisi (melek) olmayı deneyebilir.

Son söz: Yüzümüz aynıdır fakat fark yaptıklarımızdadır.