Piyasalarda dram yaşanıyor, gramlar her geçen gün daha da küçülerek, fiyatlara ayar veriyor marketler. Kalite yanında gramajlar küçülürken, fiyatlar yükseliyor, vicdan ve Allah korkusu da olmayınca, dar gelirli eve ne götüreceğini bilemez halde, şaşkın şaşkın marketlerin önünde ürünleri seyrediyor.

Fiyatlar dur durak ve sınır tanımıyor.

Hangi ürüne el atsanız, bir gün önceki fiyattan farklı çıkıyor karşınıza. Piyasa diliyle yazacak olursam el yaktığı gibi, mutfakları yangın yerine çeviriyor. İtfaiye gelse ne yapacak, elinden ne gelecek!

Hiç!

*

Büyük sermaye guruplarının marketler zinciri, adım başı etrafımızı çepeçevre kuşatmış vaziyette. O bildiğimiz esik mahalle bakkalları da pek kalmadı. Kenar semtlerde birkaç tane derseniz, belki… Onların da dayanma gücü sınırlı, hatta yok denecek kadar az! Devlerle başa çıkabilmek için savaş verseler de, çoğu zaman yenik çıkıyorlar savaştan!

Neticede her şey sermayeye bağlı. Küçük esnafın, küçük bakkalın, küçük market sahiplerinin eti ne budu ne misali, devlerle rekabete dayanacak halde değil iken, bazen onlar da modaya uyuyorlar, ‘madem büyük marketler zam yapıyor, biz ne güne duruyoruz!’ deyip basıyorlar zamları.

Her gece, el ayak çekilince, etiketler değişiyor. Modaya uyuyorlar açıkçası.

Ertesi günü 10 liraya alacağını zannettiğin ürün, bakıyorsun raflarda 15 lira oluvermiş. Sanki sihirli bir el değmiş gibi.

*

Sürekli alış-veriş yaptığım yerli ve milli diye tabir ettiğim bir markete uğradım. Evden erken çıkan, bürosunu erken açan, esnafın arasında erken saatlerde arz-ı endam eyleyen biri olarak baktım, markette çalışan etiketlerle, rakamlarla oynuyor. ‘Hayırdır, ne iş?’ dedim, zoraki gülümsemeyle, ‘Ne yapalım gazeteci abi, herkes yapıyor, seyirci mi kalacağız. Alemin delisi, alemin dürüstlük abidesi biz miyiz!’ deyince, kızdım, köpürdüm, sinirlendim, çıktım dışarı.

Çözüm mü yaptığım, değil. Nasıl olsa o peyniri, o kaymağı alacağım. Ali’den olmazsa Veli’den, Hasan’dan olmazsa Hüseyin’den…

Küçük bakkal desen, ayakta nasıl dururum, nasıl olur da dükkânı, ekmek teknemi kapatmamın derdinde, telaşında.

*

Bir söz var ki, çok beğenirim, “Pahalı da olsa komşu bakkaldan alış-verişini yap!”

Tamam, yapayım da, komşu bakkalımda gazete yok, sigara yok, temizlik ürünleri yok, çocuk bezi yok!

Belki eskiden her sokakta, 3 – 5 bakkal vardı. Veresiye de verirler, gelen postaları, tebligatları alıp müşterilerine verirler, ev sahibi bir yere giderken çocuk okuldan geldiğinde alsın diye anahtarı bile teslim ederlerdi, eee, şimdi o bakkal da kalmadı.

Şimdi adım başı market. Pıtırak gibi, mantar gibi o kadar çoğaldılar ki, bakkala gidip gitmemek arasında gidip geliyor insan.

*

Cumhurbaşkanı sayın Recep Tayyip Erdoğan fiyat artışlarını takibe aldı, talimat üstüne talimatlar yağdırıyor. Allaha razı olsun! Ama talimatlar. Uyarılar, mesajlar esnafın kendisine@adresine gidiyor, yüreğine, vicdanına değil ki. Sayın Erdoğan ne yapsın, insanların vicdanına, merhametine de tebligat gönderecek değil ya. Çünkü insanlarda ne merhamet kamış, ne Allah korkusu.

Belediyeler şimdi yeni haber peşindeler. Başka yapacak işleri, gönderecek haberleri kalmadı ya, birkaç zabıtayı salıyorlar pazara, çarşılara, alış veriş merkezlerine ve marketlere…  Kontrol ediyormuş gibi, fiyatları gözden geçiriyormuş gibi, işyeri sahibine fırça çekiyormuş gibi birkaç görüntü, birkaç fotoğraf, aha işte gün kurtuldu.

Al sana haber, gönder gazetelere, sitelere, adımız çıksın, namımız yürüsün yeter! Zaten biri ne yapsa, öteki onu taklit ediyor, modaya uyuyor. Çoğu başkanın adının geçtiği, ama başkanın haberinin bile olmadığı birbirinin benzeri ve uyduruk haberler, vatandaşı ikna etmeye, tatmin etmeye yetmediği gibi, içinden buğuz ediyor, günaha giriyor!

*

Yine de gerek Büyükşehir Belediyemizin, gerekse Esnaf ve Sanatkârlar Odalar Birliğimizin olsun, birlikte başlattıkları kampanya inşallah yararlı olur. Marketler ve sahipleri kendilerine çeki düzen verirler, halkın satın alma gücünün azaldığını, hatta bitme noktasına geldiğini fark ederler, vicdanlarının da sesini dinleyerek, Allah korkusunu yüreklerinde hissederek aşırı zam yapmaktan vazgeçerler!

Bunu derken ve yaparken, bakkal esnafı da olanı biteni, fiyat karmaşasını, dram ve gram oyununu fırsata çevirmemek adına, kraldan çok kralcı kesilmemeye özen göstermelidir.

O bildiğimiz eski bakkal anlayışı, o paramız olmadığı zamanlarda veresiye defterini açan, ‘Babam deftere yazmanı istedi’ diyen çocuğa, ‘Tamam, yazarım, babana selam söyle!’ diyen merhamet yürekli, güvenimizi sarsmayan, vicdan sahibi, iyi niyetli, güler yüzlü insanları çok özledik, çok!

Bakkallar, Bayiler ve Şekerciler Odası Başkanı sevgili gardaşım Şeref Özsoy’a selam olsun!