En son 1996 yılında yürürlüğe giren Türkiye Deprem Bölgeleri Haritası, AFAD Deprem Dairesi Başkanlığı tarafından yenilenerek, 18 Mart 2018 tarih ve 30364 sayılı (mükerrer) Resmi Gazete’ de yayımlandı. Yeni harita 1 Ocak 2019 tarihinde yürürlüğe girdi. Yeni harita en güncel deprem kaynak parametreleri, deprem katalogları ve yeni nesil matematiksel modeller dikkate alınarak çok daha fazla ve ayrıntılı veriyle hazırlandı. Yeni haritada, bir önceki haritadan farklı olarak deprem bölgeleri yerine en büyük yer ivmesi değerleri gösterilmiş ve “deprem bölgesi” kavramı ortadan kaldırıldı. Kahramanmaraş Jeoloji Mühendisleri Odası Başkanı Mehmet Kuruçay, Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) tarafından Ulusal Deprem Araştırma Programı kapsamında çizilen yeni Türkiye Deprem Tehlike Haritası’nı gazetemize değerlendirdi. Haritanın FAD Ulusal Deprem Araştırma Programı (UDAP) tarafından desteklenen Türkiye Sismik Tehlike Haritasının Güncellenmesi başlıklı proje ile kamu ve üniversite işbirliği kapsamında hazırlandığına dikkat çeken Kuruçay, deprem tehlike haritasının bir risk haritası olmadığını söyledi. Yayımlanan tehlike haritası ile yapıların ve nüfusun deprem anında etkilenme durumunun bilineceğinin kaydeden Kuruçay, haritanın yapılmasının en önemli amacının ekonomik kayıpları saptamak ve depremin çevreye vereceği zararları hesaplayıp bu zarar ve kayıpların sonuçlarını göstermek olduğunu ifade etti.

FAYLARIN YERİ KESİNLİKLE DEĞİŞMEDİ”

Haritada deprem tehlikesinin yer ivmesine göre değerlendirildiğine dikkat çeken Mehmet Kuruçay, “Deprem haritaları 1 Ocak 2019’dan itibaren yürürlüğe girdi. Bu deprem tehlike haritası dediğimiz harita, yani bir risk haritası değil. Riskli bölgeleri belirtmiyor, sadece deprem tehlikesinin olduğu bölgeleri gösteren bir harita. Bu harita üzerinde eskiden deprem bölgeleri, 1’nci, 2’nci, 3’ncü derece gibi şekillendirilmişti. Ama bu yeni deprem tehlike haritasında derecelerin ortadan kalktığı, sadece deprem tehlikesi olan yerlerin görüldüğü belirtiliyor. Burada deprem tehlikesi yer ivmesine göre değerlendirildi. Yani deprem olduğu esnada yer hareketlerinin binalara olan etkisiyle alakalı bir bilimsel çalışma yapıldı. Bütün kurumlar bu işin içerisine girdi. Yer ivmesi hareketlerine göre bu haritalar tehlike haritaları şeklinde yayınlandı. Şu bir gerçek, depremi yer ivmesine göre ya da deprem bölgelerine göre değerlerin fayların yeri değişmiyor. Faylara yakın olan yerler de değişmiyor” dedi.

KAHRAMANMARAŞ’IN DEPREM TEHLİKESİ DEĞİŞMEDİ”

Türkoğlu-Gölbaşı arasındaki sismik boşluğun yani yıllardan beri kırılmayan tehlikeli noktanın yerinin değişmediğine dikkat çeken Kuruçay, Kahramanmaraş’ta deprem tehlikesinin aynı şekilde devam ettiğini belirterek, “Kahramanmaraş’ın yaklaşık 10 kilometre güneydoğusundan geçen Doğu Anadolu Fay Hattı’nın yerini değiştirmedik. O olduğu gibi duruyor, ona yakın olan yerler Kahramanmaraş, Türkoğlu, Pazarcık, Narlı gibi deprem üretebilecek doğu anadolu fayının Türkoğlu-Gölbaşı arasındaki sismik boşluğun yani yıllardan beri kırılmayan tehlikeli noktanın yeri değişmedi. Burası olduğu gibi duruyor, sadece bilimsel verilere göre örnek veriyorum, Kahramanmaraş’ın Yatılı Bölge Okulu tarafı ile oradaki alüvyon kısmı arasındaki fark biraz daha netleştirildi. Biliyorsunuz, 17 Ağustos, 12 Kasım depremleri ya da daha önceki Varto ve Gediz depremi, Türkiye’nin her tarafındaki depremlerde yıkılan binaların yerleri tek tek tespit edildi. Bu bilimsel çalışmaların sonunda denildi ki, taneli zeminler yani alüvyon arazilerde yapılan binalar genellikle en çok yıkılanlar oldu. Dolayısıyla bu yer ivmesinin zeminin şartlarına ve koşullarına göre değiştiği ortaya konunca, böyle bir deprem tehlike haritası ortaya çıktı. Bizim Kahramanmaraş’la alakalı hiçbir şey değişmedi, Kahramanmaraş yine aynı şekilde deprem tehlikesi bakımından en önemli yerlerden bir tanesi olma durumunu muhafaza ediyor. Bizim burada kendimizi sorgulamamız lazım. Hiçbir şekilde deprem tehlike haritasına göre ovalar çok riskli, yukarılar daha az riskli şeklinde bir yaklaşım yapamayız. Akıllı olmamız lazım, bunu unutmamız lazım. Yoksa yeni bir deprem tehlike haritası çıktı, biraz daha rahatladık gibi bir durum yok. Tehlikeli yerlerdeki binalar olduğu gibi duruyor. Deprem olduğunda yıkılacak yerlerin nereler olduğu da belli” ifadelerini kullandı.

SAĞLAM BİNALARIN ÜRETİLDİĞİNİ BELEDİYELERİN TAKİP ETMESİ GEREKİYOR”

Kahramanmaraş’taki binaların depreme hazırlıklı olmadığına dikkat çeken Kuruçay, yerel yönetimlerin ve kurumların sağlam binalar yapılmasını takip etmesi gerektiğini belirterek, “Kahramanmaraş’taki binalar için 1999’daki deprem milat oldu. Ondan sonra yönetmelikler değişti, genelgeler hazırlandı. O günden beri binalar zemin etütlerine göre inşa ediliyor. Devlet, her türlü yönetmelik ve genelgeleri çıkartıyor ancak bunu uygulayan müteahhitlerimizi takip etmesi gereken de vatandaşlarımız. Yani müteahhitlerin bu yönetmelikleri ve genelgeleri uygulaması lazım birebir. Belediyelerimizin de o yönetmelikler doğrultusunda hiç kimsenin gözünün yaşına bakmadan şu benim partilim, bu benim arkadaşım, bu benim akrabam şeklinde kimseye müsamaha göstermeden deprem yönetmeliklerini, deprem kurallarını ve deprede yıkılması beklenen binalardaki tehlikeyi vatandaşlara birebir hatırlatarak onların sağlam zeminde, sağlam binaların üretildiğini belediyelerin takip etmesi gerekiyor. Belediyeler bu işi sıkı tutmazsa, müteahhitler hiçbir şekilde sıkı tutmaz. Onların amacı para kazanmaktır. Dolayısıyla dört katlı bina yapılacak yere, siz 8-10 katlı bina yaparsanız depremde burası yıkılır. Biz bunu biliyoruz ve söylüyoruz ama müteahhit bunu söylemez. Müteahhit 4 kat yerine 8 kat para kazanırsa, düşünün bir defa bu bir rant meselesidir, bu bir ekonomi meselesidir. Siz kendi ekonominizi, kendi karınızı vatandaşın hayatından daha öne çıkartırsanız bu katilliktir başka bir şey değildir” şeklinde konuştu.

NARLI TARAFINDAN BİR DEPREM OLSA, BİR BUÇUK SANİYEDE BİZE ULAŞACAK”

Teknolojinin ilerlemesine rağmen depremin ne zaman olacağının asla bilinmediğini vurgulayan Kuruçay, “En önemli üzerinde durmamız gereken nokta, insanoğlu olarak elimizdeki telefonla herşeyi yapabiliyoruz, uzaya gidiyoruz, google üzerinden dünyanın her tarafını görüyoruz, bankalar arası, milletlerarası görüşebiliyoruz. Teknoloji bu kadar ilerlemesine rağmen depremi önceden haber veren ne bir aygıt, ne bir alet dünyanın hiçbir yerinde yok. Depremle ilgili en önemli ülkelerden iki tanesi Japonya ve Amerika’dır. Amerika’da biliyorsunuz San Andreas fay kanunu var. Japonya’da belli bir teknoloji var ama hiçbir şekilde bu insanlar daha deprem geliyor diyecek, beş dakika ya da bir dakika öncesinden bile haberiniz olmayacak. Deprem dalgalarının hızı 5 ya da 6 kilometre arasındadır saniyede. Düşünün Kahramanmaraş’ın Narlı tarafından bir deprem olsa, bir buçuk saniyede deprem bize ulaşacak. Buna hiçbir şey yapamazsınız, kımıldayamazsınız bile yerinizden” dedi.

HİÇ KİMSE DEPREMİN ZAMANINI BİLEMEZ”

Sosyal medyada ve bazı haber sitelerinde yer alan deprem olacak gibi tabirlerin gerçeği yansıtmadığının altını çizen Kuruçay, “Onun için depremin ne zaman olacağına dair hiçbir fikrimiz yok. Hiçbir kimse deprem şu gün olacak diyemez, bunu söyleyen hangi hoca, hangi profesör, hangi üniversite olursa olsun böyle bir şey yoktur. Hiç kimse depremin zamanını bilemez ama depremin nerede olacağını, hangi zeminlerde depremin daha çok hasar vereceğini biliyoruz ve biz bunu söylüyoruz. Müneccim değiliz, insanlar mutlaka bilime inanmalıdır, bilimsel veriler de depremin zamanıyla ilgili hiçbir kayıt yoktur. Böyle bir gelişme olsa herkesin haberi olur. Basında hiç yetkisiz, etkisiz, bilimsel olmayan, akla mantığa uymayan şu günde deprem olacak diye şeyler var, bunların hepsi saçma sapan. Depremin ne zaman olacağını bilmiyoruz, iki saat sonra da olabilir, bir saat sonrada olabilir diyoruz ama nerede olacağını, nerede daha fazla hasar verebileceğini söyleyebiliyoruz. Bu bizim için yetmez mi? Buna göre önlem alınması gerekiyor, asıl önemli olan budur” ifadelerini kullandı.

(Haber: Ahmet Güneçıkan)

Editör: Mahmut Beyaz