Uzman Psikolog Oya Birsen özellikle Kahramanmaraş'ta son zamanlarda giderek artan sosyal medya bağımlılığını değerlendirdi. Birsen, Evden çıkmayan insanlar için sosyal medya kişilerin çok iyi bir eğlence merkezi haline geliyor. Sosyal medya da üretmiyoruz. Üretilenleri paylaşıyoruz” dedi.

Dünya genelinde her beş kişiden biri, yani yaklaşık bir buçuk milyar kişi Facebook ya da Twitter gibi sosyal paylaşım sitelerinden birini kullanıyor. Yapılan araştırmalara göre, sosyal medya merakı kısa sürede bağımlılığa dönüşebiliyor. Akıllı telefon ve tablet bilgisayarlar kullanımının artışı da bu bağımlılığı tetikliyor. Günün her saatinde, her yerde mesajlar gönderiliyor, paylaşımlara yorum yazılıyor ya da yorumlar yanıtlanıyor. Mobil teknoloji sayesinde Facebook, Twitter ve instegram gibi sosyal paylaşım sitelerini kullananların sayısı ve kullanım sıklığı artıyor.

Son yıllarda birçok kişinin adeta vazgeçilmezleri arasına giren sosyal paylaşım sitelerinin kişilerde bağımlılık yaptığı, bu durumun uyuşturucu madde bağımlılığından farksız olduğu bildirildi.

Kahramanmaraş Halk Sağlığı Müdürlüğü'nde görevli Psikolog Oya Birsen, Facebook, Twitter, İnstegram, gibi sosyal paylaşım sitelerinin bağımlılık yoluyla kişileri ele geçirip hayatlarını adeta cehenneme çevirdiğini söyledi.

Sosyal ve kültürel faaliyetlerde son zamanlarda çok fazla çalışmaların yapıldığını belirten Birsen Kahramanmaraş'ta sosyal medya kullanımının Türkiye ortamalamasının üzerinde olduğunu söyledi.

'KAHRAMANMARAŞ SOSYAL MEDYALI ETKİN KULLANIYOR'
Kahramanmaraş'ta sosyal ve kültürel faaliyetler yapılan çalışmalara rağmen evinden hiç çıkmamış tiyatroyu hiç görmemiş düğüne bile gitmemiş insanların çok fazla olduğunu savunan Birsen, “Evden çıkmayan insanlar için sosyal medya kişilerin çok iyi bir eğlence merkezi haline geliyor.

Sosyal medya da üretmiyoruz. Üretilenleri paylaşıyoruz. Kimse kendi düşüncelerini yazıp paylaşmıyor. Beğeni almış toplumca kabul edilen cümleleri paylaşıyor. Kimse kendi yaşanmışlıklarını oraya koymuyor. O zamanda üretkenliğimiz oratan kalkıyor” dedi.

'İNSANLAR TANINMAK İSTİYOR'
İnsanlar birileri tarafından bilinmek görünmek ve tanınmayı sevdiğini kaydeden Birsen, şöyle dedi: “İnsan olarak önemli olmayı seviyoruz. Yaptığımız işlerin görülmesini de istiyoruz. Bunu fotoğraf paylaşımlarımızdan, yaptığımız yemekten, yediğimiz güzel birşeyi sosyal medyada paylaşma işlemindende fark edebiliyoruz. Türkiye facebook kullanım oranında dünyada yedinci sırada yer alıyor. Yüzde 60'ımız sosyal medyayı facebook, tweter ve başka sosyal medya üzerlerinden takip ediyoruz. Sosyal medya uygulamalarında izini kaybettiğimiz eski dost ve arkadaşlarımızı yeniden görmek ve tanımak imkanı buluabiliyorız ama yüzde yüz sonuç elde edemiyoruz. Sosyal medyada arkadaşlarımızın tamamına ulaşamıyoruz ve bunlarla da sadece facebook üzerinden merhabalaşıyoruz. Bazı insanların nerde olduğunu bazı insanlarında nerde olduğumuzu bilmesini istiyoruz. Türk insanının buna çok fazla ihtiyacı var.”

İLETİŞİME KAPALI BİR ÜLKEYİZ
Sözel iletişime kapalı bir ülke olduğumuzu belirten Birsen, insanların davranışsal beden dilinin çok az kullandığını ve beden dilini kullanmayı ayıp olarak karşıladığını kaydetti. Birsen konuşmasını şöyle sürdürdü: “Halbuki iletişimde en çok vücut dilinde yüzde 55 sonra jestler ve mimiklerdir sonra sözcüklerdir. Kelimelerimizin anlamlarının beden dili ile devamını yapamadığımız için sözcükler üzerinden resimlerle kendimizi daha iyi güzel ve özel göstermeye de ihitiyaç duyduğumuz görünüyor. Burada çok ciddi bir tehlike var. Facebook'u biz eski arkadaşalrımızı bulmak duygu ve düşüncelerimizi paylaşmak ve bir laf söylemek ve o lafın arkasında kaç kişinin durduğunu merak ettiğimiz için sosyal medyaları kullanıyoruz. Sosyal medyalarda herkes mevlananın sözlerini ezberliyor, Nazım Hikmet şiirlerini biliyor ama keşke sadece sözleri değil o kişilerin hayatlarını da bilsek. Sadece cuma günleri değil cuma günü dışındaki günlerdede islami bilgileri paylaşsak ama biz bir modelin üzerinden devam ediyoruz. Herkes ne yapıyorsa biz o modelin üzerinden bir şekilde devam ediyoruz.”

'TEHLİKE ÇANLARI ÇALIYOR'
Sosyal medyada tehlikeli olan kısımda ise güvenilirliliğimizi ve güvenliliğimizi tehdit ediyor.” diyen Birsen, “İnsanlar fotoğraflarını sosyal paylaşım sitelerinde paylaşıyor ve bunun için güvenli kullanıcılık öğretmek gerekiyor fakat hiçbirimizin güvenli kullanıcılıkla uzaktan yakından bir alakamız yok. Yakın zamanda teknoloji ve internet bağımlılığı eğitimine girdik ve orada ki bazı bilgiler beni ürküttü. Sen severek doğum günü fotoğrafını paylaşıyorsun ama iyi niyetli olmayan birisi senin fotoğrafının üzerinden başka başka eylemler yapabiliyor.

Ev adresleri, yeme biçimleri tuzaklara açık. Sizin nerede oturduğunuzu ve adresinizi biliyorsa bu bilgileride biz paylaştığımız için bizim bir tanıdığımız gibi eve gelebilir yakınlarımızı korkutarak tehdit edebilir. Her zaman iyi niyetli insanlarla çevrili değiliz. Hiç kavga etmeyen insanların sosyal medya üzerinde sözel değiştiğini gözlemliyoruz. Ciddi anlamda ağır sözler söyleyebildiklerini hatta küfürlü konuşabildiklerini dahi görebiliyoruz. Düşüncesini beğenmediğimiz bir kişiye yüzüne karşı söyleyemediğimizi bir ekranın arkasından yapabiliyoruz. Sosyal medyada diğer bir konu ise aldatmalar arttı. Ekran arkasında sahte ve gerçek bir profil ile bambaşka insanların hayatlarına dokunuyoruz. Orada bize söylediği kadar ve bizde anlattığımız kadar varız.”

'ÇOCUKLARIMIZ BÜYÜK TEHLİKE ALTINDA'
Ekranın karşısında bambaşka kişilerle konuşmanın cazip geldiğini vurgulayan Birsen, “Danışmana gitmek gibi tanımadığımız insanlara sıkıntılarımızı anlatmak. Sonra tanımadığınız o insan sizin tüm sıkıntı ve yaşamınıza ait biri olmaya başladı. İnternet üzerinden aldatmalar sosyal medya üzerinden tanışıp evlenenler oldu ama bu evliliklerin çok başarılı oldukları söylenemez.

Sosyal medya da insanları doğru tanıyamayız çünkü oraya en güzel fotoğraflarımızı koyuyoruz en güzel cümlelerimizi kullanıyoruz” dedi.

Çocukların büyük tehlike altında olduğunu belirten Birsen, “Bu tür paylaşım sitelerine 13 yaşının altındakilerin alınması yasak ama biz kendimiz bile çocuklarımız için bu tür sayfalar oluşturduk resimlerini paylaşıyoruz ve yasaklamıyoruz.

Yasaklanan çocuklar yasaklanmayan arkadaşlarının yanında kendilerini küçük düşmüş hissediyor yasaklanmayan da ne yazıkki karşı kullanıcılardan yanlış mesajlar ve yönlendirmeler alabiliyor” şeklinde konuştu.

'SOSYAL MEDYA İLETİŞİMİ BOZUYOR'
Sosyal medyada çok fazla bilgi paylaşıldığı için şantajların da olabileceğini hatırlatan Birsen, Sosyal medyanın iki kişinin arasında ki iletişimi bozduğunu söyledi. Sosyal medyanın olumluy yönlerinin de olduğuna değinen Birsen, “Sosyal medayanın olumlu yönleri eski arkadaşlarımızı buluyoruz ve bizim gibi düşünen arkadaşlarımız oluyor ve bu tür amaçlarla sosyalleşmemiz uygun şekilde birebir sözleşmeye de geçiyorsa sosyalleşmede bir zarar yok. Bunların aksi durumda da sosyal intiharlere sebep oluyor. Kitlesel ve yanlış bilgilendirmele yapabiliyor. Doğru bilgilendirmeylede kansere duyarlılık kazandırabiliyor” dedi.

Sosyal medya dikizleme ve dedikodu yapma yeri haline geldiğini savunan Birsen, şöyle dedi: “Herkes birbirinin saçı ve kıyafeti için konuşur oldu. Eskiden yakışanı giy derlerdi şimdi moda olanı giy diyorlar. Vücut indekslerinden problemler yaşanıyor. Zayıflama ve sağlıklı yaşam hapları gibi yanlış ilaçlarla insanlar sağlığından olabiliyor. Bu dünyada sosyal medyasız yaşamak mümkün değil ama sosyal medyayı doğru kullanmayı çocuklara da kendimize de öğretmemiz gerekir.

Sosyal medya doğru bir mesajı dengeli beslenmeyi, çocuk gelinleri engellemeyi kadına şiddet ya da çocuğa şiddet, çocuk istismarını önlemek için bir platformda hazırlayabiliyor ama aynı yerde çocuk istismarcılara, kadın satıcılarına yada organ mafyasına da bir kitle hazırlıyor. Devlet yasaları ciddiye alınmalı argo bu atılıma birkaç yıl önce geçti ve bizimde geçmemiz gerekiyor. Yayınların kesilemesinden çok içeriklerin düzeltilemesi gerekir. Çok fazla adresten gelen çocukların oyunlarının içerisinde bile uygunsuz sitelere var” dedi.

Sosyal medya üzerinde siber zorbadanında çok fazla olduğunu belirten Birsen, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Özellikle çocukların kötü olduğunu bilmelerine rağmen o kişiye şiddetle dayakla ya da zorbalıkla zarar veremeyeceğini anlayınca daha masum görünen ama daha ağır sonuçlara rağmen siber zorbalığa yöneldiklerini görüyoruz. O kişinin ahlaksızca bir yazı yazması hakaret içeren bir söz kullanması ve bunu da sosyal medya üzerinden yapıyor olması zorbalık tanımını ciddi bir hale getiriyor. İnsanların kimlikleri oradan kayboluyor birey olmaktan başka bir kişiye dönüşüyor insanlar göründükleri gibi olmuyor. Bu küçük ekranın arkasındaki büyük dünya da küçücük bir pencere karesi oluyorsunuz ama oradan yazdığınız bir söz dünyanın öbür ucunda ki bir yere gidebiliyor. İletişim ve dünyanın globalleşmesi için daha büyük bir yol yok.

Özellikle genç kullanıcılar ve teknolojiye uzak kalarak teknolojiyle yeni karşılaşmış bireyleri çok iyi uyarmak gerekir.

'SOSYAL MEDYAYA GİRİLMEDİĞİNDE HUZURSUZ HİSSEDİLİYOR'
Teknolojiyi 10 yıl geriden takip edebilirsiniz ama kötü alışkanlıklar ve bağımlılıklar 10 yıl geriden gelmiyor. Sadece internet bağımlılığı deği sosyal medya bağımlılığı diye bir şey var. Beni kim görmüş kim beğenmiş, kim ne paylaşmış gibi konular merak ediliyor.

Bağımlılıkta sosyal medyaya giremediğinden kendini huzursuz hissetme gibi bir durum var.

Gençlerin özellikle izlemesi ve değerlendirmesi gerekenleri sosyal medya üzerinden verdiğimiz zaman gençlerde farkındalık yaratmak için etkili olduğu tespit edilmiştir.

Yardım çağrıları ve yardım çalışanlarına çabuk ulaşabilmekte çok önemlidir.

Kurumsal tanıtım ve reklam içinde çok iyi bir platformdur. Reklamların bir çoğu artık sosyal medya üzerinden yapılıyor. Sosyal medya bağımlılığına eylemsel bir bağımlılık talebi yapılıyor. Ulaşılmadığı zaman ise yoksunluğa ve depresyone neden oluyor. Daha ilerleyen zamanlarda yoksunluk sendromlarına yol açıyor.

Eylemsel bağımlılığa istediğim zaman bırakılabilir deniliyor ama kimyasal bağımlılıkta nasıl tedavi gerekiyorsa eylemsel bağımlılıkta bireyin tedavi sürecinden geçmesi gerekiyor. İnternet üzerinde oynanan bahis oyunları cinsellik ve kumarda alışkanlık değil bağımlılıktır. Tedavi mekanizması içerisinde de aynı şekilde tedavi edilmesi gerekir.”

Psikolog Birsen, düşünsel, duygusal yapının boşa harcanmaması gerektiğinin altını çizdi.
Haber: Emre Akkış

Editör: Mahmut Beyaz