Şeyh Adil Mezarlığı içerisinde bulunan tarihi mezar taşlarını inceleyen Kahramanmaraşlı tarihçi İbrahim Kanadıkırık, hummalı ve titiz bir araştırma sonrasında incelediği 60 bin mezar taşından kentin hafızasında önemli bir yer tutan şehitlerden, alim ve yerel yöneticilere kadar birçok kişinin mezarına ulaşarak, Bab-ı Ukba adlı kitabında topladı. Elde ettiği çalışmalardan çıkan sonucu gazetemiz aracılığıyla paylaşan Kanadırık, ayrıca yaptığı kroki çalışmasıyla da kitabına önemli bir ek bilgiyi de ekledi. Aynı zamanda Kahramanmaraş Ticaret ve Sanayi Odası Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Müdür Yardımcılığı ve Tarih Öğretmenliği görevlerini yapan Kanadıkırık’ın çalışmalarını anlattığımız serinin ilk ropörtajını geçtiğimiz hafta siz değerli okuyucularımızla paylaşmıştık. Hafta boyunca yoğun ilgi gören röportajın ikincisinde ise Kanadıkırık hoca, Şeyh Adil Mezarlığı’nın tarihini, kitabındaki grafik çalışmasının detaylarını ve mezarına ulaştığı Eşbahzade Mehmet Efendi’nin hayatını anlattı. Basımı bekleyen kitabının meydana gelmesi esnasında yaptığı bütün çalışmaları gazetemiz aracılığıyla paylaşan Kanadıkırık, çalışmalarının en ince ayrıntılarına kadar okuyucularımıza anlattı. Arama çalışmaları sırasında ulaştığı İstiklal Harbi’nde şehit düşen 6 önemli şahsiyeti de gazetemizle paylaşan Kanadıkırık, bu hafta şehitlerden biri olan Eşbahzade Mehmet Efendi’yi konu aldı.

İşte İbrahim Kanadıkırık’la yaptığımız röportajından detayları;

TÜRKİYE’NİN EN ESKİ MEZARLIĞI”

İlk olarak Şeyh Adil Mezarlığı’nın tarihçesini anlatan Kanadıkırık, Kahramanmaraş mezarlığının Türkiye’nin en eski mezarlıklarından birisi olduğunu söyledi. Kanadıkırık, “Şeyh Adil Mezarlığı Türkiye’nin en eski tarihi mezarlıklarından birisidir. Kuruluşu en geç 17. Yüzyılın son çeyreğidir. Neden? Mezarlığı kuran isminden de anlaşıldığı gibi Maraş Şubaşısı Şeyh Adil Devletlü’dür. Onun vefat tarihi 18. Yüzyılın başlarıdır. Öyle olunca Maraş Subaşısı olarak bu mezarlığın kendisi tarafından alınıp vakfedildiğini, bildiğimiz için mezarlığın kuruluşu en geç 17. Yüzyılın son çeyreğidir. Zaten benim mezarlıkta tespit ettiğim en eski mezar da 1722 yılına ait Lale Devri’nden kalan bir mezar taşı. Fakat Şeyh Adil Mezarlığı’nın bugünkü halini düşünmeyelim” dedi.

KİTAP ANA KAYNAK VAZİFESİ GÖRECEK”

Kitap çalışmasında fotoğrafların yanı sıra istatistiki bilgileri de anlatan grafik çalışması yaptığını dile getiren Kanadıkırık, “Fotoğraflama çalışmalarının yanı sıra mezar taşıyla alakalı çeşitli istatistiki bilgilere dayalı grafik çalışmalarını da yaptık. Nedir bunlar mesela mezar taşlarının dönemlerine, erkek kadın mezar taşı ayrımına, üzerlerindeki hatların yazı çeşitlerine, devlet başkanlarına göre 7-8 farklı konu başlığı altında istatistikti bilgilere daya grafik çalışmalarını da kitaba eklemiş bulunuyoruz. Bu kitap bu şekliyle çeşitli tez çalışmalarına veya araştırma çalışmalarına, sosyal, siyasi, edebi, tarihi ve kültürel birçok alanda ana kaynak vazifesi görecek bir kitap olarak şekillendi” şeklinde konuştu.

OSMANLI’NIN SON İKİ ASIRLIK TARİHİNDE EKSİK HALKALARI TAMAMLAYACAK”

Kitabın Kahramanmaraş’ın Osmanlı Dönemi’ndeki son iki asırlık tarihinin önemli eksik halkalarından birisini tamamladığına inandığını dile getiren Kanadıkırık, “Bu çalışmayla birlikte ben Kahramanmaraş’ın Osmanlı Dönemi’ndeki son iki asırlık tarihinin önemli eksik halkalarından birisinin tamamlandığına inanıyorum. Çünkü mezar taşları bizim kültür hazinelerimiz olmakla birlikte aynı zamanda da genetik kimliğimizdir. Fakat şöyle de bir durumla karşı karşıyayız, bu da, mezar taşları zamanın eskitmesine çok da fazla dayanacak durumda değil maalesef. Taş her ne kadar geç eskise de fiziksel ve kimyasal çözülmeler mezar taşlarındaki tahribatı her gün artırıyor. Ayrıca insanların taşlara karşı bilinçsiz davranışları, gerektiğinde mezar kazarken veya taşırken ki bilinçsiz davranışları da bu taşlardaki tahribatı artırıyor. Ondan dolayı bu mezar taşlarının çok acil bir şekilde restorasyonda geçmesi gerekir. Tabi sizinle gittiğimizde mezarlığa gördüğüm, benim üç sene önceki fotoğrafladığım taşlardaki derin çatlakların zaman içerisinde bu taşlarda tahribatı artırdığını ve bir daha bu taşların geri dönmeyeceği acı gerçeğini de bir kez daha gözler önüne sermiş oluyor. İnşallah bu çalışmalar, tüm Türkiye’deki ve Kahramanmaraş’ta ki mezar taşlarına da ilgiyi artırarak korunma altına alınmasına ve gelecek nesillere sağlam bir şekilde aktarılması hususunda gerekli teknik ve ilmi desteklerle geleceğe taşınmasına ben faydası olacağına inanıyorum” ifadelerini kullandı.

EŞBAHZADE AİLESİNİN İKİ ŞEHİDİ”

Kitap çalışmaları sırasında mezarına ulaştığı 6 şehitten biri olan Şehit Eşbahzade Mehmet Efendi’yi anlatan Kanadıkırık, “Şehit Eşbahzade Mehmet Efendi, Şeyh Adil Mezarlığı’n D adası içerisinde Akif merhumun, “Ey Şehitoğlu şehit” mısralarında nitelemiş olduğu baba oğul şehit, baş uçlu ayak uçlu yatmaktadır. Bunlar Eşbahzade ailesinin iki şehididir. Baba merhum Eşbahzade Mehmet Efendi’dir. Mezar taşındaki yazılışıyla Muhammet Efendi. Çünkü Muhammet yazarken şedde konuluyor ve burada da şeddeli bir şekilde yazılmış. Kimlik ismi Muhammet diye muhtemelen kayıtlardadır ama bizim insanımız Peygamber Efendimize muhabbeti ve saygısı dolayısıyla Mehmet’i bol kullandığı için toplumda çokça Eşbahzade Mehmet Efendi’ye müştehi olmuştur. Eşbahzade Mehmet Efendi’nin mezar taşı ta’lik hatla yazılmış hem baş uç hem ayak ucu yazılıdır. Ve nasıl şehit düştüğünün hikayesi bu taşlarda mevcuttur. Divanlı Mahallesi’nden olan ve ziraatçılıkla uğraşan Maraş’ın yerli eşraf ailelerinden birisidir Eşbahzade Mehmet Efendi” açıklamalarında bulundu.

FRANSIZ SÜRGÜNÜNDEN KAÇTI, KAHRAMANMARAŞ’A GELDİ”

Eşbahzade Mehmet Efendi’nın Fransızlar tarafından sürgüne gönderildiğini ve sürgünden kaçarak Maraş’a geldiğini ifade eden Kanadıkırık, sözlerine şu şekilde devam etti, “İşgalden sonra Fransızlar tarafından Osmaniye’ye sürgüne gönderilir. Fakat sürgünden kaçmayı başararak Maraş’a gelir ve Maraş harbinde Divanlı çete teşkilatında faal bir rol oynar. Şehit düştüğü yer Maraş harbinin meşhur mekanlarından Ermeni müstahkem mevkiinden bulgurcunun evinin civarında, zaten oda aynı şekilde Divanlı Mahallesi’ndedir. Bulgurcunun evinden Nuh Camii’ne saldırıların başlaması üzerine eşbahzade çeteleriyle burada taarruza geçiyor ve çarpışmalar sırasında alnına isabet eden bir kurşunla Eşbahzade Mehmet Efendi şehit düşüyor. Bil ahare de çatışmaların yoğunluğu azaldıktan sonra cenazesi düşman mevzisi üzerinde bulunduğu yerden alınarak evine getirilip cenaze namazı kılındıktan sonra defnediliyor. Tabi kendisi Maraş’ta çarpışırken diğer şehit olan oğlu Osman Efendi’de Maraş’a gelecektir.”

MEZAR TAŞI TAHRİBAT GÖRDÜ, RESTORE EDİLMESİ GEREKLİ”

Eşbahzade Mehmet Efendi’nın mezar taşının tahribat gördüğünü ve aciler restore edilmesi gerektiğini de belirten Kanadıkırık, “Eşbahzade Mehmet Efendi’nin mezar taşı tahribat görmeye başlamış maalesef, çatlamalar görülüyor. Abidevi bir mezar taşı, herkesin aklında bulunabileceği Kahramanmaraş’ın meşhur şehitliğinin hemen arkasındaki D adasının içerisinde Hafız Ali Efendi merhumun mezarına giderken sol taraftadır, çok rahat bulanacak bir yerdedir. Eşbahzade Mehmet Efendi’nin mezar taşlarının yanlarına restorasyon yapıldıktan sonra pirinç levhalar üzerine birebir çevirilerinin de yazılıp konması elzemdir” dedi.

Eşbahzade Mehmet Efendi’nin mezar taşında ne yazıyor?

Eşbahzade Mehmet Efendi’nin mezarının baş tacı tercümesi: “Hüvel’l-hayy/Ermeni eşkıya-yı mel’unesi ile/bi’l-iştirak sine-i pak-ı vatanı parçalamak maksad-ı denaetkaranesiyle/Mer’aş’a gelen Fransızların 21 Kanun-ı sani/1336 (21 Ocak 1920 Çarşamba) tarihinde sevgili vatanımızı fi harbin bi’l-cümle alat ve edevat muharebesiyle bombardımana başlaması sevk-i hamiyet-i dindaranesiyle mal ve hayatını vatanın selamet ve saadeti/uğrunda feda ve 29 Kanun-i sani 336/tarihinde düşmanın dane-i bi-emanı isabet/itmesiyle ruh-ı latifi ala-yı illiyyin’e/pervaz iden şehid-i said Eşbahzade Muhammed Efendi’nin ruhuna/Fatiha ihdası ihvan-ı dinden mercudur/sene 1338.”

Bu ifadenin özeti ise, “Mel’un Ermeni eşkıyasıyla birlikte vatanımızı parçalamak niyetiyle Maraş’a gelen Fransızların 21 Ocak 1920’de tüm gücüyle şehri bombardıman edip harbin başlamasıyla birlikte din ve vatan gayretiyle hayatını feda edip 29 Ocak 1920’de düşmanın yoğun kurşun ateşinin isabet etmesiyle latif ruhu illiyyin cennetine uçan şehit Eşbahzade Muhammed Efendi’ye Fatiha hediyesi din kardeşlerinden rica olunur.”

İbrahim Kanadıkırık ile yaptığımız röportaj serisinin üçüncü kısmında ise haftaya Eşbahzade Mehmet Efendi’nin oğlu Şehit Eşbahzade Osman Nuri Efendi’nin hayatını sizlerle paylaşacağız.

(Haber: Ahmet Güneçıkan)

Editör: Mahmut Beyaz