Gün geçmiyorki Avrupa’nın saçma sapan gelenek ve bayramlarını alıp kutlamayalım. Son zamanlarda bir moda daha girdi hayatımıza, hallowen yani cadılar bayramı. Bir bu eksikti, ne kadar özenti, bulduğunu taklit eden bir nesil geliyor maalesef. Sorgulamadan hemen hayatına geçiriyor sosyal medyadan gördüğü her şeyi. Bakalım nereden çıkmış şu cadılar bayramı;

Cadılar Bayramı ilk kez İngiltere'de ortaya çıktı. Çok eski zamanlarda Keltler 1 Kasım tarihini yaz mevsiminin bitişi, kışın başlangıcı olarak kabul ediyorlardı. Çünkü tam 1 Kasım'da sürüler yaylalardan dönüyor, toprak ağaları imzalanan kira sözleşmeleri yenileniyor; kısacası yeni sezon başlıyordu. Bu günde ayrıca ölülerin evleri ziyaret ettiğine inanılıyordu. Sırf bu ölüleri evlerden uzak tutmak için dağlarda, tepelerde ateşler yakılıyordu. Bu ateşi yakarken de garip maskeler takıyorlardı ki, gelen ölüler onları tanımasın. İşte Cadılar Bayramı böyle oluştu.

Dışarıdan sorgulamadan aldığımız bu tür geleneksel unsurlar bizim hızla sekülerleştiğimizi gösteriyor. Gelişen teknolojiyle birlikte haz ve hız insanı kontrolü altına almaya başladı. Önceliğimiz güç ve zenginlik oldu. Fakir insanın yaşamaya hakkı yok mantığı bilinçaltına yerleşti. Güç ve güç üreten araçların putlaştırılmasına yol açarak, gücü ellerinde tutan aktörlerin azmanlaştırılmasına, vicdansızlaşmalarına zemin hazırladı. Yani dünyevileştik, hem de coşkuyla, fark etmeden. Kapitalist dünyanın bize çizdiği kadın, adam formatına büründük birden bire. Her şey tüketim ve para babalarına taze para aktarma politikası olarak gerçek hayatın içinde akıp giderken, biz kenarda olup bitene ayak uyduruyoruz sessizce, bazen aktif olarak. Post modern yeni sömürgeciliğin çarkına kapılarak dünyevileşiyoruz sinsice. Sekülerleşme, modern süreçte dini dünyadan uzaklaştırdı, dünyevi olan herşeyi de dinselleştirdi. Sonuç din dışı kutsallar edindik. Maddeyi ululaştırmaya başladık. Yeni dünyaya nur topu gibi doğan ve ellerimizde büyüyen , sekülerleşme gibi abuk bir ideolojimiz var artık. Ve bu ideolojinin kimlere hizmet ettiği ortada, hayatımıza sokulan her şeyin sonucu tüketim ve sessiz sömürü çarkının emrine doğru gidiyor. Her şey planlı.