Siyaset, politika, spor, STK ve kanaat önderlerini dinleyicileriyle buluşturan ve Kahramanmaraş’ın gündemine ışık tutan Fresh Gündem, yeni sezona da iddialı girdi. Radyo Fresh Genel Müdürü Serdar Salma’nın öncülüğünde ve moderatörlüğünde gerçekleştirilen Fresh Gündem, yeni sezonun ilk yayınında kentin önde gelen iş adamlarından biri olan Orkis Termal Otel Yönetim Kurulu Başkanı Ali Rıza Kısakürek’i konuk etti.Oldukça önemli konuların konuşulduğu canlı yayında Kısakürek, Piserro’yu nasıl kurduğunu ve bugünlere nasıl geldiğini anlattı.

“PİSERRO 18 METREKARE YERDE KURULDU”
Kısakürek, yayında şu ifadelere yer verdi: “Piserro 1973 yılında 18 metrekare yerde makine emanet, ütü emanet, masa emanet bir şekilde kuruldu. Biz merdivenleri çeyrek basa basa büyüdük ve Kahramanmaraş’a çok güzel hizmet verdiğimize inanıyorum. Netice de 7 yıl sonra kendi aileme kabul ettirebildim. Çünkü Türkiye’de konfeksiyon yoktu. Ben konfeksiyonu İstanbul’da öğrendim. 80 yılından sonra merdivenleri çeyrek basa basa büyüme trendi devam etti. İstanbul’u bildiğim için diktiğim takım elbiseleri İstanbul’da pazarlanması için takım elbiseleri otobüslerin bagajında oraya gönderirdim. İstanbul’a giden takım elbisem çok beğenildiği için toptancılar şu firmanın diktiği elbiseler geldiği zaman haber edin derlerdi. Yıllar geçti ve hep büyüdük. 40 küsür yıl bu işi yaptım. 40 yılda 12 kere yer değiştirdim. İmkânları bayağı geliştirdik. Piserro’nun şu anda 40 devlette marka tescili var.

HAYALİM KAHRAMANMARAŞ’TAN BİR DÜNYA MARKASI YARATMAKTI”
Ama bu hayallerim tam olarak gerçekleşmedi. Hayalim Kahramanmaraş’tan bir dünya markası yaratmaktı. Ayrıca Hint, İtalyan ve Türk kumaşının bir arada olduğu bir takım elbise yapmak istedim. Yani kırışmayan bir takım elbise. Ama olmadı, yapamadım. En son 13’üncü fabrikamı yaparken çok zorlandım. Hiçbir zaman yatırım yaptığım zaman nakit bir param yoktu. Ama her zaman üstesinden gelmeyi başardım. Oğlum askerliğini yaptıktan sonra beraber çalışmaya karar verdik. Kızım da üniversiteyi bitirdikten sonra kızımda bize dâhil oldu. Ben Piserro’yu oğlum, kızım ve kardeşime bıraktım. Ben artık işin turizmle ilgili kısmındayım.

“2007 YILINDA İSTANBUL’A YERLEŞTİM”

Konfeksiyon sektöründe çok emek verip, belli mesafeler kat ettikten sonra anladım ki Kahramanmaraş’ta o mesafeyi, hedefimi tamamlayamayacağım. Üzülerek söylüyorum 2007 yılında Kahramanmaraş’ı terk ederek İstanbul’a gittim ama imalat buradaydı. Dönmemek için oraya ağırlık verecektim, orada da çok güzel çalışmalar oldu, şuan da İstanbul’da toptanımız var, dünyanın her tarafına hizmet vermekteyiz. Bu arada sektör değiştirmeyi düşündüm. Bir gün telefon geldi, çok samimi olduğum Ali Tatlı’dan. ‘Ali Rıza Bey neredesiniz’ diye sorduğunda, fabrikada olduğumu söyledim. ‘Döngele’nin tarihi suyu Sır Barajı’nın altında kalmıştı, yeğenlerim yeniden buldular, bunlarla bir şey yapmak ister misin?’ diye sordu. Ben de kesinlikle öyle bir düşüncem yok dedim, çünkü kafamdaki her şey ceket üzerineydi. Ailem de bilir, ceket dediğin zaman akan sular dururdu. Kahve içmeye yanıma geldiler, durumu bir kez daha anlattılar. Yok dememe rağmen, ‘ne zaman müsait olursan o zaman gidelim’ dedi. Bir hafta sonra ısrarla götürdüler.

“ORKİS TERMALE AİLEM SOĞUK BAKIYORDU”

Gittik oraya, yol yok, hiçbir şey yok, bir tekneyle suyun çıktığı yere geçtik. Tekne su alıyordu, arkadaşlarla oraya çıktık. Alttan girip üstten çıktılar ve nihayetinde beni kandırdılar. Tarihi bir su, 1960 yılında rahmetli babam orayı iki yıl kiralayarak çalıştırmıştı. O zamanlar romatizması olan, yürüyemeyen ya da başka bir hastalığı olan insanlar bir hafta kaldıktan sonra iyileşerek gittiklerini görmüştüm. Bu bende iz bırakmıştı. Sonrasında ise her yıl rahmetli annem ve babamla oraya giderdik. Sonrasında bir kez de ailemle ziyaret ettik, hanımım tekneye bindi, biraz gittikten sonra ‘Ali Rıza ne yapıyorsun’ diye bağırmaya başladı. ‘Tekne su alıyor’ dedi, hanıma, ‘korkma, ben kurtarırım seni’ dedim. Ne korkmaması, batsak hepimiz de gideriz. Sonra aileme sordum, sen bilirsin dediler. Yok, böyle bir şey olmaz deseler asla olmazdı. Neticede tamam dedik, ortak olmak için. Ortaklıkta çok büyük hatalar yaptım ama sistem çok yanlıştı. Çünkü her şey dengeli olmalıydı, fakat para bir tek bende var gibiydi ama bende de yoktu. Sonrasında ortak olduk, dağları, taşları devirdik. Para olmadan da oluyormuş.

“ÜÇ YIL YER ARADIK”

Üç yıl yer aradık, yatırım yapabilmek için ama maalesef bulamadık. Bir gün bir hacı baba çıktı geldi, ‘24 dönüm yerim var, size vereceğim, para pul istemiyorum ama 9 mirasçıyız, parsel yapıp imara sokup birer dönüm yer vereceksiniz’ dedi. Düşünmeden balıklama atladık, netice hüsran. 24 dönümün yüzde 30’u yola gitti, 9 dönüm imarlı yeri de onlara verdik, gerisinde ise sade OrkisTermal’in belli olan alanı kaldı. Ortaklarda zaten para yoktu, ortaklardan birisi günü birlik havuz yapalım dedi. Günübirlik havuzla hiçbir mesafe kat edemeyiz, çevreden biraz daha yer almalıyız dedim. O günden bu güne hanımım, oğlum ve kızım çok fazla karşı çıkmaya başladılar. Burası turizm için çok çok önemli bir yer, Yavşan’a 14 kilometre, Başkonuş’a yol yapılırsa 12 kilometre, Andırın çevre köyleri cennet gibi. Yavşan suyunu Kahramanmaraş’ın zenginleri ya da sıhhatına düşkün olanları yazlı kışlı su getirtip içerler, bu bir gerçektir. Bu su içen güzel insanlar maalesef Yavşan’ın ne yoluna, ne elektriğine hiçbir zaman el atmamışlardır.. El attım diyen varsa da yüzde onu geçmez, bu çok yanlış bir şey. Yavşan yaylamız Bursa Uludağ kadar güzeldir. BU güzellikleri Kahramanmaraş’a kazandırmak için çok uğraş verdim. Hangi birini anlatayım ki, sabaha kadar anlatsam yetmez.

“PARASIZ ORKİS TERMALİ NASIL KURDUĞUMUZ BİR SIRDIR”

Parasız Orkis Termali nasıl kurduğumuz bir sırdır. Hep Ali Rıza Kısakürek’ in çuvalla parası var derler. Çok şükür var (!). Samimi söylüyorum çok büyük yemin ediyorum, Piserro yok iken, el emeği göz nuru çalışıp o zamanlar para kazandım ve kazandığım para ile Cumhuriyet Mahallesi’nden tarla aldım, arsa aldım onlara güvendim ve bu yola öyle çıktım. Fakat yanlış yapmışım. Eğer Gaziantep olmasaydı affedersiniz Orkis Termal ahıra dönerdi. Gaziantepliler sayesinde ayak da kaldık, şuan da Kahramanmaraşlılar sağ olsun yavaş yavaş gelmeye başladılar. Ama bu dahi yeterli değil.  Herkesin yüzüne açık açık söylerim kimse sahip çıkmadı. Biri suyuna itiraz etti, biri havasına itiraz etti. Eşim dahi ‘’sen ne yaptın’’ dedi. Hiç merak etme ben Gazianteplilere güveniyorum dedim. Hala da güvenirim ve burada onlara güvenerek yapacağım öyle bir projem var ki, bunu burada değil yılbaşında duyuracağım. Parmak ısırtacak bir proje. Yine para yok bir sır olarak yine yapacağız. Öğrenmek isteyen varsa bir bulgur pilavı, cacık, salata yeriz bunu yüzüne söylerim.”

Haber: Emre Akkış/Ahmet Güneçıkan

Editör: Mahmut Beyaz