Fotoğrafın dijitalleşmesine ilişkin konuşan Fotoğrafçı Yalçın Ördek,  fotoğrafın da insanın geliştirdiği teknoloji ile birlikte ilerlediğini belirterek “Bir şeyin dijitalleşmesi bir tek fotoğrafın üstünde yapışmış kalmış. Şu anda baktığınızda sadece fotoğraf değil her şey dijital. Bir fotoğrafın dijitalleşmesi makinayla algılanıyor ama resimde de dijitalleşme var. Dijitalleşme sadece görüntünün dijital ekranda olması değil. Dijitalleşmeyi geniş düşünmek lazım” ifadelerini kullandı.

“FOTOĞRAFIN ÇOK DAHA FARKLI AMACI VAR”
Ördek, konuşmasının devamında şu ifadelere yer verdi: “Fotoğrafın analog ya da dijital olması, kâğıda basılması çok önemli değil. Böyle düşündüğümüz zaman fotoğrafın ilk bulunduğu andan itibaren yaratmak istediği ekolden ve ilk bulunduğu zamandan itibaren çevreye yaydığı etkiden uzaklaşmış oluruz. Bence fotoğrafın çok daha farklı amacı var. Bu amaç her insana göre değişiklik gösteriyor. O yüzden fotoğraf da hayat gibi dijital yolda ilerliyor. Fakat özünde dijitallik yok.

“HERKES FOTOĞRAF ÇEKMELİ”
Herkes fotoğraf çekmeli. Her makinaya, cep telefonuna fotoğraf çekme özelliğinin eklenmesi çok güzel. Çünkü insanlar fotoğraf çekerek kendini mutlu hissediyor. Öz çekim yapıyorlar, gezdikleri yerleri, oturdukları arkadaşlarını çekiyorlar. İnsan kendisini nasıl mutlu hissediyorsa ve bunun sağlayışı da fotoğrafsa çok aşırı teşhire kaçmadıkça makul görüyorum. Ve insanlar da fotoğraf konusunda kendini daha çok geliştiriyor. Ben bunu gayet keyifli bir gidişat olarak değerlendiriyorum.

“AMACIM VE MİSYONUM ÇEKTİĞİM KARELERLE İNSANLARI MUTLU ETMEK”
Amacım çalıştığım kişileri mutlu edecek kareler vermek. Çalıştığım kişiler benim beğendiğim kareleri beğenmek zorunda değil ben öncelikle onları mutlu edeceğim daha sonra kendi yorumumu katarak da birkaç kare fotoğraf onlara sunacağım. Düğün fotoğrafı çekiyorsanız iyi bir objektifiniz olacak. Ancak benim nezdimde iyi bir fotoğraf için iyi bir makinaya gerek yok. Fotoğrafın felsefesi farklı bir şey teknik farklı bir şey.” ifadelerini kullandı.

“MÜTHİŞ VE MÜKEMMEL ÜRÜN VERMEK İSTİYORLAR”

Stüdyolarda çok uzun enstantanelerle çok uzun pozlamalar yapılarak bireysel fotoğraflar çekiliyor. İlk fotoğrafçılar o dönem müthiş ve mükemmel ürün vermek istiyor. Bu duygu romancılarda da var. Yazarlar eleştiri almamak için ilk romanlarında kusursuz eserler vermek istiyor. Muazzam eserler olsun ki, ilk roman okuyucuları çok etkilensin. İlk fotoğrafçıları da ben böyle yorumluyorum. Onlarda ilk zamanlarda kendilerine güvenli bir alan oluşturuyorlar. Sadece dekorlu fotoğraf çekiyorlar. Sokağa çıkmıyor,  halkın içine girmiyorlar. Sonrasında halkın içine karışıyorlar ve bundan sonra fotoğraf biraz daha belgesel nitelik kazanıyor.”

“FOTOĞRAFSIZ BİR DÜNYA DÜŞÜNÜLEMEZ”
Fotoğraf büyük olayların göstergesi oluyor. Bu anlamda fotoğraf çok önemli. Günümüzde fotoğrafsız bir dünya düşünülemez. Fotoğraf tarihi de değiştirir, tarihe de yön verir. Bununla ilgili tarihte önemli örnekler var. İkinci Dünya Savaşı’nda bomba patladıktan sonra 6 yaşındaki bir çocuk 2 yaşındaki kardeşini sırtına alıyor, kardeşi sırtında ölmüş. Komutanın karşısında dimdik duruyor. Bu fotoğrafta İkinci Dünya Savaşı için simge bir fotoğraf. Aylan bebeğin kıyıya vuran cansız bedeninin fotoğrafı kamuoyunun bakış açısını değiştirdi ve dünya liderlerinin daha hassas olmasını sağladı. Bunlar gibi tarihi değiştiren çok fotoğraf var.

“FOTOĞRAFÇI HAYATI HİSSEDEBİLMELİ”
İyi bir fotoğrafçının insanlarla ilişkileri çok kuvvetli olmalı, okumalı, hayata iyi yerden bakmalı. Acıyı da sevinci de hüznü de görebilmeli. Hayatı hissedebilmeli. Hayatın içinde olabilmeli ki, fotoğraflarına bunu yansıtsın. Ara Güler öyle bir fotoğrafçıydı. Onun fotoğraf skalasına baktığınız zaman çekmediği hiçbir şey yok. Hayatın her alanında fotoğrafları var. Bu nedenle çok başarılı bir fotoğrafçı ve Ara Güler fotoğrafçı değildir o fotoğraf olmuştur. Bu nedenle fotoğraf çekmek için hayatı iyi algılamak lazım. Hayatı iyi algılamak için de hayattan çok fazla talebiniz olmayacak.”

Haber: Emre Akkış

Editör: Mahmut Beyaz