6 yıl önce eğitim hayatını ilerletmek ve geleceğini güzel temeller üzerine oturmak adına Doğu Türkistan’dan Türkiye’ye okumaya gelen Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi (KSÜ) İlahiyat Fakültesi öğrencisi Uygur Türkü İparhan Uygur, Çin’in Doğu Türkistan’daki Uygur Türklerine yönelik zulmüne karşı tepkisini göstermek amacıyla gazetemize açıklamalarda bulundu. Doğu Türkistan’da Çin’in Uygur Türklerini bir kampa aldığını ve bu kampta Çinlilerin soydaşlarına işkence ederek, öldürdüklerini söyleyen Uygur, yaşanan bu zulme tüm Türkiye’nin tepki göstermesini istedi. Yaklaşık 2 yıldan bu yana ailesiyle hiçbir şekilde iletişime geçemediğini belirten Uygur, Çinlilerin kamplarda Türklere zorla domuz eti yedirdiklerini anlattı. 24 yaşındaki Uygur Türkü İparhan Uygur’un tek isteği ise ülkesinde olan bu işkenceye tüm dünyanın tepki göstermesi.

“6 YIL ÖNCE TÜRKİYE'YE OKUMA AMAÇLI GELDİM”
Uygur, sözlerinin devamında şu ifadelere yer verdi: “6 Yıl önce Türkiye'ye okuma amaçlı gelmiştim ilk geldiğimde pasaport sıkıntılarıyla Çin'in baskısıyla gelmiştim ama Doğu Türkistan'dan çıkabilmiştim. Daha sonra aileme Türkiye'ye gittiğimden dolayı sürekli baskı uyguladılar. Aslında hani bir Avrupa devleti olduğu o kadar değil işte okumaya gitti dedikten sonra pek baskı uygulamıyorlardı. Fakat söz konusu Türkiye olunca daha çok sıkıştırmalar, baskı uygulamalar, evimize aniden gelip sorguya çekmeler hatta sabah saat 8'den gecenin saat 3'üne kadar sorgulamalarda olmuştu.”

“BÜTÜN DOĞAL ZENGİNLİKLERİN HEPSİ 70 YILDIR ÇİN'E GÖTÜRÜLÜYOR”
Doğu Türkistan’daki bütün doğal zenginliklerin 70 yıldır Çin’e götürüldüğüne dikkat çeken Uygur, “Doğu Türkistan 1949 yılından itibaren Çin baskısı altında. Tamamen o yıl Rus ve Çinlilerin işbirliği ile Çin'e teslim edilmiş oldu. Cumhuriyet yıkıldı bayraktır, dilimizdir, dinimiz her şeye el koydular. Her şeyin başında yine Çin var. Başkandır, cumhurbaşkanıdır, vesaire söz konusu değil. 1949 Yılında 60 senelik bir plan yapıyorlar. Bu 60 yıl içinde Uygur Türkleri yok olacak, Din İslam dini olmayacak, millette ortadan kalkacak, toprak tamamen bize ait olacak diye plan yapmışlar. Doğu Türkistan'ın yüz ölçümü 1 milyon 800 bin kilometrekaredir. Yaklaşık Türkiye'nin 2 buçuk katı daha büyüktür. Sonra yeraltı ve üstü olarak çok zengin. Bütün o doğal zenginliklerin hepsi 70 yıldır Çin'e götürülüyor. Onlar faydalanıyor” şeklinde konuştu.

“HİÇBİR UYGUR TÜRKÜ AİLESİYLE İRTİBAT KURAMIYOR”
Şu anda hiçbir Uygur Türkünün ailesiyle irtibat kuramadığını dile getiren Uygur, “Onun dışında Çinliler ilk başta direk olarak İslam dinine hücum ettiler. Çünkü İslam diniyle bizim milli kültürümüz iç içe karışmış. Dolayısıyla öncelikle işte namaz yasağı, oruç yasağı vesaire onun gibi İslam dininde ne varsa artık sembol ve ilahilerde dâhil bir suç kabul ediliyor. Daha sonra da milli kültürümüze saldırdılar. İşte giyim kuşamdan tutun dilimize kadar devlet dili olarak Çinceyi zorla getirdiler. Dilimizi yavaş yavaş şu an mesela Uygur dili konuşulmuyor. Sadece aile arasında gizli olarak konuşuluyor. Çünkü ailelere bile son 2 yıldır her şey çok farklılaştı. Yani asimile edemedikleri için her aileye Çinlileri yerleştirmeye başladılar. Özellikle işte Çinli erkekleri yerleştirme söz konusu. Tabi erkek yok evde. Şuan bütün Uygurları sırayla bölge bölge çalışıyorlar. Eğitim kampı adı altında bir kamp açıldı. Ama bu kamplar hapishane gibi işkenceler var. O işkenceyle o erkekler, kadınlar, çocuklar ve ihtiyarlarda onun içinde. Şu an yurt dışında yaşayan hiçbir Uygur Türk'ü ailesiyle hiçbir şekilde irtibat kuramıyor. Yani yurtdışından herhangi bir gazeteci veya muhabir kesinlikle Doğu Türkistan sınırından geçemiyor. Doğu Türkistan'da yaşamakta olan yabancı uyruklar sayısı azda olsa da onları da kovdular.  Zorunlu bir şekilde dönmeniz gerekiyor dediler” ifadelerini kullandı.

“DOĞU TÜRKİSTAN İÇİN KİMSE SESSİZ KALMASIN”
Doğu Türkistan için hiç kimsenin sessiz kalmamasını isteyen Uygur, son olarak sözlerine şunları ekledi: “Şuanda orada sosyal medya yasağı olduğu için sadece Çin'in kendi uygulaması çalışıyor orada. Dolayısıyla oradaki halk tamamıyla şuan yurtdışından herhangi bir irtibat kuramıyor veyahut yurtdışındakilerde oraya irtibat sağlayamıyor. Kendi uygulamalarını da yasakladılar. Oranın mesela WeChat uygulaması var Biz oradan en azından ailemizin sesini duyabiliyorduk. Daha sonra onu da yasakladıkları için şu anda 2 yıldır kimse konuşamıyor. Durum şu anda çok vahim. Tamamen bir soykırım söz konusu. O kamplarda insanlar işkence çekerek ölüyor. Hasta olduklarında hastaneye gitmek bile yasak. O kampın içerisinde en temel ihtiyacınız bile yasak.  Günde bir öğün yemek veriliyor. Maalesef ki şu anda haram yedirilmeye çalışılıyor. Orada domuz eti zorla yedirilmeye çalışılıyor. İnsanların beynini uyuşturmak adına bir takım iğneler vuruluyor.  Kamplarda olan tüm bu işkenceleri Çin dünyaya hiçbir şey olmamış gibi gösteriyor. Çin bütün dünyaya yalan söylüyor ve inkâr ediyor. O kamplarda eğitim veriliyor diye haberler yaptırmaya başladılar. Dolayısıyla biz şu anda kendimizi ne kadar savunsak ta sürekli Çinlilerin daha güçlü çalışmalarından dolayı Doğu Türkistan zulmünün gerçekleri ortaya bir türlü çıkmıyor. Çin’de insanlık suçu işleniyor. Ben herkesin insan gözüyle bakmasını istiyoruz. Bizim kökümüz bir, atamız her şeyimizle biriz. Burada bir kedi dahi ölse ayağa kalkabiliyorken Doğu Türkistan’daki insanlar o kampta can çekişiyor. Bu zulme insanların duyarsız kalması Müslümanlığa yakışmaz. Lütfen kimse Doğu Türkistan için sessiz kalmasın.”

Haber: Emre Akkış/Mehmet Can Tekdöş

Editör: Mahmut Beyaz