Temmuz ayının son günlerinde başlayan ve Türkiye’nin birçok noktasına sıçrayarak canımızı yakan orman yangınları, bunun akabinde Kastamonu, Rize ve Artvin’de meydana gelen sel felaketi ile sarsılan Türkiye, hem yangın hem de sel felaketinin yaralarını sarmaya çalışıyor. Meydana gelen orman yangınları ve sel felaketi ile ilgili değerlendirmelerde bulunan DOĞAÇEV Danışmanlık Sahibi Çevre Mühendisi Ömer Çankaya, “Özellikle son 20 yılda insanlığın doğaya yönelik umarsız yıkım ve tahribatının karşılığı olarak sıklaşan ve gittikçe şiddetlenen doğa olaylarına ve afetlere tanıklık ediyoruz. İnsan faaliyetleri nedeniyle ısınan dünyada küresel iklimde meydana gelen değişiklikler, günlük yaşamımızı hiç olmadığı şiddette etkiliyor. Doğayla savaşa artık dur demezsek Doğa intikamını katbekat fazlasıyla alacaktır. İklim değişiklikleri, aşırı sıcaklıklar, aşırı yağışlar ve şiddetli kasırga ve fırtınalar gibi aşırı hava olayları kuraklık, yangın, sel ve benzeri afetlerin sıklık ve şiddetinin artmasına neden oluyor” şeklinde konuştu.

“İKLİM KRİZİ…”
Çankaya, konuşmasının devamında şu ifadelere yer verdi: “Son yıllarda gerçekleşen doğal afetlerin çoğu doğrudan ya da dolaylı olarak iklim kriziyle ilişkili. Küresel ısınma ile artan sıcaklıklar ve buna bağlı olarak değişen bölgesel ve küresel iklim; toprak nemi, ağaç yapısı ve çalılıklar gibi pek çok türün yaşam alanına etki ediyor ve kuraklıklarla beraber orman yangınlarının sıklığını artırabiliyor. Bununla birlikte insan kaynaklı iklim değişikliği yangınların tek ve ana sebebi değil. Ormanlarında ağaç kesimleri ve tarım alanları açma gibi doğrudan insan etkinliklerinin neden olduğu ormansızlaşma da yangınları artıran temel sebeplerden. Bu noktada yüzümüze çarpan gerçek, küresel ısınma ve iklim değişikliğinin baş kaynağı olan karbon salımlarının dünya üzerindeki en büyük karbon yutak alanı ve oksijen sağlayıcısı olan Amazon ormanlarının yine insan faaliyetleriyle tahribata uğradığı. Tabiatıyla iklim krizi ile mücadelede en önemli silahlarımızdan birinin kaybını kendi ellerimizle hızlandırıyoruz. Böylece iklim değişikliği ile ilgili önümüzdeki yüz yılda gerçekleşmesi beklenen olumsuz etkilerin çok daha erken meydana gelmesinin yolunu açıyoruz. İklim değişikliği hem sebepleri hem sonuçları bakımından ekonomik, siyasi, sosyal ve toplumsal yapılarla doğrudan ilişkili. Bireylerin, sivil toplum örgütlerinin, uluslararası şirketlerin, uluslararası örgütlerin ve nihai olarak devletlerin birlikte sorumluluk üstlenmeleri elzem.

KURAKLIK, YANGIN, SEL VE AŞIRI SICAKLAR…”
Kuraklık ve yangınları tetikleyen iklim değişikliği ile ilgili zaman zaman düşülen yanılgı, sorunun yalnızca kuraklık ve sıcaklık artışlarını etkilediğinin düşünülmesi. Küresel ısınmaya bağlı iklimde meydana gelen değişiklikler yalnızca belirtilen sonuçları meydana getirmiyor. Gerçekleşen değişim, esas olarak doğal olayların şiddetinin ve sıklığının artmasına sebep oluyor. Daha açık bir ifade ile aşırı sıcaklıklar, aşırı yağışlar ve şiddetli kasırga ve fırtınalar gibi aşırı hava olayları; kuraklık, yangın, sel ve benzeri afetlerin sıklık ve şiddetinin artmasına neden oluyor. Son aylarda ve günlerde iklim değişikliği kaynaklı aşırı yağış ve şiddetli rüzgârların yol açtığı sel felaketlerinde de artış gözleniyor. Tüm bu felaketler mali kayıplara da neden olmakta. Aşırı yağışların neden olduğu sel felaketleri ülkemizi de vurdu. Kastamonu, Rize ve Artvin’de meydana gelen sel felaketi heyelan ile birlikte can kayıplarına yol açarken, birçok kişinin bölgeden tahliye edilmesi gerekti.

“GEREKEN TEDBİRLERİ EL BİRLİĞİ İLE ALMAMIZ GEREKİYOR”
Sel felaketinin farklı nedenleri olabileceği gibi işaret edilen örneklerdeki durumun, genellikle bölgelere hızla ve şiddetle düşen aşırı yağışlarla ve aynı sebeple nehir yataklarının taşması, kıyı taşkınları ve benzeri olaylarla ilişkili olduğu belirtiliyor. Yaşanan sel felaketleri can kayıplarına ve evlerin hasar ve yıkımına yol açmasının yanı sıra boru hatlarını, enerji nakil ve dağıtım hatlarını ve ayrıca ulaşım altyapılarını da içeren pek çok alanda çok büyük ekonomik maliyetler yaratıyor. Ne yazık ki durumun bu örneklerle sınırlı kalmayacağı ve benzeri afetlerin artarak devam edeceği bilim insanları tarafından sıklıkla dile getiriliyor. Gereken önlemler işbirliği içinde alınmazsa ve doğaya yönelik tahribat devam ederse “doğal felaket” diye bahsedilen fakat esasında insan faaliyetleri neticesinde meydana gelen sel, yangın ve benzeri afet haberlerine önümüzdeki günler, aylar ve yıllarda daha sık tanık olmamız kaçınılmaz.

İNSAN KAYNAKLI İKLİM DEĞİŞİMİ
Bahsedilen tüm sorunların temelde insan faaliyetleri nedeniyle artış göstermesi sürecin çarpıcı tarafı. Çünkü insanlar tarafından doğaya yönelik tahribatlar, doğal dengeyi bozucu müdahaleler, arazilerin yanlış kullanımı, ormansızlaşma nedeniyle artan erozyon ve heyelan gibi olaylar sel felaketlerini ve bu felaketlerin şiddetini artırıyor. Karşımıza çıkan tabloda ise insan kaynaklı iklim değişikliğinin neden olduğu aşırı hava olayları ile yine insan faaliyetleri ile bozulan ekolojik sistemlerin içerdiği karmaşık süreç içinde gerçekleşen felaketler ve nihai olarak insanın da dahil olduğu pek çok canlı türünün yaşam ve çevre kaybı, ayrıca insan yaşamında önemli olan mali kayıplar var.

KÜRESEL ISINMANIN ETKİLERİ
Küresel ısınma ve iklimsel değişiklikler deniz seviyesinin yükselmesi, aşırı hava olayları, kuraklık, seller ve yeni salgın hastalıkların ortaya çıkışı ve yayılım hızlarının artması gibi pek çok soruna neden oluyor. Belirtilen çeşitli sorunlar bireyler için geçim sorunları, kullanabilir suya az erişim, sağlık sorunları, yoksulluk, gıda güvensizliği ve göç artışı gibi sosyal gerginliklere neden olacak diğer sorunları tetikliyor. Nihai olarak ise şiddet ve çatışmalara dahi zemin hazırlayacak güvenlik sorunları meydana geliyor. Üstelik bu olumsuz etkilerin gerçekleşme dereceleri bireylerin, bölgelerin ve ülkelerin geçim ve kalkınmışlık düzeylerine göre değişiyor. İklim değişikliğine neden olan sera gazı salımlarında hem tarihi olarak hem de günümüzde sorumluluğu hiç bulunmayan ya da çok az olan yoksul kesimler, ülke bazında düşünüldüğünde de az gelişmiş ülkeler, çeşitli altyapı eksiklikleri ve genel olarak yeni şartlara adaptasyon konusundaki yetersizlikleri ile sürece karşı savunmasızlar.”

Haber: Emre Akkış

Editör: Mahmut Beyaz