Yoksa hüsrana uğrar, hayal kırıklığı yaşarsınız. Beklentileriniz boşa çıkması, karşılık alamayışınız, size kriz, bunalım olarak geri dönebilir.

O bakımdan, umudunuzu yitirmeyin ama çok da şey beklemeyin hayattan!

*

Hani derler ya; “Her sırrını söyleme dostuna o da gider söyler dostuna!”

Çünkü bugün dost olduğunuz kimselerle yarın gırtlak gırtlağa gelecek hale düşebilirsiniz. O nedenle iki kişinin bildiği sır değildir.

Bugün dostunuz olan, samimiyetine inandığınız, güvendiğiniz kimselere sırrınızı açar, anlatırsınız belki ama yarın yollar ayrıldığında, sosyal veya ekonomik çatışmalar yaşandığında o çok güvendiğiniz, samimiyetine inandığınız kimse aranızdakini gidip bir başkasına anlatacak, kim bilir belki de aleyhinize koz ya da silah olarak kullanacaktır.

O bakımdan hayattan çok şey beklemeyin!

Kimseye güvenmeyin diyeceğim de olmuyor işte. Kimseye güvenmezseniz de insan kafayı yiyecek hale geliyor bazen. Birileriyle dertleşmek, sırrınızı paylaşmak istiyorsunuz. İhtiyaçtan, mecburen, mecburiyetten. Yoksa çatlayıp gideceksiniz.

Ancak herkese her şey anlatılmıyor, söylenmiyor.

*

Çünkü…

Hayat zannettiğinizden da daha da kısa. Hayat göz açıp kapatıncaya kadar geçip gidiyor.

Ve insanlar nankör. Kedilerden daha da nankör!

Derdiniz varsa gidin denizlere anlatın, ağaçlara anlatır, taşlara anlatın, kuşlara anlatın ancak insanoğluna bir şey anlatmayın!

Balıklara anlatsanız da olur. Pencere pervazına dizdiğiniz çiçeklere anlatın derdinizi. İnanın huzur bulacaksınız!

Özetle…

İnsana dert anlatılır, sır verilir mi?

*

Ne diyor İmam Gazali Hazretleri; “Kızgınlık anında davranışını tecrübe etmediğin kişinin ahlakına güvenme!”

Güvenmiyorum zaten!