Tarihçilere göre Osmanlı Anadolusunda hububatın dışında en çok üretimi yapılan ürünler meyve ve sebzelerdir. Yapılan bilimsel incelemelerde meyve sebze grubuna giren ürünlerin üretim miktarı ve oranının sancak-kazaların genel üretimi içerisinde %2-10 arasında bir payının olduğunu belirlenmiştir. Bu yazıda Osmanlıda üretilen/tüketilen meyveler değerlendirilecektir.

İhtiyaçlar Hiyerarşisi

Beslenme; insanın fizyolojik ihtiyaçlarından biridir ve Maslow’un İhtiyaçlar Hiyerarşisi’nin en temelinde yer almaktadır. İnsan beslenmesinde meyveler besin piramidinde tahılların hemen üstünde yer alırlar. Meyvelerde sebzelerin hemen yanında yer alan bir diğer gruptur. Meyveler insan beslenmesinde önemli bir besin grubudur.

Beslenmede hayvansal gıdaların daha önemli olduğu dönemlerde meyvelerin önemi biraz geri sıralardaydı. Meyveler hiçte önemsiz değil, vitamin ve mineral deposu olması yanında yüzyıllardan beri insan beslenmesinde kullanılması güvenli olduğunun en önemli delilidir. Peki, o zaman ulu Atalarımız bu meyveleri tüketir miymiş? Gelin konuya biraz daha yakından bakalım.

15. Yüzyıl

Anadolu’da meyve yetiştiriciliği oldukça eskidir. Nitekim 15-16. (XV-XIX) yüzyıllar arasında Osmanlı Devleti’nin Anadolu coğrafyasında üretilen meyve ve sebze türleri incelenmiştir.  Osmanlı Anadolu’sunda yaklaşık 80 çeşit meyve ve sebzenin üretildiği tespit edilmiştir.

Bu meyve türleri şunlardır: Alıç, armut, ayva, badem türleri, böğürtlen, erik, can eriği, ceviz, çilek, dut, elma, fındık, fıstık, harnub (keçi boynuzu), hurma, incir, karpuz, kavun, kayısı, zerdali, mandalin, şeftali, kestane, kiraz, koruk/üzüm, limon, muz, nar, palamut, narenciye, portakal, turunç, kızılcık, şeftali, vişne, muşmula, üvez (muşmulaya benzer), zerdali ve zeytin.

Yukardaki meyve ürünlerin bazılarının tahrir ve temettuat defterlerinde bizzat üretimi ile ilgili bilgiler var iken, bazılarının ise bilhassa şer’iye sicilleri ve bunlardan hareketle yapılan çalışmalarda, saraya alınan meyve-sebze listelerinde sadece isimlerine ve ne miktarda alındıklarına rastlanılmaktadır. Söz konusu kaynaklarda ise üretim durumu (tekniği) ile ilgili bilgi bulunmamaktadır.

Manavlar

Osmanlı Devleti’nden İstanbul’da bugün bazı semtlerin bahçeleri [(bostan) (Farsça būstān)] olduğu bilinmektedir. Bostanlarda birçok sebze-meyve yetiştirilmektedir. Bu meyve üretim kültürünün etkisi günümüze kadar gelmiştir. Örneğin bir üzüm çeşidine Sultani denmesinin tarihi kökleri mevcuttur. Osmanlı insanının meyve ve sebze ile ilişkisine baktığımız zaman, 1682 tarihinde İstanbul’da 97 sebze-meyve dükkânının (bugünkü manav diye düşünülebilir) bulunması 1755 tarihli Matbah-ı âmire esnafı maaş defteri içerisinde 31 sebzecinin başı çekmesi bu gruba giren ürünlerin saray ve toplum tarafından tüketiminin hayli yüksek olduğunun göstergesi olsa gerek.

Günümüzde

Yukarıda Osmanlı toplumunda tüketilen meyve günümüz Türkiye’sinde tüketilenlerle karşılaştırmak için günümüzdeki listeye bir bakalım: Muz, incir, turunçgiller (portakal, mandalina, limon, greyfurt (altıntop), turunç), elma, armut, ayva, muşmula, şeftali, erik, kayısı, zerdali, kiraz, vişne, kızılcık, iğde, hünnap, ahududu, dut, nar, keçiboynuzu, böğürtlen, zeytin, badem, fındık, ceviz, kestane, antep fıstığı, trabzon hurması, çilek, çay (yaş çay), avokado, kivi, yenidünya, maviyemiş,

Anlaşılan atalarımızla aynı meyveleri tüketiyoruz ama listeye muz, trabzon hurması, çilek, çay (yaş çay), avokado, kivi, yenidünya, maviyemiş eklenmiş. Bundan 500 yıl önce yaşayanlar bu meyvelerin bazılarını hiç tatmamışlar.

Ya Osmanlı hangi sebzeleri tüketirdi. Bunu önceki bir yazımda değerlendirmiştim, bakmanızı öneririm.

Son söz: Çağlar değişse de aklın yolu birdir.