Türkiye ekonomik gelişiminde son zamanlarda göze çarpan sevindirici bir gelişme var. Türkiye’nin ekonomik gelişimine eskisi gibi sadece büyük şehirler değil, aynı zamanda Anadolu şehirleri de katkıda bulunmaya başladı. 1970 yılında gerçekleştirilen İSO araştırmasında ilk 100’de 81 adet İstanbul şirketi yer almaktayken, 2017 İSO500 araştırmasında yer alan ilk 100 şirketin yalnızca 38 tanesi İstanbul merkezli olup, geriye kalanı Anadolu şehirlerinde faaliyet gösteren işletmelerden oluşuyor. Bir diğer sevindirici gelişme ise, 1970 yılındaki İSO100 listesinde yer almayı başaran istanbul harici Anadolu şehri sayısı 4 iken, bu sayı 2017 listesinde 21 şehir olarak karşımıza çıkıyor.

***

Büyüme, kalkınma ve istihdamın esaslı olarak idrak edilebilmesi için sanayi ve ticaretin Anadolu’nun geneline yayılması esastır. İSO100 listesi, bize bu konuda olumlu adımların atıldığını göstermektedir lakin yapılacak ilave reformlar sayesinde Anadolu şehirlerinin etkinliği biraz daha arttırılabilir.

***

Özellikle listeye girmeyi başaramayan şehirlerde ve halihazırda listede yer alabilen şehirlerde tarım alanında yapılacak reformlar, istihdam artışı sağlaması, göçü önlemesi, refahın yükselmesi ve sanayinin ihtiyacı olan aramalının üretimi konularında önemli başarılara vesile olacaktır.

***

Katıldığım bir konferansta Avrupa Genç Çiftçiler Konseyi (CEJA) Başkanı Jannes Maes’in konuşmasını dinleme fırsatı edinmiştim. Avrupa çapında oldukça etkin olan bu konsey, önemli çalışmalara imza atmış ve binlerce gence iş imkanı sağlayarak ve varolan iş kollarının gelişimini sağlayarak toplumsal refahın ortaya çıkmasını sağlamış. Bugün baktığımızda refah toplumuna örnek göstereceğimiz Avrupa coğrafyası, bu hale gelebilmek için bu konsey gibi sivil toplum hareketlerine çok şey borçludur. Biz de ülkemizde buna benzer bir hareketi kurgulayabilir, gençlerin kısa yoldan zengin olmak, göç etmek, arazisini satıp lüks araba almak gibi tuzaklardan kurtarabiliriz.

***

Jannes, başkanlığını yürüttüğü konseyde temel görevlerinin şu başlıklarda toplandığını aktarmıştı:

1-Araziye erişim kolaylığı: Genç çiftçilerin tarıma özendirilmesi amacıyla, devlet eliyle hazine arazilerinin tarıma kazandırılması ve gençlere teşvik unsuru olarak uygun fiyattan ya da hibe olarak arazi tahsis edilmesi,

2-Know-how ve finans erişimi: Genç çiftçilerin modern tarım tekniklerini öğrenebileceği bir bilgi ortamı sağlanması ve tarım faaliyetlerinin başarıyla yürütülebilmesi için finansal desteklerin sunulması,

3-Mikro-klima ortamının sağlanması: Tarım faaliyetlerinin yürütüldüğü, genellikle taşra bölgelerde okul, hastane, eğlence mekanları, kafe, restoran gibi sosyal mekanların oluşturulması ve böylelikle bu tür taşra bölgelerde yaşamın özendirilmesi,

4-Karlılık: Üretilen tarım ürünlerinin kazan-kazan usulünü benimseyerek sanayici ile buluşturulmasının sağlanması.

Sanayisi tarıma dayalı bir ülke olarak, kalkınma noktasında sıkıntılar yaşayan Anadolu şehirlerinde özellikle tarım alanında politikalar geliştirmek, Anadolu’nun etkinliğini arttıracaktır. Yüksek tarım potansiyelimizi doğru politikalar ile fırsata dönüştürebilirsek yerli üretimi arttırırız ve böylece gıda fiyatları gerilerenflasyon düşer, hammadde temini ithalden yerliye dönercari açık azalır, göç önlenir, şehirler kalkınmaya başlar. Herkese hayırlı kazançlar dilerim.