69- Harp ne zaman ve nasıl başladı?

Cevap: General Keret heyetin bir kısmını tutuklayıp, diğer kısmını salıverdikten hemen sonra ikindi üzeri silahlar patladı. Tarihler 21 Ocak 1920 Çarşamba gününü gösteriyordu. Zaten Fransız ve Ermeniler her türlü hazırlığı yapmış ve saldırı pozisyonunda generalin emrini bekliyorlardı. Heyetin bir kısmının salıverildiği sırada, Nedirlioğlu Cennet Ali ve 11 çetesi Mağralı Mezarlığı’nda devriye gezen bir Fransız müfrezesiyle karşılaşmışlar ve burada çıkan çatışmada birkaç ölü ve yaralı veren Fransız devriyesi çareyi kaçmakta bulmuştur. Ali Sezai Efendi’ye göre bu olay harbin ilk çatışmasıdır.

Aynı dakikalarda Keret, bir müfreze askerini hükümeti işgal için harekete geçirir. Bu müfreze, Kızılkabırlık’ta bulunan Evliyâ Efendi çetelerinin yaylım ateşi ile kayıp vererek, kışla istikametine kaçar. Bu arada Araplarkozu denen şimdiki Çocuk Bahçesi civarında bir Türk jandarmasının, Ermeni Terzi Ziron evinden açılan ateşle yaralanması ve yine aynı mevkide bir Türk çocuğunun şehîd edilmesiyle silah sesleri fazlalaşır.

Daha önceden belirlenen parola gereği, silah seslerinin duyulmasıyla birlikte her mahalleden bir el silah sesi atılarak harbin başladığı tüm şehirde duyurulmuş olur. Bu arada düşman, başta kışla ve Abarabaşı Kilisesi olmak üzere ev ve kiliselerinden hedef gözetmeksizin tüm şehri top, makinalı tüfek ve piyade tüfeği ateşi altına alır. Bertiz çeteleri de Ahır Dağı istikametinden kışlayı sıkıştırmaya başlarlar.

Böylece 21 Ocak 1920 Çarşamba günü ikindi vaktinden itibaren, geceli gündüzlü tam 22 gün sürecek olan ve tüm şehri yakıp yıkarak, sayısız can ve mal kaybına yol açan Maraş-Fransız/Ermeni harbi başlamış olur.

70- Maraş Harbi başladığında tarafların karşılıklı askeri güçleri nasıldı?

Cevap: Müttefik Fransız ve Ermeni güçleri, şehrin her yanındaki müstahkem mevkilere dağılmış bir vaziyette savunma esaslı konuşlanmış bulunuyorlardı. Silah ve cephaneleri boldu. Yeterince erzak stokları da vardı. Yerlerinin yüksekçe olmasının avantajıyla, ellerindeki ağır silahlar olan top ve makinalı tüfekler daha da belirgin bir üstünlük imkânı veriyordu. Düşmanın bir piyade alayı, iki süvari bölüğü ve diğer kuvvetleriyle birlikte yaklaşık 5000 mevcutlu bir harp gücü mevcuttu. Buna yerli Ermenilerden oluşturulan gönüllü çeteler de katılınca düşman kuvveti yaklaşık 7000’e çıkıyordu. Yine harp müddetince Antep ve İslahiye üzerinden takviye kuvvetler bekleniyordu.

Maraşlının ise büyük oranda çetelerden oluşan silahlı milis kuvveti yaklaşık 2000 kişi civarındaydı. Bunun dışında Sivas ve Elbistan üzerinden ve Pazarcık’tan bir miktar takviye kuvvetler de harp esnasında şehre ulaşmıştır. Ayrıca şehir dışında Pazarcık-Türkoğlu yol güzergâhlarında beş altı yüz civarında çete de faaliyet gösteriyordu. Silah gücü ağırlıklı olarak piyade tüfeklerinden oluşuyordu. Bunlar; jandarma deposundan kaçırılanlar, Elbistan ve diğer yerlerden temin edilenler, şahısların temin ettikleri, av tüfekleri, tamir edilerek kullanılabilir hale getirilenler ve düşmandan ele geçirilenler şeklinde sayılabilir. Ayrıca Sivas üzerinden harp sırasında iki top şehre ulaştırılmış, bunların biri Doğu cephesinde Kılıç Ali’ye sevk edilmiştir. Yine Sivas üzerinden gelen makinalı tüfekler de muhtelif yerlerde kullanılmıştır. Cephane konusunda ise daha sıkıntılı bir süreç yaşanmıştır. Jandarma deposundan alınan yaklaşık 1000 sandık cephanenin çoğunun silahlarla uyumlu olmaması sebebiyle harp esnasında ancak 300 sandığı kullanılabilmiştir.

Ateşli silahlar dışında sivil halkın elindeki her türlü kesici ve delici alet yakın döğüş silahı olarak değerlendirilmiştir.

71- Arslan Bey’in harbin ilânını bildiren meşhur bildirisi nedir? Ne zaman yayınlanmıştır?

Cevap: Silahların patladığı 21 Ocak günü, Arslan Bey’le birlikte bir kısım çete lideri hükümet dairesinde kışlaya giden heyeti beklemekteydi. Harbin başlaması ve düşmanın yoğun ateşi Arslan Bey’in ilk gün hükümetten çıkıp, karargâhına gitmesine imkân vermedi. Acemli Mıntıka Reisi İbrahim Evliyâ Efendi ve Alemli Mıntıka Reisi Süleyman Zülkadiroğlu hükümetten çıkıp, güçlükle mıntıkalarına ulaşırlarsa da, Arslan Bey ve Faik Efendi o günü hükümette geçirmek zorunda kalırlar. Hatta kışladan dönmekte olan heyet de, o hengâmede yerlerine ulaşamamışlar ve en yakınlarındaki Türk evlerine sığınmak durumunda kalmışlardı.

Arslan Bey, ertesi gün Nakibüleşraf Dayızâde Muhammed Emin Efendi’nin evine geçerek orada çeşitli planlamalar yapıp, emirler vererek 2. günü burada geçirir. Ertesi 23 Ocak’ta (Harbin 3. günü) kesin karârgâh ittihaz edilen Sarıkâtipzâde Mehmed Efendi’nin evine geçerek meşhur bildirisini yayınlar. Bildiri postalar vasıtasıyla tüm mıntıkalara emir mahiyetinde ulaştırılır. Heyet-i Merkeziye lideri ve harbin başkomutanı Arslan Bey’in tarihe geçen şu bildirisi ile savaş resmen ilân edilmiş olur:

Arkadaşlar! Harp başlamıştır. Allah’ın inâyeti, peygamberimizin rûhâniyeti, din kardeşlerimizin fedakârlığı ile her şey göze alınmıştır. Vatanımız, bir ferdimiz kalıncaya kadar düşmana teslim olunmayacaktır. Gayret bizden, Tevfik Allah’tan.” 23 Kânûn-ı Sânî 1336 Cuma. (23 Ocak 1920)

72- Halkın mücadeleye katılması ve maneviyatının yükseltilmesi konusunda ulemanın en belirgin katkıları hangileridir?

Cevap: Bu konuda Sezai Efendi’nin ve diğer hocaların sürekli telkin ve vaazlarının yanı sıra literatüre geçenleri de vardır. Ali Sezai Efendi’nin “Cihâd Risâlesi” bunların en mühimidir. Ayrıca harbin ikinci günü sabah namazından sonra, Karababa Mescidinde toplanan ahaliye Nakibüleşraf Dayızâde Hafız Muhammed Emin Efendi tarafından bir vaazda bulunuldu. Dayızâde Hoca’nın, Arslan Bey’in hatıratına yansıyan vaazının en mühim kısmı şu şekildedir;

“Maraş kurtulacaktır. Bunda Allah’ın ilhamı ve yardımı vardır. Emin olun Maraş kurtulacaktır. Hepimiz silaha sarılalım. (bu) Müdafa-i Hukuk Cemiyeti Reisi Arslan’ın kafasından doğan bir şey değil, Allah’ın büyük yardımıdır. Birlikte harp edelim”

Evlâd-ı resul (sav) olan bu zât, Maraşlının en fazla itibar ettiği ve muhabbet beslediği manevi önderlerinden birisiydi. Manevi keramet olarak da algılanan bu vaaz; ümidlerin, azim ve cesaretin artmasında oldukça müessir olmuştur.

73- Maraş İstiklâl Harbi’nin büyük çete liderleri kimlerdir?

Cevap: Çete liderlerinin tartışmasız olarak en mühimi ve en büyüğü İbrahim Evliyâ Efendi’dir. Emrinde Göllülü Yusuf Çavuş gibi büyük kahramanların olduğu Evliyâ Efendi, Batı Cephesi’ndeki harekâtı tek başına başarıyla yürütmüştür. Onunla ilgili müstâkil bir soruyla cevaplama yapılacaktır. Diğerleri genel olarak şu isimlerdir;

Batı Cephesinde Zafer ve Muharrem Bayezıd Beyler, Göllülü Yusuf Çavuş, Cineviz Mustafa, Karamanlı Fakısı (Karamanlı Camii İmamı), Doğu Cephesi’nde Medinezâde Abdullah Çavuş, Mıllış Nuri, Süleyman Zülkadiroğlu, Karakız Muhiddin ve Zeki kardeşler, Keşif Efendi Camii İmamı Çerkez Yahya Hoca, Eşbahzâde Mehmed, Fatmalıoğlu Derviş harp sahasında ön plana çıkan kahramanlardır. Burada isimlerini sayamadığımız ve kaynaklara geçmiş-geçmemiş kahramanlar ise bu listeye sığmayacak kadar uzundur.

74- Harp genel olarak hangi mıntıkalarda ve ne şekilde yoğunlaşmıştır?

Cevap: Savaş genel olarak Doğu ve Batı cephelerinde Fransız ve Ermenilerin müstahkem mevkilerini düşürme stratejisiyle kuşatma ve saldırı şeklinde gerçekleşmiştir. Buna karşın düşmanın hamleleri ise; müstahkem mevkilerinden hem kuşatanlar üzerine, hem de şehrin muhtelif yerlerine bombardımanda bulunma ve kendini savunma şeklinde cereyan etmiştir. Düşman, zaman zaman mevkileri arasında irtibat sağlamak ve birleşmek için karşı saldırılara da girişmiştir. Ancak saldırı üstünlüğü genelde Türklerde kalmıştır.

Batı Cephesi’nde; Acemli, Şekerdere, Kulağıkurtlu (Akçakoyunlu’nun bir kısmı), Kale çevresi, Mercimektepe, Tekke, Arasa Hanı, Zımmiyan (Yusuflar), Sulutarla-Cancık bölgesinin kışlaya bakan kısımları, kışlaya müteveccih Bayazıtlı, Akdere’nin her iki yakası şeklinde mahalle ve mıntıkalarda gerçekleşirken; Doğu Cephesi’nde Kayabaşı-Abarabaşı Mıntıkası, Araplar Kozu-Alman Hastanesi, kışla-Pınarbaşı arası, Deliklitaş (Alman Çiftliği), Kümbet Kilisesi, Kümbet Eytamhânesi, Katolik Kilisesi, Bahtiyar Yokuşunda Protestan Kilisesi, Dikiş Yurdu, Kuyucak’ta Hırlakyan Konakları, Divanlı’da Bulgurcu’nun evi, Hatuniye, Abarabaşı ve Kayabaşı’na çıkan bölgeler, çarşıda Kırklar Kilisesi, Şeyh Adil Mıntıkası, Aşağı ve Yukarı Bedesten, Şıhmatlı Hanı, Yılankıran Hanı, Taşhan gibi yerler şiddetli çatışmaların yaşandığı yerlerin başında gelir.