Dilimizde ekmek ile ilgili o kadar deyip/söz var ki! Hangisini ele alsanız bir yazı çıkar ortaya. Geçen gün eski bir siyasetçi ile yapılan röportajı okuyunca ekmek parası deyiminin geçtiğini gördüm. Merakla röportajı okudum. İsimlere girmeden şu ekmek parası konusunu biraz irdelemek istedim. 

Ekmek tahıl unundan yapılmış hamurun fırında, sacda veya tandırda pişirilmesiyle yapılan yiyecek, Bunun ötesinde mecazen ekmek, insanı geçindirecek iş, kazanç anlamında.

Metafor olarak “ekmek parası” geçimi sağlayan para veya kazanç anlamına kullanıldığında çevremizde bu amaçla o kadar fazla insan olduğunu izlemek mümkün. Geçinme(k) taslamak ve geçinmek işi (maişet) olarak iki farklı anlamı vardır. Biraz daha açık olarak (a) muvazaalı (Danışık, danışıklık) ekmek parası kazanmak isteyenler (!) yanında (b) gerçekten emeği ile ekmek parası kazanmak olarak ayırmak mümkün.

Birinci muvazaalı kısmını, sendikalarda, siyasette, dinde, sivil toplum kuruluşlarında, bilimde vs (hakiki olanları istisna tutarak) çok kolay gözlemlemek mümkün. Yeter ki insan gözünü ve kulağını azıcık açması bilsin. Anlayacağınız bu gibileri için “geçim kapısı”. Geçim kapısı, yaşamak için gereken kazancın sağlandığı iş yeri anlamındadır. Gelin yaşanmış birkaç olaya birlikte göz atalım.

Muvazaalı Anekdotlar

Yapılan bir röportajda eski bir siyasetçi (N. Bayraktar) şunları söylüyor: “Meclis kürsüsünde X’in (hala aktif siyaset yapıyor) mecliste/kulisten bir konuşmasını gördüm, esti gürledi. Meclisten dışarı çıktı, dışarıda karşılaştık. Ya abi kusura bakma, ekmek parasıdedi. Nedir dedim ya; ikili konuşmamızda ne kadar kibar, güzelsin. Oraya çıkınca esip gürlüyorsun. “Kusura bakma abi ekmek parası. Öyle konuşmasam beni partide'de tutmazlar” dedi. Hatta bunu 3 kere söylemiştir bana.Ben böyle konuşmazsam partide'de tutmazlar beni diyordu”

Bu ve bunun gibileri için o makam “ekmek parası” işlevindedir. Yaptıkları ve konuştukları işinin, para veya kazancının gereğidir. Bir nevi tiyatro oyunculuğu gibi bir şey.

Arşivde taraması yapan bir akademisyen dosttum ile sohbet ediyorduk. Bir gün arşivde meşhur bir gazeteci (UM) ile karşılaştık. Çalıştığımız sürede aramızda bir yakınlık oldu. Yazdıkları ve konuştukları farklıydı. Bu durumu sordum: “Görev icabı” dedi...

Görev icabı, bir kimsenin yaptığı iş veya resmî iş/vazife anlamına da gelmektedir. Nakleden ikinci kısım olarak anlamış. Bu şahıs görev adamı olmalı. Görev adamı verilen işi en ince ayrıntısına kadar harfi harfine yapan kimse için kullanılmaktadır.

Geçinmek

İkinci olarak gerçekten emeği ile ekmek parası kazanmak isteyenler vardır. Bunlara her yerde rastlanabilir. Bunları saygı ile selamlamak gerekir.

Muzaffer İzgü (1933-2017), “Ekmek Parası” hikayesinde “Bir ekmek parası kazanabilmek için çekilen sıkıntılar, katlanılan zorluklar, aç yatılan geceler, çıplak geçirilen kış günleri; ama ille de yaşama ve insanlara duyulan sevgi.” konusunu işlemiştir.

Bu gruptakiler hayatta kalmak için “ekmek kavgası” vermektedir. Yani geçimini sağlamak için çalışıp uğraşmaktadır. Muvazaalılar ise “ekmek elden su gölden” yaşamaktadır. Yani “kendisi çalışmayıp başkasının kazancıyla geçinme” durumundadır.

Muvazaalılar için geçinmek bir başka ifade ile “taslamak” rolünü oynamaktır. Taslamak, kendinde olmayan bir özelliği varmış gibi göstermektir.

Şu güzel sözle yazıyı tamamlayalım: İş tutuşun kalbî, iş yapışın aklî olsun. Birincisi seni samimi ve ihlaslı kılar; ikincisi titiz ve başarılı. (İ. Fazlıoğlu)

Son söz: İnsanlığın kavgası geçinmek isteyenlerle geçinenler arasındadır.