İnsanoğlunun gerçekleştirmeyi arzu ettiği hayalleri, hayattan beklentileri, çevresinden çeşitli zaman ve oranda talepleri, geleceğe dair hedefleri her zaman vardır, olmamasını da kimse yadırgamaz zaten.

Her insanın hayallerinin ve hedeflerinin başında bir araba, bir ev, mutlu bir evlilik vardır ilkin. Sağlık hepimiz için en sona ayırdığımız hayati mesele iken, ‘garantili, geliri mükemmel, sağlam bir işimiz olsun!’ anlayışından hareketle, varsa birikimleri yatırıma dönüştürmek ister.

İleride yukarıda saydığım gerekçelerden dolayı, günü geldiğinde lazım olur diye…

Parası varsa piyasayı iyi koklar, ya altına, ya dövize yatırım yapar.

Biraza daha çoksa elindeki, gayrimenkulü geliri en yüksek yatırım olarak hesapladığından tutar ya bir ev, ya bir arsa alır. Zaten bu zamanda ekonomist olmayan, kesilmeyen kalmadı. Herkes doların, enflasyonun, oynak piyasanın, faizin hesabını benden iyi yapar hale geldi.

Altının getirisi ayrı, dövizinki başka, gayrimenkulünki daha farklı yatırım alanı.

*

Eskiden, yaşı 55’in üzerinde olanlar bilir, Ramazan Bayramlarında (zaten bizim Maraş milleti de o günlere ‘çörek bayramı’ derdi) herkes kendi çöreğini kendi pişittirirdi. Geç vakitlere kadara fırınlarda nöbet beklediğimizi unutmadık. Ha, onun heyecanı, keyfi ve zevki başka mıydı derseniz, kesinlikle evet!

Şimdi çörekçilik sektör haline geldi. Günün her saatinde bulabilirsiniz. Bu ve benzerlerini örnek gösterebilirim de, meselemiz bu değil.

Mesele neyin sektör olup olmadığı, haline gelip gelmediği ile ilgili…

*

Günümüzde herkes taraf artık. Herkes bir takımı tutuyor, herkesin bir siyasi partisi var, herkes bir şekilde herhangi bir STK’nun üyesi ve herkesin gönlünde yer eden bir siyasi lideri var.

Mesele Ahmet, Mehmet, Hasan, Ayşe veya Fatma değil. Değil de, günümüzde insanoğlu ve okuyucu, bu dar siyasi kalıptan çıkmıyor, çıkamıyor.

Ha, kimse bakış açısını da değiştirmek, geliştirmek istemiyor. Oysa bakış açınızı geliştirir ve değiştirirseniz, baktığınızın değiştiğini de görürsünüz haliyle.

Siyasete, itibariyle ekonomiye bakış açınızı değiştirirseniz, partinizi de,  siyasi liderinizi de ‘çıplak’ görmeye başlarsınız.

*

Siyaset bir meslek mi, sektör mü, bakın bu tartışılır. Neye, kime oy verdiğinizi bilmeniz gerekiyor, yoksa hayal kırıklığı denen şey, içinizi kurt gibi kemirmeye devam eder ki, bazen bu siyasi hayatınıza mal olabilir. Yanlış ata oynamak gibi mesela…

Evet, siyaset de meslek olmaktan çıktı, dondurma gibi, çörek gibi, tekstil gibi, enerji gibi, konfeksiyon gibi, çimento gibi, demir gibi, tatlı gibi, gazetecilik gibi bir sektör haline geldi.

Gelince de yatırımın alanı genişledi. Ve insanlar artık siyaseti en kazançlı, en garantili yatırım aracı olarak görüyorlar.

Gelecek, yani ikbal siyasette mantığı ile hareket edenlerin sayısı da artıyor bu yüzden!   

*

Ne yazık ki ve maalesef ki ‘sektör’ haline dönüştürülen siyaset sürecinin şekillenmesinde başka oyun kurucular da var.

X partisine sırtımı dayarsam işime ve geleceğime garanti gözüyle bakıyorum.

O partinin en etkili, siyasi hafızası ismine sırtımı dayarsam, onun yanında yer alırsam, yatırımı ona yaparsam, işim de, aşım da, geleceğim de garanti altında! Öyle ki siyasi yatırım, altından, dövizden daha öncelikli yatırım aracı haline geldi bu yüzden!

O bakımdan dikkat edin, her milletvekilinin, her bakanın, her genel başkan yardımcısının sağında solunda 5’erli, 10’arlı ekip.

Yalnız bırakmazlar adamı. Yemeğini yalnız yedirmezler, tuvalete bile neredeyse birlikte giderler, adama evini barkını bile unuttururlar!

Hele bir de, siyasi hafıza sahibi ise, geleceği parlaksa, tüm harcamalarına sponsor bile olurlar, gönüllü… Ne altını, ne dövizi, ne gayrimenkulü… Birinin adamı olman geleceğin için, istikbalin için önemli.

Neticede, kaz gelecek yerden tavuk esirgenmiyor! Netice itibariyle, siyasete yatırım yaparsanız, döviz’iniz de olur, altın’ınız da, gayrimenkul’ünüz de… Ve aşınız da olur, işiniz de, hem de avrat (özür dilerim) eşiniz, karınız, evin h anımı sizi boşamaz!

NOT; Yazı uzadı, devamını ilerleyen günlerde okursunuz!