Bir zamanlar “Deniz dalgasız olmaz” diye bir türkü sıkça söylenirdi (M. Ertaş’a ait). Türkünün devamı “denize dalayım mı bir balık alayım mı" şeklindeydi. Şu günlerde balık mevsimi alma yada al(a)mama konusu tartışılmakta. Burada ki balık ekonomiyi anlatmak için kullanılan “tencere” gibi bir mecaz olarak düşünülebilir.

Deniz (Ekonomi) dalgasız olur mu veya dalgasız ekonomi olur mu?

Üniversite eğitimine başlamak için yolculuk için bindiğimiz eski Mercedes 302 otobüs sarsılarak yola devam ederken şoförün -sanki sarsıntıyı unutturmak ister gibi- teybe koyduğu kasette dönüp dönüp “deniz dalgasız olmaz” türküsü çığırılıyordu.

Yolculuğumuz bitti ve ertesi gün üniversite eğitimine başladık.

Teoriler

Üniversiteye ilk başladığımız yıl aldığımız dersler arasında Genel Ekonomi ve Tarım ekonomisi dersleri de bulunuyordu. Dersin hocası sanki otobüs ve dolmuşlarda söylenen bu türkü gibi “ekonomi dalgasız olmaz, dalgalanmaya müsaade edilmeli mi” konusunu anlatıp duruyordu.

Hoca birkaç hafta merkantilistlerden (ticareti önemsiyenler) bahsetti; sonra fizyokratlara geçti ve daha sonra liberal ve devletçi (sosyalist) ekonomiden ve Keynes’ten (Keynesyen iktisattan) bahsetti. Bu iktisadi akımları hazır bulunuşluğumuz çokta yeterli olmadığında anlatılmak istenileni tam olarak anlamakta zorlanıyorduk. Anladığımız iktisat tarihinin ekonomi dalgalanmalar hatta kasırgalar ile dolu olduğuydu. O zaman bu dalgalanma nasıl önlenebilir di? Devlet ekonomiye müdahale etmeli miydi?

İktisat tarihi ile ilgili bu açıklamalar oldukça faydalıydı. Şöyle ki bugünkü dünya ekonomisi tarihi tecrübeden elbette yararlanarak kurulmuştur. Bu tecrübeler neydi?

Tarih laboratuvarı

Merkantilizm 16. yüzyılda Batı Avrupa'da başlamış ekonomik bir teoridir. Türkçeye yaklaşık olarak "Ticaretçilik" olarak çevrilmesi mümkündür. Merkantilizm güçlü bir ekonomi için ihracatı en üst düzeye çıkarmak ve ithalatı en aza indirmek üzere tasarlanmış bir ekonomik politikadır. Bu yaklaşımın 1500-1800 arasında etkili olduğu kabul edilmektedir. Daha sonra bu teori iktisat tarihinde yerini almıştır.

Fizyokrasi, insan toplumlarının tabii kanunla yönetilmesini savunmaktadırlar. Doğanın her zaman kendi dengesini koruyacak bir süreci işlettiği düşüncesini şiar edinen fizyokratlar aynı şekilde beşeri durumların da nihayetinde kendi kendine bir denge durumuna kavuşacağı çıkarımına varmışlardır. İktisadi düzenin işleyişini, soyutlama yöntemi ile kurdukları bir model çerçevesinde anlama çabaları, toplumu işlevlerine göre birbirinden ayırmaları, servetin kaynağını mübadele değil üretim sürecinde aramaları,tarım üretimini düşünce sistemlerinin merkezi yapmaları, başlıca özellikleri arasında sayılabilir. Daha sonra “bırakın yapsınlar bırakın etsinler” yaklaşımıyla liberalizm etkili olmuştur.

Hocaya göre tüm kavga “ekonomi dalgalanmalı mı ya da dalgalanmamalı mı kavgasıydı”

Çalkalanma

Bir rivayete göre dönemin Rus Çariçesi kendi ülkesindeki ekonomik çalkantıları gidermek için danışman olarak bir grup fizyokratı kendi sarayına davet etmiş ve mevcut durumu iyileştirmenin yollarını danışmıştır. Fizyokratlardan aldığı cevap ekonominin illa kendi haline bırakılması ve bunun da nihai dengeyi sağlayacağı yönünde olunca kendilerine derhal kapının gösterilmesi rica edilmiştir. O yıllardan başlayarak Ruslar devlet müdahaleli dalgasız bir ekonomi kurmak istemişler.

Her denizde/ekonomide az çok dalga bulunur. Yayık çalkalandıkça sütün içindeki homojen yağ üste birikir. Dalgalanma tüm toplumsal katmana –eşitsizde olsa- dağılmış olan ekonomik zenginliği üst ekonomik gruplarda toplanmasına neden olmamalıdır. Ekonomideki dalgalanma bazılarını yukarı çıkartıp ve bazılarını batırmamalıdır. Sorun yağın homojen olmasında/bölüşümündedir. Birilerine şu türkü söyletilmemelidir: "Yayık yaydım kolum şişti / Kolumdan kol bağım düştü"

Son söz: Dalgalanma gemiyi yüzdürür ama kamaralar adil dağıtılmalıdır.