Bu haftaki yazımız BBC – Türkçe’nin sorularına verdiğim yanıtları içeriyor. Tüketici enflasyonu TÜFE ile Yurt-İçi Üretici Enflasyonu Yİ-ÜFE arasında açılan makasın nedenleri ve ekonomik sonuçları üzerine bir değerlendirme.

Yİ-ÜFE verisi neden son birkaç aydır yüksek geliyor?

Ekonomide çarkların döndüğü, döviz ve ulusal para miktarının en uygun hali ile piyasada faizi ve enflasyonu belirlediği, üretimin de buna en hızlı ve etkin bir şekilde yanıt verdiği durumlarda Yİ-ÜFE ve TÜFE oranları birbirine yakın seyreder. Literatürdeki tanımı ile arz ve talep dengededir denir. Öte yandan son birkaç aydan beri, aslında son bir yıldan beri stok değişimlerinin ve yeni yatırımlarla beraber döviz piyasasındaki baskıların üretim yapısını oldukça etkilediğini gözlemlemekteyiz. Bu iç baskılar ve son birkaç aydır süren döviz piyasasında çalkantıların körüklediği faktörler Yİ-ÜFE’nin yüksek oranlara çıkmasına neden oldu. Bu faktörlerin başında ise yurt dışı ekonomik kaynaklı, özellikle ithalat girdilerindeki fiyat artışları geldi.

Yİ-ÜFE ile TÜFE arasındaki makasın açılmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Önce makasın neden olduğu faktörleri bakalım.

Bunu 2 farklı açıdan değerlendirebiliriz: hesaplama yöntem farklılığı ve piyasa koşullarından (iş döngüsünden – business cycle)) dolayı oluşan farklılık.


 

  1. Üretici fiyatlarına Katma Değer Vergisi (KDV), Özel Tüketim Vergisi (ÖTV) gibi vergiler dâhil edilmemektedir. Amaç üreticinin fiyatlarındaki girdi, işgücü ve piyasaya bağlı değişimleri tespit etmektir.

  2. Benzin ve mazot gibi petrol ürünlerinin tüm vergiler hariç rafineri çıkış fiyatları Yİ-ÜFE endeksinin hesabı için takip edilmektedir. Seçimlerin sık sık karşımıza geldiği ortamlarda rafine çıkış fiyatı ve pompa fiyatları arasında “baskılama” nedeniyle oldukça farklı petrol ürünleri fiyatı görülebilir. Özellikle son birkaç aydan beri bu “fiyat baskılamanın” yansımasını pompa rakamlarında görüyoruz. Rafineri çıkış fiyatlarında yükselmenin ÖTV’den karşılanarak pompa fiyatlarına yansıtılmaması bu farkın önemli bir nedeni olarak karşımız çıkıyor.

  3. Yİ_ÜFE hesabında imalat sanayi ve tarım hesaba katılırken, hizmetler kapsam dışındadır. Dolayısıyla, finansal piyasalar ve turizm sektörü dahil hizmet sektöründe daralma sonucu baskılanan fiyat artışlarının Yİ-ÜFE’ye yansımaması diğer bir etken. Geçmişte TÜFE’nin Yİ-ÜFE’nin üstünde seyrettiği dönemlerde ise hizmetler sektörüne olan talep ve diğer ürünlerdeki iç talep patlamasının etkilerini de hatırlamak gerekir.

  4. Yİ-ÜFE’nin yüksek seyretmesine neden olan faktörlerin başında ithalatın kompozisyonu geliyor. Bu kalemlere baktığımızda sanayi ve aramalı ithalatı toplam ithalatın neredeyse %90’nına ulaşmaktadır. Üretim ve ihracat için gerekli bu ürünlere olan bağlılık oranı Yİ-ÜFE’yi doğrudan etkilemektedir. Ücretler genel seviyesinin neredeyse yıl boyunca sabit kaldığını ve enflasyonist baskıdan dolayı alım gücünün devamlı düştüğü bir ekonomide ilgili maliyetleri tüketiciye yansıtmak neredeyse olanaksız hale gelir.

Üretici ve tüketici enflasyon makasının açılması sonuç olarak ekonomideki fiyat dengelerinin oluşmadığının bir kanıtıdır diyebiliriz. Bu ise doğal sonuç olan “piyasa başarısızlığı”nı bir büyük sorun olarak karşımıza çıkarıyor. Zira Yİ-ÜFE ve TÜFE oran farklılığı bir dönem sonra emek piyasası gibi diğer piyasalarda oluşacak fiyat/değer dengesini de bozacaktır. Yani, ürün fiyatlarını piyasaya yansıtmakta zorlanan üreticiler çalışanların ücretlerini de baskılayacak ya da hiçbir artışa gitmeyeceklerdir. Daha kötüsü işsizlik oranlarında bir artışa neden olabilecektir bu durum. Zaten son dönemdeki konkordato ilan eden firma sayılarındaki artış bunun resmini ortaya çıkarmaya başladı.

Yİ-ÜFE’nin yüksek seyretmesi TÜFE’ye ve Türkiye ekonomisine genel olarak nasıl yansıyacaktır?

Yİ-ÜFE’nin yüksek seyretmesi büyük olasılıkla TÜFE oranlarını yukarı taşıyacaktır. Bu olasılığı etkileyecek en büyük faktör uygulanan ve uygulanacak olan para ve maliye politikası araçlarıdır. Makasın açık kalma süresinin uzaması, oldukça yüksek olan iflas anlaşması ilan eden firma sayısını daha da artıracaktır. Özellikle ekonomik durgunluğun olduğu bu dönemde ücretlerde oluşacak reel kayıp talep tarafında kırılmalara yansıyarak durgunluğu daha da derinleştirebilecektir. Son dönemde yapılan KDV indirimleri aslında bunun bir yansımasıdır. Bu indirimlerin amaç edinilmese bile Yİ-ÜFE ile TÜFE arasındaki farkı aşağı oranlarda birbirine yaklaştırması olasıdır. Öte yandan, indirimdeki kompozisyona baktığımızda ağırlıklı olarak lüks ürünleri kapsadığını görmekteyiz. Bu ise yukarıdaki umudumuzu (ÜFE ile TÜFE yakınlaşması) söndürücü etki yapmaktadır.

Yİ-ÜFE’nin yüksek seyretmesinin en önemli olumsuz sonuçlarından birisi enflasyonist baskı ile oluşan piyasa faiz oranlarında yükselmeye neden olmasıdır. Bu ise karşımıza kısır bir döngüyü getirmektedir: yüksek enflasyon, yüksek faiz, düşük yatırımlar ve durgunluk… diğer adıyla stagflasyon.


 

Verimli bir hafta dileğiyle,


 

Prod. Dr. Veysel Ulusoy