Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası, geçtiğimiz günlerde beklenen faiz kararını açıkladı ve TCMB Para Politikası Kurulu, 4,75 baz puan artışla politika faizi olan bir haftalık repo faizini yüzde 10,25'ten yüzde 15'e çıkardı. Yaşanan bu gelişmenin ardından kararı gazetemize değerlendiren Ekonomist Hikmet Gümüşer, Merkez Bankası’nın Türkiye’deki ve dünyadaki yatırımcılar gözünde oldukça bozuk olan imajının faiz artırımıyla birlikte birazda olsa toparlandığını söyledi.

“MERKEZ BANKASI, BANKALARA PARA SATAR, BANKALARDA O PARAYI HALKA SATAR”
Gümüşer, konuşmasının devamında şu ifadelere yer verdi: “Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası müşterileri tamamen bankalarda oluşan bir banka. Biz herhangi bir bankanın nasıl bir kredi kartı müşterisiysek yâda mevduat müşterisiysek Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’nın da hem mevduat hem de kredi müşterisi tamamen bankalar. Dolayısıyla Merkez Bankası, bankalara para satar, bankalarda o parayı halka satar.

“MERKEZ BANKASI’NIN ANA FONKSİYONU TÜRK LİRASININ DEĞERİNİ KORUMAK”
Merkez Bankası ekonomimiz için oldukça önemli bir kurumdur. Çünkü onun belirleyeceği faiz oranı Türkiye’de krediye dayalı bir büyüme olduğu için bankaların kredi oranını doğrudan etkiler vaziyette. Bu yüzden biz bu kararlarla çok yakinen ilgileniyoruz. Aynı zamanda Merkez Bankası’nın ana fonksiyonu Türk Lirasının değerini korumaktır. Bunun içinde elinde birçok enstrüman var, bu enstrümanlardan en önemlisi de faiz silahıdır. Türkiye’de Türk Lirasının değeri düşmeye başladığı zaman faiz artırılır ki biraz daha değer düşüklüğünün önüne geçilsin.

“GELİŞMİŞ ÜLKELERE ORANLA EN YÜKSEK FAİZE SAHİP ÜLKE HALİNE GELDİK”
Merkez Bankası’nın faiz kararından sonra faizlerimiz yüzde 15’e geldi. Bu ne anlama geliyor? Şu anda Arjantin’de uygulanan Merkez Bankası faizi yüzde 39, Venezuela’da yüzde 39, bazı Afrika ülkelerinde yüzde 25, İran’da yüzde 18, Türkiye’de yüzde 15. Bu tabloya bakarak gelişmiş ülkelere oranla en yüksek faize sahip ülke haline geldik. Avrupa Merkez Bankası ekstra faiz uyguluyor yâda 0 faiz uyguluyor. Bunlar ne anlama geliyor? Merkez Bankaları diğer bankaları maliyetsiz fonluyor anlamını taşıyor. Para birimlerinin satın alma gücü yüksek. Yıllardan bu yana da değişmiyor. Yani bundan 5 yıl önceki 100 dolar ile şu andaki 100 doların dolar cinsinden bir şey aldığınız zaman gücü birbirine çok yakın. Dolar ve Euro’daki enflasyon oldukça düşük seviyelerde. Fakat bizim Türk Lirasındaki enflasyon son açıklanan verilere göre yüzde 12,5 dolaylarında.

“BU SADECE BİR FAİZ KARARI OLARAK ALGILANMAMALI”
Piyasa Merkez Bankası’nı genellikle neden eleştiriyordu? Merkez Bankası bir karar alırken sürpriz yapıyor, piyasayı yanıltıyor, piyasa beklentilerine uyumlu gerçekleşmiyor ve piyasayı son dakika şaşırtan hamleler yapıyordu. Fakat bu seferki karar Türkiye’nin artık böyle rampalı, bozuk yollardan düz yola giriş yaptığının bir göstergesi. Bu sadece bir faiz kararı olarak algılanmamalı. Çünkü bu aynı zamanda Türkiye’de ekonomide normalleşmenin de önemli bir adımı.

“EKONOMİNİN 2 ÖNEMLİ AKTÖRÜ DEĞİŞTİ”
Ekonominin 2 önemli aktörü değişti. Bir tanesi Merkez Bankası Başkanı, diğeri Hazine ve Maliye Bakanı. Bu 2 aktör değiştikten sonra piyasa çok tedirgin oldu. Bunun üzerine cumhurbaşkanımızın yapmış olduğu toplantıda piyasaya vermiş olduğu önemli mesajlar ekonomiyi oldukça rahatlattı. Cumhurbaşkanımızın, “Gerekirse acı reçeteyi içeceğiz. Ben faize karşıyım ama Türkiye’de en az enflasyon kadarda faiz olmalı” gibi söylemleri piyasada bir beklentiye yol açtı. Aslında bu güzel bir iletişim politikası oldu.

“TOPLANTIDA BİR ŞEFFAFLIK GÖRDÜK”
Genellikle Merkez Bankalarının piyasada ani bir adım atmaya başlamalarından önce bu tarz mesajlar verip piyasanın hazırlanması, piyasanın bir sürprizle karşılaşmaması için oldukça önem arz ediyordu. Dolayısıyla bu toplantıda bir şeffaflık gördük. Şeffaf bir şekilde burada Merkez Bankası’nın karar alabileceğini görmüş olduk ve beklentileri de aynen olduğu gibi uygulaması piyasa dostu bir yaklaşım sergiledi. Bu yüzden Merkez Bankası’nın Türkiye’deki ve dünyadaki yatırımcılar gözünde oldukça bozuk olan imajı faiz artırımıyla birlikte biraz toparlandı.

“PİYASADAKİ KREDİ FAİZLERİ DE GEÇEN HAFTAYA GÖRE PAHALILAŞMADI”
Aynı zamanda Merkez Bankamızın uyguladığı çok karışık bir faiz sistemi vardı. 3 tane faiz türü vardı; bunlar haftalık repo faizi yani politika faizi. Gecelik borç verme faizi. Geç likidite penceresi. Merkez Bankası ilk 2 faize dokunmuyordu. Yani Haftalık repo faizi ile gecelik borç verme faizine dokunmuyordu. Ama ne aksiyon yapacaksa gecelik borç verme faizinden yapıyordu ve bankaları da buradan fonluyordu. Bu ne anlama geliyor? Mesela kişi havale yapmak istediği zaman bankaya gittiğinde saat 16:00’da havale yaptığında normal ücret alınırken, saat 17:00’da havale yaptığında komisyon alınıyordu. Geç likidite penceresi de böyle. Benim faizim 10,25 ama sen benden geç işlem yapıyorsun 14,25 uyguluyorum diyerek aslında yüksek faiz uygulamanın bir yolunu buluyordu ve bankaları da buna mecbur kılıyordu. ‘Ben piyasayı sadece geç likidite penceresiyle fonlayacağım’ diyordu. Bu faiz artırımıyla bir sadeleşme yapıldı. Yani Merkez Bankası’nın olması gereken sadeleşme fonksiyonu işledi. Artık, “Ben Merkez Bankası olarak haftalık repo faizi ile piyasayı fonlayacağım. Onunda değeri yüzde 15’tir” dedi. Böylelikle piyasaya güzel bir rahatlık geldi. Çünkü bunun neticesinde piyasadaki kredi faizleri de geçen haftaya göre pahalılaşmadı. Piyasa kredi faizleri hemen hemen aynı.

“YABANCI YATIRIMCININ TÜRKİYE’YE BAKIŞ AÇISI BİRAZ DAHA ILIMANLAŞTI”
Merkez Bankası’nın faiz artırım kararında önemli olan unsurlardan bir tanesi şuydu; oda birçok ekonomist gibi Türkiye’de Covid-19’un ikinci yayılımının başladığını kabul etmek. Bu yayılımdan dolayı özellikle hizmet sektöründe ve bazı imalat sektörlerinde işlerin kötüye gittiğini söyledi. Bu durum bir talep zayıflamasına sebebiyet verecek ve “Biz bu dönemde Türkiye’de enflasyonu düşürmek için hayat pahalılığını aşağıya çekmek için adımlar atacağız. Türkiye’de enflasyonu sebep olan en temel unsur döviz kurlarıdır. Bu yüzden bizim ülkemizde yeniden yabancı para rezervlerini oluşturabilmek için ve ülkemize yabancı yatırım çekebilmek için sıkılaşma politikasına ihtiyacımız var” dedi. Bu sebeple de radikal bir faiz artışı yaptı ve yüzde 15 piyasa tarafından olumlu karşılandı. Yabancı yatırımcının Türkiye’ye bakış açısı biraz daha ılımanlaştı, bunu CDS primlerinden görüyoruz, çünkü 525’ten 380’lere kadar geriledi. Türkiye’deki düşen bu risk ortamından dolayı yabancı yatırımcı geldi ve dolar gevşemeye başladı.

“ŞİMDİ TÜRKİYE’NİN ÖNÜNDEKİ TEK SINAV İŞSİZLİK”
Şimdi Türkiye’nin önündeki tek sınav işsizlik. Bizim bununla da başa çıkmamız gerekiyor. Aynı zamanda yatırımları çoğaltmamız lazım. Yeni iş sahaları açmamız lazım. Yeni ekonomi yönetimine ben çok güveniyorum. Özellikle Merkez Bankası Başkanının değişip yerine maliye kökenli birisinin getirilmesi biraz daha para teorileri ile değil de maliye politikalarına dayalı bir Merkez Bankası yönetimi izleyeceğimizin sinyalini verdi. Bu hepimiz için önemli bir gelişme.

“KURLARIN BİRAZ DAHA GEVŞEYECEĞİ BİR DÖNEME GİRDİK”
Merkez Bankası’nın faiz artırımı bir süre Türkiye’de yatırımların azalmasına sebebiyet verebilir. Çünkü kredi faiz oranları oldukça yüksek. Fakat Türkiye’de faiz oranlarının yükselmesi birçok unsuru etkiliyor. Bu yüzden biraz yurt içinde harcama alışkanlığını azaltacak. Ama bunun neticesinde de paramız değer kazanacak. Çünkü enflasyon baskılanacak. Dolayısıyla bir rahatlama gelecek. Genellikle faizlerin yükseldiği dönemlerde Türkiye’de vadeler kısalır. Çünkü vade farkı yüksek bir yekûn tutacağı için işletmeler birbirlerine uzun vadeli mal satmak istemezler. Mal alımlarını daha peşin yapmak isterler. Çünkü faiz arttıkça vade farkı da artar. Bu yüzden biraz daha piyasada yazılan çeklerin azalacağı, biraz daha normalleşeceğimiz, kurların biraz daha gevşeyeceği bir döneme girdik diyebiliriz.”

HABER:EMRE AKKIŞ

Editör: Mahmut Beyaz