Dulkadiroğlu İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü, öğrencilerin eğitiminin yanı sıra öğretmenlerin de eğitimine önem veren çalışmalarıyla dikkatleri üzerine çekiyor. Bu kapsamda Dulkadiroğlu ilçesinde görevli eğitimcilere yönelik Dulkadiroğlu İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından seminer düzenlendi. ‘2023 Eğitim Vizyonu ve İnsan’ konulu seminere Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi (KSÜ) Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Nail Yıldırım konuşmacı olarak katıldı. Necip Fazıl Kısakürek Kültür Merkezi’nde düzenlenen seminere Dulkadiroğlu İlçe Milli Eğitim Müdürü Harun Kurt’un yanı sıra ilçe milli eğitim müdür yardımcıları ve çok sayıda eğitimci katıldı.

MAKİNA İNSANLARIN PARADİGMASINI YÖNETİYOR”

Dulkadiroğlu İlçe Milli Eğitim Müdürü Harun Kurt’un selamlama konuşmasının ardından seminerini vermek üzere kürsüye Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi (KSÜ) Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Nail Yıldırım geldi. Teknolojinin insanları tanıdığını ve cep telefonu ile bilgisayarların insanların algısını yönettiğini belirterek, “İnsanı bugüne uyandırmalıyız. Peki bugüne uyandırdığımız insanı, çocuğumuzu gelecekte ne bekliyor? Bugünkü dünyanın temel sloganı değişim ama temel sloganı değişim olan dünyanın da değiştiği bir dünya var. Gelecekte neye inanacağız, neye güveneceğiz. Düne kadar sizin bir alanda bilgi ve beceriniz varsa, bir ömrü onunla yürütebiliyordunuz ama bugün bir bakıyorsunuz ki bilgimiz eskimiş. İnsanlar için araştırmalar ve çalışmalar devam etmiş, insan değişmiş. X kuşağı, Y kuşağı, Z kuşağı diye gruplar oluşmuş. Sonrasında bugünkü kuşak daha farklı bir kuşak. Adına bilim insanları farklı şeyler koyuyor. Bugünün dünyasında geleceğin insanını yetiştirmek, o çocukları gelecekte neye göre bağlayacaksınız. Temel sorumuz bu olmalı. Bir kitapta, ‘Gelecekte sizi yetiştiren yetişkinlere bel bağlamayın, çünkü onlar başka bir dönemin insanları. Peki neye bel bağlayacak çocuklarımız? Teknolojiye mi? Teknolojiye asla bel bağlamayın, bugün bile teknoloji insanı hackledi’ diyor. Kitabın temel başlıklarından birisi de şu; veriyi en çok elinde tutan dünyayı yönetir. Hackleme noktasında da makine insanı artık tanıyor diyor. Bakıyorsunuz ki bu cep telefonunun içerisinde sizin girmiş olduğunuz sitelerden sizi tanıyor makine ve size reklam gönderiyor. Sizin algılarınızı yönetiyor. İnsanın şu yönünü çok iyi biliyor artık makine; insanın paradigmasını yönetiyor. O halde paradigmaya müdahale etmek gerekir. O yüzden ne yapmak gerekir? Bunu kendi amacımıza hizmet ederek yürütmek gerekir” dedi.

GENÇLERİMİZE BAKIYORUM HEPSİNİN BAŞI EĞİK”

Gençlerin başının eğik olduğuna dikkat çeken Yıldırım, “Başımızı dik tutacağız. Bakarsanız başlar eğildi, gençlerimize bakıyorum hepsinin başı eğik. Başımızı dik tutacağız. Ne zaman, nerede, neye ihtiyacımız varsa ona göre kullanacağız. O yüzden teknolojiye bel bağlamayacağız. Bel bağlayacağımız yegane varlık insanın kendisidir. Peki, insan kendi kendine yetebilecek bir varlık mı? Şuan eğitim verdiğimiz çocuklarımızın yetişmesinde en temel yapıdaki bu insanın, en temel özelliği şu olacak; artık kendi kendisine yetebilen, kendi kendisini yönetebilen, kendi kendisini denetleyebilen, kendi disiplinini sağlayabilen, kendi öz motivasyonunu sağlayabilen, kendi kendisini seven ve sayan, aynı zamanda kendi bakımını kendisi çok rahat bir şekilde gerçekleştiren, bütün bunların sonunda özgün bir üretim yapabilecek insanlar oluşturmak. İşte bugün gelecekte yetiştireceğimiz nesil, böyle olmak durumunda. Aksi takdirde eksik kalacak ve problemler yaşayacak. Hatta Harari’nin bir de önerisi var, ‘kendi kendimizi yönetebilmemizin temel yollarından bir tanesi şu; biz teknolojiden daha hızlı olacağız, zamanın önünde olacağız, bunun için lütfen yanınıza fazla şey almayın. Fazlalıkları atmazsanız ayak uyduramazsınız’ diyor. Bu eğitimin temel işlevi bütün dünyada eğitim bilimciler, biz öğretmenler aslında neyin peşindeyiz. Kongrelerde, bilimsel alanlarda ne konuşuluyor, eğitimin felsefesi nasıl oluşturuluyor bütün bunları konuşacağız” ifadelerini kullandı.

EĞİTİM, İNSANIN POTANSİYELİNİ ORTAYA ÇIKARMA VE İŞLEME SÜRECİDİR”

İnsanların farklı farklı potansiyellerinin olduğunu anlatan Yıldırım, sözlerine şu şekilde devam etti, “Biz eğitimde insanın özünü harekete geçirecek bir varlık haline getireceksek, biz bu insanın hangi özelliklerini geliştirmemiz gerekecek? İnsana nasıl bakmamız gerekecek? Bunun hem talim hem de terbiye boyutu var. Eğitim, insanın potansiyelini ortaya çıkarma ve işleme sürecidir. Her insanda bir takım potansiyeller var. Koşu yarışlarını neden siyah olan insanlar kazanıyor, çünkü onlarda farklı bir kas yapısı var, farklı bir potansiyelleri var. Her insanda bir takım potansiyel var. İnsanlar doğar doğmaz milyonlarca beyin hücresiyle doğuyorlar, sonra bunların hayatta kalabilmesi için bazılarını birleştiriyorlar, bazıları ölüyor, bazıları birleştirilemiyor. Bu çok birleştirdiklerine otoban diyorlar. İnsanın güçlü tarafları, potansiyeli otoban deniliyor. Az birleşenlere de insanın patikaları diyor. Biz insanı güçlü yapan potansiyel de bu. Hayatta kalabilmesi için cenab-ı Allah insanı böyle yaratıyor. Mutlaka bir potansiyel veriyor. Temel görevlerimizden bir tanesi çocuklarımızın temel otobanını tespit edeceğiz. Bunun üzerine eğitim kurgulayacağız. Bugün, dünya bu temel potansiyeller üzerine eğitim kurgusu planlıyor, ona göre ortamlar hazırlıyor. Biz de buna hazır olmak durumundayız. Derslerimizi, okulumuzu, bahçemizi buna uygun olarak hazırlamalıyız. Velilerle bir araya geldiğiniz zaman velilerinize şunu sormasını sağlayın, ‘Bizim bu çocuğumuzun potansiyeli acaba ne?’ Tarihe baktığınızda ortamını bulmuş Mozart olmuş ama aileden ciddi bir destek var. Acaba böyle bir yetenek mi var, acaba ciddi ciddi analitik bir beceri mi var yoksa bizim hiç görmediğimiz uzamsal bir taraf mı var? Düşünen adam heykelini yapana sormuşlar, nasıl yaptın diye? Rodin de, ‘Ben o mermer bloğu görür görmez içindeki düşünen adamı görmüştüm, sadece fazlalıkları aldım’ diyor. Bir potansiyel var işte. Bu potansiyel hepimizde var. Çünkü böyle yaratılmışız, hayatta kalabilmemiz için bize bir yeti ve potansiyel verilmiş.”

PROGRAM MI YETİŞTİRECEĞİZ, İNSAN MI YETİŞTİRECEĞİZ”

Türkiye’de eğitimin potansiyel üzerine değil de program üzerine kurgulandığını kaydeden Yıldırım, “Bazen bir insana bakıyorsunuz insanlarla iletişimi çok güzel, alıp götürüyor. Kendinize ben niye onun gibi değilim diyorsunuz ama sizde de başka bir potansiyel var. Niye birisi Cin Ali çizebiliyor da diğeri gördüğü zaman burada cadde de var, bahçe de var, bağ da var diyor. Yani o potansiyeli sadece işlemek gerekiyor. Biz veli öğretmen iletişimiyle ilgili bir araştırma yapmıştık, ciddi ciddi bu konuda sorunların olduğunu görüyoruz. Velilerimiz sürekli bize gelip bizi yönetmeye kalkıyor. Oysa biz onlarla beraber çocuklarımızın da potansiyellerini yakaladığımız andan itibaren bundan sonraki hayat çok kolay. Çünkü hem işinde başarılı olacak hem de mutlu olacak. Düşünebiliyor musunuz, birisini patikada koşturmaya çalışın. Bana tıp öğrencileri geliyorlar, hocam biz Tıp fakültesini kazandık ama hiç de bu işi yapmak istemiyoruz diyor. Zorlanmışlar çünkü ve geleceğin mutsuz bir hekimi olacaklar. Peki böyle bir hekim ne kadar başarılı olabilir. Üç günlük bu dünyada insanlarımızı bu kadar mutsuz etmeye hakkımız var mı anne-babalar ve eğitimciler olarak. Potansiyelleri ortaya çıkaracak bir takım çalışmalar ve mesele dünya çapında futbolcular ülkemizden niye çıkmıyor diyoruz. Almanya’da 3 milyon Türk var, bunların içerisinde bir sürü dünya çapında futbolcumuz var diyor. Peki 80 milyonluk Türkiye’de dünya çapında futbolcu sayımız az. İşte potansiyeller üzerine bir eğitim kurgulamadık arkadaşlar. Biz program bitirme üzerine bir eğitim kurguladık. Program mı yetiştireceğiz, insan mı yetiştireceğiz. Bu soruyu ciddi ciddi kendimize sormamız gerekiyor” şeklinde konuştu.

Seminer sonrası Harun Kurt, Nail Yıldırım’a tablo hediye etti.

(Haber: Ahmet Güneçıkan)

Editör: Mahmut Beyaz