Psikolojik Danışman Alpaslan Yurtsever, Dijital oyun sektörünün 2020 yılında toplanan verilere göre, Covıd-19 salgınının da etkisi ile yüzde 9,3 artışla 159 milyar dolara ulaştığını belirterek, istatistiklere göre pazarın 2026 yılına kadar 295 milyar doları aşacağı tahmin edildiğini söyledi. Yurtseven, “Bu artışında birçok ekonomik, sosyal, siyasal, vb. birçok sebepleri olabileceğini söyleyebiliriz” şeklinde konuştu.

“OYUN BAĞIMLISI ÇOCUK ARKADAŞLIK İLİŞKİSİ KURMAKTA ZORLANIR”
Yurtsever, konuşmasının devamında şu ifadelere yer verdi: “Dijital oyunlarla yeni yeni tanışmaya başlayan okul öncesi çocuklarda oyuna ulaşamadıklarında anne-babanın istediğine karşı gelme, ağlama gibi tepkiler meydana gelir. Okul öncesi çocuklarda neden-sonuç ilişkisi, yargılama ve buna benzer soyut işlemler gelişmemiştir. Soyut işlem gelişmediği için de bu çocuklar aslında neden-sonucu bilmeden teknolojinin ve oyunların içerisinde girmiş olur. Bu da çocuğa zarar verir. Öte yandan dijital oyun bağımlısı haline gelen çocuk, arkadaşlık ilişkisi kurmada da sorunlar yaşar. Okulda derslerine odaklanmakta zorlanır. Çocuk, oyunun içerisindeki karakterle de kendini özdeşleştirebilir. Bu durumda çocuk, oyundaki karakter gibi davranmaya başlar. Eğer ki çocuk şiddet içeren bir oyunun içerisindeyse ve şiddet uygulayan bir karakterle kendini özdeşleştirirse, şiddet ona normal gelmeye başlar.

“DİJİTAL OYUNLAR, ÇOCUKLARI ÖDÜLLENDİRİR VE ONLARI MOTİVE EDER”
Dijital oyunlar, çocukları ödüllendirir ve onları motive eder. Oyunda kazanan çocuk, mutlu olur. Dijital oyun yollarıyla çocuk sürekli, ‘ben kazanıyorum’, ‘ben başarılıyım’ algısına sahip olur ve farkında olmadan ödüllendirilir. Çocukların yanı sıra ergenlerde de özgüven eksikliği olanların, oyun bağımlısı olmaya daha yatkın olduğunu gözlemleriz çünkü ergen bireyi, akranları etkiler. Günümüzde de ergenler, dijital dünyada birbirleriyle yarış halindedir. Ergen, dijital bir oyun oynadığında ‘benim oyun hakkında daha fazla bilgim olursa, lider olurum’, ‘oyun hakkında konuşursam her zaman beni dinlerler’ şeklinde düşünerek, akranlarından üstün olma amacıyla dijital oyunlara bağımlı hale gelir. Bu düşüncelerle ilerleyen süreçte ise, dijital oyun bağımlılığı gerek çocukları gerekse ergenleri kendine yabancılaştırır.

“BİREYLER, DAVRANIŞI DOLAYLI YOLDAN GÖZLEMLEYEREK ÖĞRENEBİLİR”
Bireyler, davranışı dolaylı yoldan gözlemleyerek öğrenebilir. Dijital dünyanın içerisindeki çocuklar, oynadığı oyunun içerisinde şiddeti görüyorsa, o davranışı öğrenecektir. Çocuğun oynadığı oyundaki karakter eğer bir şeye sahip olmak için başkasına zarar veriyorsa, çocuk da kendini o karakterle özdeşleştirerek, ‘ben de bir şeyi elde etmek için başkasına zarar verebilirim’ düşüncesine kapılabilir. Olumsuz dijital içeriklerin verdiği en büyük zararlardan biri de kültür yapısını etkilemesidir. Kendi kültürümüz içerisinde çocuklara empati kurabilmeyi, yardımlaşmayı öğretiriz ama dijital ortamda sunulan olumsuz içerikler, çocuğun tüm bu değerlerden uzaklaşmasına neden olabilir.

ÖNLEYİCİ TEDBİRLER ALINMALI”
Değişim, dönüşüm ve gelişimin bireyselliği yanında destekleyici etkisinin gücüne yani sosyal çevrenin bilinçli etkisinin, olumsuz davranışların sönmesine ve yerine olumlu davranışların ve alışkanlıkların kazanılmasında ciddi bir etkisi var. Bilindiği gibi sosyal çevrenin en küçük yapı taşını aile kurumu oluşturmaktadır. Bilinçli aileler çocuklarının bağımlılığa yakalanmaması için önleyici tedbirler alırken aynı zamanda da bağımlılık yaşayan aile bireyi içinde aktif ve kolaylaştırıcı tavırlar alarak süreci kolaylaştırabilir. Aileler öncelikle çocuklarının oynadığı oyunun içeriğine dikkat etmeli ve çocuğunun o oyunda ne kadar süre harcadığını kontrol etmeli. Dijital oyunun veya başka bir içeriğin çocuğun dil gelişimine, sosyal gelişimine olumlu etki edip etmediğine bakılmalı. Olumsuz bir içerik, çocuğu da olumsuz etkileyecektir. Çocukların dijital dünyada geçirdiği zaman da çok önemli. Bu konuda uzmanlar olarak önerimiz, çocukların dijital dünyada geçirdiği sürenin günde bir saatten fazla olmaması yönünde. Eğer çocuk, uzun süre dijital oyun içerisinde zaman geçiriyorsa, bağımlı hale gelir. Aileler, oyun bağımlısı haline gelen çocuğunu bu davranıştan uzaklaştırmak için uzman psikologlardan destek alabilir. Aile, çocuğuna dijital dünyanın ötesinde de oyun alanı sunabilir. Çocuğu parka götürerek, akranlarıyla oynamasını sağlayabilir. Ev içerisinde çocuğuyla oyunlar oynayabilir. Çocuğun ev içerisinde anne-babasıyla oyun oynayarak, konuşarak zaman geçirmesi, onun dijital dünyada geçirdiği zamanı azaltacaktır.

“ÇOCUĞA AKIŞTA YAŞAMAYI ÖĞRETMEK ÖNEMLİ”
Çocuğa akışta yaşamayı öğretmek de çok önemli. Bir çocuğun sınavda çok büyük başarı elde etmesine odaklanmak yerine, çocuğun yaşadığı andan keyif almasını sağlamak gerekli. Bir çocuğu ‘mükemmel olsun’ düşüncesiyle yetiştirmemek lazım. Çocuk, çocukluğunu yaşamalı. En önemlisi çocuk, sahip olduğu sorumlulukları bilmeli ve bunları yerine getirmeli. Aileler bazen çocuklarına sorumluluk vermekten çekinebiliyor ama çocuğa kendi yaşam alanında sorumluluk vermek gerekiyor. Her çocuk sorumluluğunu kendisi yerine getirmeli. Aile, çocuğunun sorumluluğunu üstlenmemeli. Aile, gereğinden fazla çocuğunun üzerine düştüğünde o çocuğun yaratıcılığı kayboluyor. Bir çocuğu sevmek onun her istediğini yaparak şımartmak değil, ona değer ve sorumluluk vererek yanında olmaktır. Bireyin bütünsel gelişimini sağlamak için Kişisel ve Sosyal Gelişim bir arada desteklenmeli ve bireylere sorumluluklar verilmelidir.”

Haber: Emre Akkış

Editör: Mahmut Beyaz