Âlim (bilgin) kocayınca koç olur, cahil kocayınca hiç olur.

Bu sözü lise yıllarımızda felsefe grubu öğretmenimiz sık sık söylerdi.

Koca yaşlı, ihtiyar, pir; kocamak ise yaşı ilerlemek, yaşlanmak, ihtiyarlamak anlamındadır. Hayatı ciddiye alarak yaşlanmış birisinin yaşam konusunda kıdemli olması beklenir. Kıdemli bir işte eski ve deneyimi çok olan anlamındadır. Gençliğimden beri kıdemli veya yaşlı insanları dinlemekten hoşlanırım. Son zamanlarda ve özellikle bayram vesilesi ile dinlediğim yaşlı insanları görünce öğretmenimizin sözünü daha iyi anladım.

İnsanın gelişim dönemleri “Gelişim Psikolojisi” bilim alanında ayrıntılı incelenmiştir. Bu konuda büyük yaşam ustalarından William Shakespeare (1564- 1616) bakınız nasıl anlatmış insanın farklı dönemlerini:

Oyun Sahnesi

Aslında ne zaman geldiği makamı, kazandığı parayı, sahip olduğu gücü vs. aşırı ciddiye alan birine rastlasam Shakespeare’in “Bütün dünya bir sahnedir...” diye başlayan sözlerini hatırlarım. Sıkça hatırladığım William Shakespeare’in 'Nasıl Hoşunuza Giderse' adlı oyununun 3. Bölüm 7. Tragedyasının bir kısmı aşağıdaki gibidir:

Bütün dünya bir sahnedir...
Ve bütün erkekler ve kadınlar
sadece birer oyuncu...
Girerler ve çıkarlar.
Bir kişi birçok rolü birden oynar,
Bu oyun insanın yedi çağıdır...
İlk rol bebeklik çağıdır,
Dadısının kollarında agucuk yaparken...
Sonra mızıkçı bir okul çocuğu...
Çantası elinde, yüzünde sabahın parlaklığı
Ayağını sürerek okula gider...
Daha sonra aşık delikanlı gelir,
İç çekişleri ve sevgilinin kaşlarına yazılmış şiirleriyle...
Sonra asker olur, garip yeminler eder.
Leopara benzeyen sakalıyla onurlu ve kıskanç,
Savaşta atak ve korkusuz,
Topun ağzında bile şöhretin hayallerini kurar...
Sonra hâkimliğe başlar,
Şişman göbeği lezzetli etlerle dolu,
Gözleri ciddi, sakalı ciddi kesimli...
Bilge atasözleri ve modern örneklerle konuşur
Ve böylece rolünü oynar...
Altıncı çağında ise palyaço giysileriyle,
Gözünde gözlüğü, yanında çantası,
Gençliğinden kalma pantolonu zayıflamış vücuduna bol gelir.
Ve kalın erkek sesi, çocukluğundaki gibi incelir.
Son çağda bu olaylı tarih sona erer.
İkinci çocukla her şey biter.
Dişsiz, gözsüz, tatsız, hiç bir şeysiz..

Son sahne

Shakespeare’in insan hayatının sınıflandırmasında son sahne çok ızdırap vericidir: Dişsiz, gözsüz, tatsız, hiç bir şeysiz.

Yaşlıları dinlediğimde daha doğrusu gözlemlediğimde hayatı iyi ve kötü yaşadıklarının ipuçlarını gözlemleyebiliyorum. Gençliğinde eksersiz, bilgi edinme (okuma), iyi beslenme ve stresten uzak kalma gibi konulara özen gösterenler daha şanslı. Biyolojik olarak daha iyi durumdalar zihinleri daha iyi… Ama hoyrat yaşayanlar çok kötü durumdalar ve tam anlamı ile “hiç bir şeysizler”. Kendilerini dinleyecek birini bile bulmakta zorlanıyorlar.

Saydığım dört hususa dikkat edenler daha şanlı. Kocayınca koç oluyorlar. Hayat ustası olarak kıdemleri ile kendine ve çevresine faydalı olmaya devam ediyorlar. Ya cahiller! Onlar kocayınca hiç oluveriyorlar. Yani boş, değersiz, önemsiz olan şey veya kimse konumundalar.

Hayat öyle bir şey… Cem yılmaz 2018’in ilk gününde Kendisi ile yapılan bir röportajda şunları söylemekteydi: “Filmlerde gariban adam kostümü giyiyorsun, o oluyorsun. Şatafatlı bir kostüm giyiyorsun, o da sen oluyorsun. İşte hayat öyle bir şey!”

Keşke hayat rol yapmak (kostüm değişmek) kadar kolay olsaydı.

Tercih sizin! Nasıl yaşarsanız öyle yaşlanırsınız.

Son söz: Hayat provası olmayan bir oyundur.