Salgın Hastalık Hakkındadır...

" Ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın. İyilik edin, kuşkusuz Allah iyilik edenleri sever." Bakara / 195

‎" Ey iman edenler! Tedbirinizi alın da, savaşa ya ayrı bölükler halinde çıkın veya hep birlikte çıkın.” Nisa Süresi / 71

Bugün, KORONAVİRÜS denilen salgın hastalık, üzerimize gelen ap açık bir Tehlike ve Savaştır. Buna karşın, bireysel ve toplumsal olarak tedbirimizi almak zorundayız.

‎Efendimiz s.a.v. Buyurdular :

" Bir yerde Taun { Salgın hastalık} olduğunu duyduğunuzda oraya girmeyiniz. Bulunduğunuz yerde Taun { Salgın hastalık } varsa, olduğunuz yeri terk etmeyiniz." Sahihi Buhari ve Müslim ...

‎EFENDİMİZ s.a.v. Buyurdularki ;

"Arslandan kaçar gibi, cüzzamlıdan kaçın.”

Cüzzamdan kaçışın temel sebebi, salgın bir hastalık olmasıdır. Bu illete kıyasla, bütün salgın hastalıklar aynı hükmü taşımaktadır. Ondan kaçınılması ve ona karşın tedbir alınması gerekir.

Nitekim, tarihte bunun örnekleri çok olmuştur. Emirul Müminin Ömer Faruk bin Hattab r.a. Şama yaptığı seferde, Şama girmeden salgın bir hastalığın baş gösterdiğini duyar. Kendisiyle beraber olanları şehre girmekten men eder, büyük sahabe Ubeyde Bin Cerrah r.a. Ya Fmirel Müminin " Allah’ın kaderinden mi kaçıyorsun." deyince ; Ömer Bin Hattab r.a. Allah’ın kaderinden Allah’ın kaderine kaçıyoruz. Diyerek, otlak olan ve otlak olmayan bir yer arasında develerimi nerede istesem orada otlatırım deyip, Şama girmemiştir.

İslam Fıkhı usulunda usulunca " Zarara uğrama ve zarara uğratma " ZARAR vereceğimiz veya ZARARA uğrayacağımız yerlerden ve kişilerden uzak durmamız gerekir.

Esna El Metalib eserinde Zekeriya El Ensari Eşşafii ; Kadi İyaz r.a. bazı alimlerin Cüzzam ve Cilt hastalığı olan bazı hastaların Cami cemaatı ve Cuma namazına gelmelerini ve onların birbirlerine karışmalarını yasaklamışlardı. Ibnı Hacer El Heysemi buradaki illet salgın olması hasebiyle tedbirin alınması vacibtir diyor.

İbni Esir El Kamil adlı Tarih kitabında bu salgın vakıasını şöyle anlatmaktadır.

Amwas Taunu { salgın hastalığı } oradaki Müslümanlara isabet ettiğinde, Amr Bin As r.a. onları alıp dağlara çıkar. Beraberindekiler guruplara ayırarak birbirinden uzak tutar ve onların birbirlerine karışmasını yasaklar. Böylece salgın hastalığın önüne geçmek ister. Taun { salgın hastalığa } kapılanlar tamamıyla Şehid olana kadar bekler, daha sonra sağ kalanlarla şehire döner.

Buradaki uygulama bir nevi KARANTİNADIR.

‎Efendimiz s.a.v. Buyurdular ;

" Müezzin ezan okuduğunda, özrün dışında hiç bir şey icabet etmeye mani değildir. Sahabeler r.a. Özür nedir ..? Diye sordular. Efendimiz s.a.v. " Korku ve Hastalık "

Korkudan maksad, canına, malına ve çevresine doğacak üç tehlikedir. Böyle bir tehlikenin varlığı ve hastalanması kabül görülen özürdür. Nitekim salgın bir hastalık bu üç tehlikeyi içinde barındırır.

Ayeti Kerimede ;

‎"Dinde üzerinize hiçbir güçlük yüklemedi."Hac /78

Diğer bir ayeti Kerimede ;

" Allah sizler için kolaylığı { faydanız olanı } diler, zorluğu { zararınıza olanı } dilemez." Bakara /185

Hadisi Şerifte böyle müsibetler, Müminler için rahmet olduğunu ifade eder Efendimiz s.a.v.

Aişe r.a. Rivayetle ;

Resulullah s.a.v.'e " Taunu { Salgın hastalığını } sordum, Bana şöyle haber verdi : " Şüphesiz Taun { Salgın hastalığı } Allah-u Tealanın dilediğine gönderdiği bir azaptır. Yine muhakkak ki, Allah, Taunu { Salgın hastalığı } Müminler için rahmet vesilesi kılmıştır. Bir yerde eğer Taun { Salgın hastalık } meydana gelirde orada bulunan bir mümine isabet ederse, ecrini Allahtan umarak sabır ederse ve bu Taunun { Salgın hastalığın } yalnız Allah'ın takdir ettiği kimseye isabet edeceğini inancıyla bulunduğu şehirde kalırsa, muhakkak Allah, ona şehid ecrinin misliyle ecirlendirir" ( SAHİHİ BUHARİ )

Allah Teala bu müsbetten etkilenenlere sabır, vefat edenlere şehadet ecrini versin. bizleri ve ümmeti muhafaza etsin. Amin.

Bugün DEVLET ve MİLLET olarak bizimde aldığımız tedbir budur. Ayet ve hadislerin öngördüğü deliller ve Tarih sürecinde uygulamalar aynı gerekçeyle tedbir almamızı zorunlu ve farz haline getirmiştir. Bireysel ve toplumsal olarak alınan kararlara uymak zorundayız. Devletin hassasiyetini göz önünde bulundurarak itaat etmek zorundayız. Din İşleri Yüksek Kurulu Fetvasıyla, Diyanet İşleri Başkanlığının aldığı karara harfiyen uyumamız gerekir. Bütün etkin ve yetkin alimlerin görüşü bu karara mutabık ve müeyyittir.

Cuma ve Cemaat namazları kılınması yanı sıra Tüm toplu ibadetlerin yapılmasını, bu salgın hastalığın aramızdan kalkana kadar, Diyanet İşleri Başkanlığının ikinci bir emrini beklemek zorundayız. Bu konuda Devletimizin şahsında Diyanet İşleri Başkanlığının manevi hassasiyetine inanıyoruz.

Kahramanmaraş ÜLFET Vakfı ve FARUKİYYE İlim, İrfan Kültür Külliyesi olarak tüm EĞİTSEL ve KÜLTÜREL çalışmalarımıza ara vermiş, öğrencileri evlerine göndermiş bulunmaktayız. Öğrencilerimize, TEFEKKÜRÜ ve TEVEKKÜLÜ tavsiye ederek, ZAHİRİ ilimlerin dışında MANEVİ yakarış ve İBRET içinde olmalarını, DERS olarak taleb ettik.

KAHRAMANMARAŞ Şeyh Muhammed El Faruki CAMİİNDE, CUMA NAMAZI öncesi yapmış olduğumuz mutad sohbetimizi, TEDBİREN CAMİDE, Cuma ve Cemaat NAMAZLARININ kılınmamasından dolayı, gelecek bir tarihe, Allah ÖMÜR verirse ertelemek zorunda kaldık.

KÂBESİ hazin, RAVZA-İ MÜTAHHARASI hazin ve CAMİLERİ hazin MAZLUM bir ÜMMET haline düştük. Bugün TÖVBE ve İSTİĞFAR etmeliyiz.

DUADAN başka hiç bir çaremiz yoktur !

TEDBİRLERİ elden bırakmadan birbirimizi DUADA unutmayalım.

"Ey iman edenler! Allah'a yardım ederseniz O da size yardım eder ve ayaklarınızı sağlam bastırır."

Muhammed Süresi / 7