Geçtiğimiz günlerde, belediye başkanları ile bir araya gelen, seçim dönemlerinde ilkelerini ‘gönül belediyeciliği’ olarak adlandıran  Cumhurbaşkanı sayın Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti’nin son 19 yılda insanların beklenti çıtasını da yükselttiğini Belediye Başkanlarının ulaşabilir olması gerektiğini söylemiş, biz de bunu haber yapmıştık.

Peki, sayın Erdoğanın bu uyarılarına eklenecek söz, ilave edilecek yorum var mı, kesinlikle yok. O da baktı ki vatandaş partiden uzaklaşıyor, parti merkez, ilçeler veya kırsal fark etmiyor, her yerde kan, yani oy kaybediyor, ‘Yine bu iş bana düştü!’ diyerek çizmeleri ayağına geçirip yola çıkıyor.

Biliyor ki ne milletvekilleri, ne belediye başkanları, ne teşkilat mensupları kendisinin gösterdiği performansı göstermekten uzaklar, acizler.

Onlar, varsa yoksa siyasetin, makamın, koltuğun rantı peşindeler. Yani işin ununda değil, ünündeler. “Aman gücü koruyalım, aman gücü elden bırakamayalım, yoksa boşluğa düşeriz!” kaygısındalar.

Peki, sayın Erdoğan bunu bilmiyor mu? Bilmez olur mu, o bakımdan çıktığı meşakkatli, ama o kadar da kutsal yolda en önde gidiyor.

*

Bu gerçeği bilen, gören, idrak eden sayın Erdoğan, teşkilatları, başkanları v e milletvekillerini uyarma gereği duydu. Endişeleri şunlardı;

Belediye başkanları gönül belediyeciliğinden ziyade, gönülleri kırma belediyeciliğine meylettiler.

Bırakın soru sormayı, bırakın cevap vermeyi, selamı bile, hal hatır sormayı bile vatandaştan esirger hale geldiklerini yeni öğrenmedi.

Vatandaşın telefonlarına çıkmamayı alışkanlık edindiler.

Makam araçlarını, koltuklarını ve gücü lehlerine kullandıklarını öğrendi.

Basın dâhil, muhtarları, spor camiasını, akademik camiayı, iş dünyasını yok saydıklarının farkına vardı.

Bırakın vatandaşa, işi düşenlere kıymet vermeyi, zaman ayırmayı, adam yerine bile konulmadığını fark etti sayın Erdoğan!

Millete tepeden baktıklarını, ağzı bozuk şarkılarla beste yarışına girdiklerini duydu.

Talepler, ihtiyaçlar, şikayetler bitmez. Kaldı ki belediyeler ağlama duvarı değil. ‘Bakarız, ederiz, düşünürüz!’ ile vatandaşı başından savmaya, savsakalamaya, geldiğine bin pişman edercesine ve kovarcasına kapıyı gösterdiğini bilmiyor mu sayın Erdoğan!

Daha aklınıza ne geliyorsa, siz gerisini hesap edin işte! Ha, örnek isterseniz, uzağa gitmeye gerek yok, size birkaç isim verebilirim.

Kopya yani…

*   

Tutarlı her insanın onay vereceği, yapması gereken kurallar,

AK Partili belediye başkanları ile bir araya gelen Cumhurbaşkanı Erdoğan, belediye başkanlarına çeşitli uyarılarda bulunarak, 2023 seçimlerini hatırlattı. AK Parti’nin mahalli idareler karnesiyle milletin teveccühünü kazandığını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Son 19 yılda hayata geçirdiğimiz reformlarla mahalli idarelerin gücünü ve hizmet kabiliyetini daha da artırdık. Vatandaşlarımızın hayatına dokunan hizmetlerin önemli bir kısmını halen belediyelerimiz yürütüyor. Bu bakımdan her birinizin işlerini yürütürken büyük bir mekanizmanın en kritik parçası olduğunuzu unutmadan çalışması son derece önemlidir” demişti.

Peki, şahsım memleketindeki belediye başkanları, büyük bir mekanizmanın en kritik parçası olduklarını topluma yansıtabildiler, hissettirebildiler mi?

Cevap isterim!

*

İşte zurnanın zırt dediği yer burasıydı. “Ulaşılabilir olun!” Böyle talimat vermişti sayın Erdoğan. Bırakın başkanların kendisini, özel kalemine bile ulaşır, derdinizi anlatabilirseniz, halinize şükredin, bir de kurban kesip, bir budunu bana gönderin!

Makamına gelenleri bile it gibi azarlayan, yerin dibine sokan, geldiğine geleceğine bin pişman eden başkanların kim, kimler olduğunu benden iyi biliyorsunuz!

Hele bazıları var ki, pavyon fedaisi gibi. Küfürleri, afili hareketleri, işyeri basmaları tıpkı pavyon fedaileri hareketi.

Tam it kılının önde gideni…

Telefonlara çıkmak, ulaşılabilir olmak! En çok zorlarına giden mesele. Tabi ayrı tutabileceğim birkaç başkan yok değil şahsım memleketinde. Onları tenzih ediyorum zaten. (ki onlar da kendilerini biliyorlar zaten!) Yani sözüm meclisten dışarı…

Nurhak belediye başkanı da CHP’li diye kimse aramaz zaten. Ki arasalar anında ulaşacaklar! O kadar net yazıyorum! Sevgili İlhami Bozan’ın öyle telefonlara çıkmamak, cevap vermemek gibi takıntıları yok.

Kendisi ile barışık olmayan, kendine dahi kıymet vermeyen, bırakın vatandaşa dokunmayı, üst perdeden atarlarıyla tepkileri, şimşekleri üzerine çeken  başkanların vatandaşa nasıl kıymet vereceklerini, gönüllerine dokunabileceklerini merak etmiyorum şahsım memleketinde.

Sevgi ve saygı sizlere ömür!

Allah Cumhurbaşkanımız sayın Erdoğan’a yardım etsin. Hep onun gölgesi, ceketinin rengi altında siyasete yapıyor, prim yapıyor, saltanat sürüyorlar. Son Ankara ziyaretimde, makamında iken siyasetin hafızası sayın Mahir Ünal’ın da dediği gibi, “Bıraksam AK Partiyi, bağımsızdan aday olsam, memleketimde bana 50 tane oy veren çıkmaz!” demiş, özeleştiride bulunmuş, aslında samimi bir itiraf yapmıştı.

Sayın Erdoğan olmazsa, sizin kaçınız kaç kuruş edersiniz ey başkanlar…

*

Bereket versin geçtiğimiz günlerde sayın Mehmet Özhaseki geldi de, bazılarının kulağını çekti, uyardı, “Akıllı olun!” dedi herhalde ki, bakıyorum, hepsi sahada, hepsi halkın içinde, hepsi şirinlik muskası takmış gibiler.

Ah bir de zoraki de olsa gülümserken samimi olsalar!

Bir de tevazudan söz etti sayın Cumhurbaşkanı.

İşte o mevzuya girmeyecektin sayın Cumhurbaşkanım. Yüreğimin yarısı, canım Erdoğan. Seni gerçekten seviyorum, takdir ediyorum. Ama bu başkanların, bu milletvekillerin, bu teşkilat başkanların, bu belediye meclis üyelerin, bu kadın-gençlik kolların var ya, hepsi de zenginler kulübünün asil üyeleri gibiler maşallah! Çalımlarından, atarlarından yanlarına yaklaşılmıyor! Güç zehirlenmesi yaşadıklarından insan yanlarına yaklaşmaya korkuyor! Zehirleri bize de bulaşır diye…

Sen olmasan, bunlara selam bile verilmez de, neyse!

İstisnalar hariç!