Başka bir örneği var mıydı, bilmiyorum, duymadım da, ama kendisinden dinleyince nutkum tutuldu, teknolojinin en güçlü, en yaygın olduğu dönemde ne demekti cep telefonu ile roman yazmak, yazabilmek?

Bilgisayar dururken… İlginç geldi.

*

Bu hafta, iki değerli yazarımızın, kitap fuarının da gündemde olduğu şu sıralarda, piyasaya sürdükleri romanlarını okuyorum.

Dondurmanın başkentiyiz, amenna!

Şiirin, edebiyatın da başkentiyiz, ona da eyvallah!

Edebiyatın başkentiyiz, tamam, ‘Edebiyat yolu’muz var ona da eyvallah da, ne yazık ki iki tane üniversitemiz var, hiçbirinde ‘Edebiyat Fakültesi’ yok.

Bu ayıp kimin, herhalde benim değil, olamaz da…

*

Senelerdir TRT 1 ekranlarında gösterilen, müzesi bulunan 7 güzel adam’dan söz ederiz. Yazarız, konuşuruz. Siyasilerimiz, belediye başkanlarımız da bu 7 güzel adamın (ki çoğunu bu şehir halkı bilmez, tanımaz) primini yerler,  siyasetlerine alet ederler. Gerçeğinden, edebiyattan uzak, şehre inmeyen, dar bir kalıp içinde, bir cenderede çekilen ve dünyanın parası ödenerek ekranlarda gösterilen dizi zaten tutmamıştı da.

Sanki bu şehrin edebiyatı, yazar kadrosu 7 güzel adamla sınırlandırılmış ve bu sınırın dışına çıkılmamış. Varsa yoksa 7 güzel adam.

Olan söylendiğine göre 17 milyona oldu. Kim kazandı, kimin cebine girdi, onun derdinde değilim.

*

Derdim şu; şiir ve kitap fuarımız açıldı. Hayırlı olsun. Büyükşehir Belediye Başkanımız sayın Hayrettin Güngör’e teşekkür ederken, bir eleştirimi sunmadan da geçemeyeceğim.

Şiir, edebiyat ve kitap fuarı sebebiyle şehrimize, fuara gelecek, kitaplarını imzalayacak, kitapseverlerin beğenisine sunulacak, imzalanacak yazarların billboardlarda bop boy resimlerini görüyoruz.

Tamam da, bu hafta yayınlanan Germenicia Güzeli isimli eseri ile bir Ali Avgın’ın, bir Yanık Efe romanı ile Ali Gemci’nin, Maraşlı New York’ta Yaşasaydı eseri ile bir Yener Atlı’nın, ‘Pazarcık alevileri’ adlı eseriyle bir kültüre damgasını vuran Dr. Ecz. Bahtiyar Murat Aras’ın, kültüre sayısız eserler kazandıran bir Serdar Yakar’ın resimleri, tanıtımları neden billboardlarda yer almaz, gösterilmez.

Sizi çirkin mi göstereceklerdi?

Hani klasik cümledir, ‘biz birbirimize yeteriz’ deriz ya, değil; doğrusu şu olmalı, ‘biz birbirimizi bitirmeye yeteriz!’

O dışarıdan gelenler, bize, bu şehre, ünlü olabilir de, elinki tatlı geldiği için mi onlar reklamlarda? Tamam, olsunlar da bizimkilerin, bizim evlatlarımızın suçu, günahı ne?

İsmini saydıklarımızı yazar yerine koymuyor musunuz?

Neyse… Daha yazarsam maraza çıkacak, bırakıyorum.

*

Yazının başlığına geliyorum. Ali Gemci, yazılarında Dulkadiroğlu kelimesini kullanmaz, bölgenin ve krallığı orijinal adı ile yorumlar, yazar, Tolgadırlı Ali Bey namı ile ünlenen Ali Gemci kardeşimiz, Yanık Efe romanı (İnanılmaz bir geri dönüş) fuarda stantlarda yerini alacak.

Tanıtımı için Kervanhan’da idik. Bu arada, kitabın sponsoru olan kervan@alpedo’ya,  yönetim kurulu başkanı Sami Kervancıoğlu’na da teşekkür ediyoruz.

Romanın içinde Ali Gemci’nin yaşamından kesitler var, kendisi var yani. Kitabın tanıtımında ilginç bir cümle söyledi, şaşırdım desem yeridir, Maraş’ı Türkistan’ın başkenti olarak sundu bize. 752 yıl önce gelip yerleşmişler Maraş’a. Hayret ettim, geçmişimle de gurur duydum. Bu bilgisi için sayın Gemci’ye teşekkür ettim. Bilinmeyen bir gerçekti, öğrenmiş olduk.

*

NOT: Birkaç güne kadar bir başka yazım, ‘Maraş’ta yaşamak hem bir ödül, hem de ceza…’  

Bekleyin!