Siyasi anlamdaki gelişmeler doğrultusunda, yeni kurulan siyasi partiler ile ilgili bir yazı kaleme almak haiz oldu bu günlerde. Konu ile ilgili, daha bu partiler kurulmadan 7 Ağustos 2019 tarihli yazımı açıp irdeleme gereği duydum. Bakın neler yazmışız;

“Bir süredir yeni siyasi partilerin kurulacağına dair söylentiler mevcut. Hatta yakın zamandaki bazı gelişmeler, bu söylentilerin artık söylenti olarak kalmayacağını, çok yakın zamanda siyaset arenamıza yeni parti yada partilerin katılacağını doğrular nitelikte.

Türk siyasi tarihinde pek çok siyasi parti kurulmuştur. Kimisi  yeni/ yenilenme tezi ile hareket etmiş, kimisi toplumun tamamını kucaklamaya çalışmış, kimisi de marjinal kalmıştır. Kimisi onlarca yıl varlığını korumuştur. Ancak çoğunluğu halktan rağbet görmemiş, daha girdiği ilk seçimde kapısına kilit vurulmuştur.

Konu ile ilgili takdiri kamu oyunca kabul görmüş iki isim ön plana çıkmakta. Ahmet Davutoğlu ve eski Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül’ün dışardan desteği ile Ali BABACAN liderliğinde iki yeni parti.

Ancak bu iki isim henüz siyasi parti kurmadan, hatta bu niyetlerini alenen ortaya koymadan büyük baskı altına alındılar. Ağır eleştiri ve töhmet altında bırakıldılar. “Bu gemiden inenler” sınıfına sokulup ötelendiler. “Davaya ihanet edenler” gemisine bindirildiler.

Kurulan onca siyasi parti daha girdikleri ilk seçimlerde kapıya kilit vuruyorken, pek çoğu halk nezdinde karşılık bulamıyorken, resmi olarak kurulmamış, tabelası asılmamış, ilanı arz edilmemiş yeni siyasi partilere bu öfke bu hiddetin nedeni merak konusu.”

Evet bahse konu siyasi partiler resmen kuruldu. Siyaset arenasındalar şimdi. Beklenildiği gibi bir düşünce ve siyaset zenginliği olarak görülmeyip bir nevi öfke ile karşılık buldular.

Siyasi parti kurmanın yasal kuralları Anayasamızda açıkça belirtilmiştir. Hukuk sistemimizde gerekli içtihat yürürlüktedir.  Belirtilen hükümler doğrultusunda kurulacak her siyasi parti saygıyı hak eder. Her oluşumu dinlemeyi de halk hak eder.

Mevcut iktidarın kurulan yeni partilere olan aşırı tepkisinin sebebi bellidir. Netice itibari ile bu partiler AKP tabanına yönelecek, oradan oy devşirme çabasına girecektir. Öfkenin sebebi bellidir.

Olur… Olabilir…

Daha önce de belirttiğimiz gibi, netice itibari ile  AKP de bir başka partinin içinden, Saadet Partisinden kopup gelmiştir.

Her siyasi parti bir umut değil midir? Çoğulcu demokraside zenginlik değil midir? Siyasi partiler ülkeyi yönetmeye talip olan insan gruplarıdır. Her birisinin yeni düşünceleri, başka söylemleri, belki de hiç birimizin bilmediği projeleri vardır. Şimdi de onları seçime sokmamak için yapılan gayretler halkın gözünden kaçmamaktadır. Bu tür çabaların, tıpkı İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimine olduğu gibi ters tepeceği aşikardır.

Bakalım bu gemiden inenlerin akıbeti ne olacak. İzleyip göreceğiz.