Oldum olası vurdulu-kırdılı, mafya özentisi filmleri ve dizileri pek sevmem. Bundan dolayı da 'Kurtlar Vadisi' ve 'Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz' gibi reyting rekortmeni dizileri takip etmedim.

Ta ki bir dost meclisinde, bölümünü hatırlayamadığım Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz dizisini You Tube'dan izleyene kadar...

Açıkçası beni konusu ve şiddet sahneleri etkilemedi. Âmâ Eşkıya'nın bilgesi Şahin Ağa karakterinin 'hayat dersi' yüreğime dokundu.

İçinde sayısız dersler içeren, resmen damardan giren bu hikayeyi sizlerle paylaşmak istiyorum: Bu da geçer...

Diyar diyar gezen bir derviş, uzun bir yolculuktan sonra bir köye ulaşır. Haliyle yorulur, istirahat etmek ister. Karşısına çıkanlardan yardım dilenir. Yemek verecek, yatacak yer verecek birini arar.

Köyün de iki zengini varmış. Biri Şakir Ağa diğeri Hattat Ağa.

Köylüler, 'biz de garibiz ama Şakir Ağa diye biri var ondan medet dilen' derler. Çiftliğinin yerini tarif ederler.

Eyvallah, demiş derviş. Sormuş soruşturmuş sonunda Şakir Ağa'nın çiftliğine varmış. Dervişi o gece evinde misafir etmiş. Neyi varsa onu ikram etmiş. Derviş sabah çiftlikten ayrılırken Şakir Ağa'ya bir tavsiyede bulunmuş.

"Böyle zengin olduğun için ALLAH'a hep şükret."

Şakir Ağa'da demiş ki:

"Derviş baba hiçbir şey olduğu gibi kalmaz. Bazen görünen gerçeğin kendisi gibi değildir. Bu da geçer...

Derviş, Şakir Ağa'nın bu cevabını çok düşünmüş ama bir yere varamamış. Yoluna devam etmiş. Aradan bir sene geçmiş. Tekrar yolu o köyden geçerken köyün ahalisine Şakir Ağa'yı sormuş. Demişler ki Şakir Ağa malını mülkünü servetini, her şeyini kaybetti. Şimdi Hattat Ağa'nın yanında marabalık yapıyor. Derviş üzülmüş. Gidip eski dostunu ziyaret etmek istemiş. Şakir Ağa, dervişin ziyaretinden çok memnun olmuş. Hanımı ile birlikte ellerinde ne varsa ikram etmişler, misafirlerini ağırlamışlar. Mahcup olan derviş sormuş,

"Şakir Ağa bu hale nasıl geldin?" diye.

Demiş ki:

"Sel geldi, hayvanlarım telef oldu, toprağım ekiniyle birlikte yok oldu."

Bunun üzerine derviş çok üzülmüş. Şakir Ağa,

"Üzülme, bu da geçer." demiş. Derviş yine düşüne düşüne yoluna koyulmuş.

Aradan uzun yıllar geçmiş. Dervişin yolu bir daha o köye düştüğünde öğrenmiş ki Hattat Ağa ölmüş. Varisi yokmuş. Bütün malını mülkünü hizmetkarı olan Şakir Ağa'ya bırakmış. Sevinmiş bu sefer derviş. Hemen koşmuş sevincini dostuyla paylaşmaya. Sarılmışlar, kucaklaşmışlar. Derviş,

"Çok sevindim." Yine eski varlığına kavuşmuşsun, çok şükür." demiş.

Şakir Ağa yine aynı cevabı vermiş,

"Bu da geçer..."

Çilesinin güzergahı bu ya dervişin, yıllar sonra yine geçerken oradan demiş ki, Şakir Ağa nerede? Demişler ki şu tepenin üzerinde. Çıkmış bakmış, bir mezarlık. Mezar taşlarına bakmış. Baktığı bir taştan anlamış ki orada yatan Şakir Ağa. Taşın üzerinde yazıyor, Bu da geçer...

Derviş demiş,

"Ölümün daha neyi geçecekmiş canım?"

Fatiha'sını okumuş, geçmiş, gitmiş. Çile güzergahı bu ya dönüşünde yine yolu köye varmış. Fatiha okumak için Şakir Ağa'nın mezarını ararken bir de bakmış ki sel gelmiş. Ne tepe var ne mezarlık ne taşı. Derviş en sonunda bu yoldan gelip geçmenin hikmetini anlamış.

Devir 2.Mahmut devridir.

Padişah, bütün memlekete haber salmış. Bana öyle bir yüzük yapın ki mutlu olduğumda kederi hatırlatsın, kederli olduğumda da mutlu olmayı. Kim ne yaptıysa padişah memnun olmamış. Ta ki bu derviş bir yüzüğün taşı üzerine "Bu da geçer ya hu" diye yazdırıp hediye edene dek...

Kıssadan hisse... ANLAYANA...