Allah kimseyi borçlu etmesin deriz. Borçlu olmak zor, borçlu ölmez benzi sararır diye bir de tabirimiz var. Evet, ölmez ama alacaklısını gördüğünde beti benzi atar!

Borçlu adam kaldırım değiştirir, alacaklısını görmemek için evden bile çıkmaz çoğu zaman.

Şimdiki borçların çoğu bankalara. İşçi, memur ve emekli, ya konut, ya araç almak için kredi çekiyor, haliyle borçlanıyor bankalara.

Marketlerde veresiye yok da, bakkalın veresiye defteri kabarık. Vatandaşın, garibanın, yoksulun gücü de ancak bakkala yetiyor zaten.

*

Mesele şu…

Bireysel borçlar tamam. Olur ödersin, çalışır kapatırsın.

Ama bu ülkeye, bu şehre herkesin borcu var. Ülkeye, memlekete olan borcun haddi hududu yok. Sınır da çizilmedi, mesafe de konulmadı.

Bu şehrin belediye başkanları örneğin… 

Atanmıştır, seçilmiştir her neyse, aldığı oy sebebiyle, partisinin tercih ve teveccühü sebebiyle borçludur insanlara. Onlar da hizmet ederek, gönüllere dokunarak, insanların yaşamını kolaylaştırarak bu borçlarını ödemeye çalışırlar.

Kimisi az öder, kimisi çok.

İlçe ve belde belediye başkanı ise, borcun miktarı büyükşehir kadar olmaz. İlçelerin, beldelerin maddi imkânları, öz kaynak yaratma imkânları sınırlıdır. Bazı ilçeler farklı tabi. Onların öz kaynak yaratma imkânları ve zeminleri mevcut iken, kıyıda köşede kalmış, gelişmeye müsait olmayan ilçe ve  beldelere Allah yardım etsin!

*

Büyükşehir öyle değil.

Büyükşehrin imkânı da bütçesi de fazla olunca, halkın beklentileri de haliyle büyük olacaktır. Başkanları da bu beklentilere karşılık vermek, aldığı oyun hakkını teslim etmekle mükelleftir.

Belediyeler ağlama duvarı değildir.

Mazeret üretme merkezi hiç değildir.

Belediyeler vatandaşa ukalalık etme, tepeden bakma makamı da hiç olmadı, olmayacaktır da…

Borcum var, zamanım yok, kimse benden yakın zamanda hizmet beklemesin deme lüksü yoktur.

Telefonlara çıkmamak gibi lüksü de hiç olmamıştır, olmamalıdır da…

Büyükşehir Belediye Başkanları, ilçelerinde babasıdır, abisidir, her daim yardım elini uzatacak hayırsever ağa gibidir.

Çünkü bu şehre, bu insanlara, gönül verdiği partiye borcu vardır, bu borcu ödemek zorundadır. Borç büyükse, bu borç herkesindir. Herkese de bu borcu ödemekle yükümlüdür.

*

Siyasetçi ise örneğin…

Belediye başkanlarından farkı yoktur siyasilerin. İster teşkilat başkanları olsun, ister milletvekilleri, fark etmiyor,  onların da vatandaşa vefa borcu kadar hizmet etme, zaman ayırma, telefonlarına çıkma borcu vardır.

Borç yiyen kesesinden yer dinilse de, öyle yiyecek ve borç edecek zaman da yok, kese de kalmadı.

Borç yiğidin kamçısıdır de derler. Derler de, öyle yiğitlik yapacak zaman kalmadı. Artık herkes ayağını yorgana göre uzatıyor!

Borçlanırım, öderim devri sizlere ömür!

Öyle yiğitlik, hovardalık, israf yapacak zaman değil. Pandemi sebebiyle herkese canı burnunda iken, marketler yangın yeri iken, mutfaklarda her gün yangın çıkarken, insanlar evlerine bir dilim ekmek götürebilme telaşında iken, öğrenciler yurtsuz yuvasız kalmış iken, veliler kendilerinden çok çocuklarının eğitimini düşünürken, bu zamanda kalkıp da bankalara, kuyumculara, tefecilere borçlanmak, her babayiğidin harcı değil artık!

*

Özetliyorum ve tekrarlıyorum. Küçük borçlara bir şekilde ödenir. Ama büyük borçlar sadece kişilerle kaim değildir. O şehirde yaşayan herkesin, buna belediye başkanları, milletvekilleri, gazetecileri, sivil toplum kuruluşları dâhil, herkesin borcu vardır.

Ya bu borcu ödersiniz, ya da icra kapınıza dayanır!

Benden demesi…