Tabi aptalca bir soru. Hayatınızda böyle aptalca bir soru ile karşılaştınız, muhatap oldunuz mu bilemem ama, evet, ben bir aptalım.

Herhalde, avucunu yalayacak değil. Ki şimdiye kadar bal tutup da avucunu yalayanları duymadık, görmedik, tanımadık.

Mesleği ne olursa olsun, bir şekilde insanoğlu kıyısından köşesinden bir şeyler yalıyor. Tabi bunu yaparken, emek verdiğini, zaman ayırdığını, efor harcadığını ileri sürecek, zat-ı muhteremler!

Çünkü partilere bakın, zenginler kulübü maşallah. İçlerinde bir tane işçi, sıradan bir vatandaş var mı, bulamazsınız, çünkü yok!

*

Şuna da dikkat edin, (dikkatinize sunardım, hiçbir parti gözetmiyorum, lafım ortaya, yani meclisten dışarı-üzerine alınan da çıkarsa, çok da umurumda değiller) düne kadar topal eşeğe binmesini bilmeyenler, neredeyse gecekonduda otururken dahi evin kirasını ödeyemeyenler, ne olduysa oluyor, her ne hikmet ise bir partinin kıyısına köşesine tutununca, çok uzun sürmüyor, birkaç sene içinde yaşam standartı yükseliyor.

İçlerinde pudra şekeri ile tanışanlar bile çıkıyor! Güç zehirlenmesi, şımarıklık dedikleri bu olsa gerek!

Yani her zaman deriz ya, her siyasi parti kendi zenginini yaratıyor! Allah’tan işte! Bunda da var bir hikmet!

Haliyle; Arabası var, özel mi özel oluyor.

Evi var mı, hem de akıllı tarafından. Kimisi eşşek yüküyle para kaldırdı, kimisi mal-mülk, gayrimenkul zengini olup çıktı.

İşleri tıkırına giriyor mu, bu da soru mu birader?

Bir eli yağda, bir eli balda olunca, tabi ki avucunu yalamak yerine parmağını yalayacak.

Zaten başka yerini yalasa, mesela avucunu, “Ulan ne geri zekalı adam, ne iş bilmez adam bu. Beşiriksiz, iş bilmez!” değil diyecekler.

Tecrübe konuşacak çünkü!

Unutmadan, sorumluluk ve yetki olduğu halde, gücü ranta tahvil etmeyen, aklından bilme geçirmeyen üstelik de cebinden harcayan, zaman tüketen dürüst kimseleri tenzih ederim! Ama sayıları az mı, az!

*

Eh, geçim zor.

Hayat pahalı. Her şey ateş pahası. Bu zamanda ev geçindirmek ateşten gömlek giymek gibidir. Bakın gençler evlenme çağını geçtiği halde, ‘hayatımı yaşarım, keyfime bakarım’ anlayışındalar. Gençler evde kaldılar!

Sonra, herkes uyandı.

Kimse de aptal değil.

Tanıdık tanımadık belediye başkanlarına, (ülkemde) belediye meclis üyelerine, siyasi partilerin il, ilçe, gençlik – kadın kolları teşkilatlarında görev almışlara bakın, dikkat edin, hepsi de köşe olmuşlar. Oğlu, kızı, gelini, damadı, bacısı, kardeşi bir yerlerde, işte-güçte.

Sen de poçala, çırpın dur!

*

Bereket versin şahsım şehrinde böyle tipler, (ki onlarla gurur duyuyorum) böyle uyanıklar, böyle bal tutup da parmağını yalayanlar yok, çıkmadı, çıkmaz da inşallah, maşallah!

Senem Ayşe’nin, Sütçü İmam’ın torunlarında (hoş ben kimsenin değil, dedem İmam Gazali sülalesinden Bekir Öncülokur ile Fiskecizade Hamit Çavuş’un torunuyum) bu tür alavere-dalavere işleri bulamazsınız!

Bulursanız, duyarsanız gelin (büromun yerini biliyorsunuz) size emekli maaşımdan ölmüş tavuk dürümü yedirmezsem namerdim!