Çok değil yedi yıl önceydi, 8 Eylül 2015 tarihinde, Macar gazeteci Petra Laszlo Macaristan-Sırbistan sınırında, kucağındaki çocuğu ile Suriyeli mülteci Usame Abdul Muhsin’e çelme takarak yere düşürmüş ve akabinde Suriyeli mülteci kızı tekmelemişti. Bu olay beni derinden etkilemiş uzun süre hafızamda dönüp durmuştu. Bugünlerde Ukraynalı mültecileri TV de izlerken bu acı olay yine gözümün önüne geliyor. Ama bir farkla, o gün Suriyeli mültecileri ülkelerine kabul etmeyen Avrupa, bugün Ukraynalı mültecileri sınırlarında çiçekle, çay, çorba, sevgiyle karşılıyor.  Mavi gözlü, sarı saçlılar kucağımıza, diğerleri savaşın içinde kalsın cümlelerini bazen sesli bazen davranışları ile de göstermekten çekinmiyorlar.  

***

      Prens William, Ukrayna savaşının sorulması üzerine, İngilizlerin Afrika ve Asya'da savaş ve kan dökülmesine daha çok alışkın olduklarını söyledi. William daha sonra üzülerek şunu da ekledi; "Bunu Avrupa'da görmek çok yabancı, hepimiz arkanızdayız". Cümleler çarpıcı, insanı dini, dili, ırkı, görünüşüyle ayırmayı yani ırkçılığı karakterine yerleştirmiş olan batıdan da bu beklenirdi zaten. Buna rağmen kendilerini demokrasi temsilcisi gibi göstermeleri de çelişkinin aptalca hali oluyor. Bu hayatın değişmez kanunu bugün sana yarın bana derken,  Arap baharı diye orta doğuyu yangın yerine dönüştüren batı, şimdi kendi evine düşen ateşle ne yapacağını bilemez durumda demeden de edemiyor insan.

***

            Avrupa mülteci ayırımı yaparken utanmaz, çekinmez açıklamalar da yaptı.  Bulgaristan Başbakanı Kiril Petkov,  Ukraynalı mülteciler eğitimli, vasıflı ve akıllı. Burada alışık olduğumuz ve ne yapacağımızı bilmediğimiz geçmişi belirsiz insanların yer aldığı mülteci dalgası yok dedi. Ülkesine gelecek Ukraynalı mültecilere kapısının açık olduğunu her fırsatta ifade ediyor. Bu birkaç örnekten sadece biri. Bütün Avrupa, İngiltere, ABD Ukraynalı mültecilere sonuna kadar kapılarını hatta kucaklarını açtı. Evlerine konuk olarak Ukraynalı mülteci alanlara maddi yardımlar vaat etti. Daha dün Suriyeli mülteciler sınır kapılarında donarken, sığınacak ülke aramak için denizlerde boğulurken, sahillere çocuk bedenleri vururken duyarsız seyreden Avrupa, ne oldu da birden insan olduğunu hatırladı…  

***

            Savaşın haklısı ya da kazananı olmaz, adı üzerinde savaş, ölüm, vahşilik, insanlık dışı bir eylem. Ama batının henüz gelişmemiş ülkeler üzerinde yüzyıllardır sömürü amaçlı yaptığı iğrenç planlar ve insan kıyımlarını düşündükçe, Allah’ın adaleti er ya da geç tecelli ediyor diye düşünüyorum. Avrupa aniden içine düşen bu ateşle nasıl mücadele edecek, dünya merakla bekliyor. Türkiye asaletin simgesi bir davranışla savaşın karşısında ve garantör ülke rolünde. Bunu hep yaptı, yapacak, insanlığın yanında olduğunu bir kez daha dünyaya kanıtladı. Dünya bizim asaletimizden örnek alır da her fırsatta etrafa saldıran bir canavar gibi davranmayı bırakır diye umut ediyorum. Sonuçta ne savaş bir kazançtır ne de savaşta zulme uğrayan insanların ahı yerde kalır. Er ya da geç yaktığın ateş seni de yakar.