İlk ve orta dereceli okullarda eğitim alan yaklaşık 19 milyon öğrenci karnelerini alarak ara tatile girdi. Ailelerin karne alan çocuklarına karşı yaklaşımları oldukça önemli. Karnesinde kötü not olan bir çocuğa ‘yetersiz’ ya da ‘başarısız’ olduğu hissinin yaşatılmasından kaçınılması gerekiyor. Çünkü bu his çocukların ileriki dönemlerde girecekleri sınavlarda kaygı bozukluğu yaşamalarına sebep olabiliyor. Uzmanlar tarafından cezalandırıcı ve ödüllendirici yaklaşımın işlevsel olmadığı ve özellikle maddi ödüllerden kaçınılması gerektiği tavsiye ediliyor. Konuyla ilgili gazetemize açıklamalarda bulunan Psikolog Ayşenur Apaydın, ailelerin karne alan çocuklarına karşı dikkatli davranmaları gerektiğine vurgu yaparak, “Olumsuz bir karne geldiği ya da çocuktan istenen performans alınamadığı zaman önce ebeveyn kendi duygusunu görecek. Üzülüyor mu, öfkeleniyor mu, kaygılanıyor mu ve bunun çocuğa nasıl yansıdığını düşünecek. Çünkü duygular bulaşıcı, anne baba ne hissediyorsa çocuk da onu hissediyor” diye konuştu. 

Başlıksız-3-Kurtarıldı-Kurtarıldı-Kurtarıldı-1

BİZİM TAVRIMIZ OLUMSUZ OLDUĞU ZAMAN, ÇOCUK KENDİNİ DEĞERSİZ HİSSEDİYOR

Çocukların eksik yönlerini eleştirmek yerine başarılı olduğu konular üzerinde pekiştirme yapılmasına dikkati çeken Psikolog Ayşenur Apaydın, “Ülkemizde maalesef karne sınav gibi başarının değerlendirildiği araçlar çoğu zaman ebeveynler ve çocuklar üzerinde çok farklı duygular çıkarabiliyorlar. Karne kötü geldiğinde veya çocukta istenilen performans görülmediği zaman ebeveynler olarak üzülüyoruz, öfkeleniyoruz ya da kaygılanıyoruz. Çünkü ondan bir beklentimiz oluyor. Bu davranışlar normal, ebeveynlerin bu duygularda olması gayet normal ama bunların çocuğa yansıma şekli önemli. Eğer bizim tavrımız biraz daha olumsuz kanalda olduğu zaman, çocuk kendini değersiz hissediyor. Çocuk kendini sınav ya da karne başarısı üzerinden değerlendiriyor. Biz, aslında onu iyi niyetle motive etmeye çalışırken, tam tersi olumsuz yönde etkilemiş oluyoruz. Doğal olarak burada ebeveynlerin ilk önce duygularını fark etmesi gerekiyor. Olumsuz bir karne geldi ya da çocuktan istenen performans alınamadığı zaman önce ebeveyn kendi duygusunu görecek. Üzülüyor mu, öfkeleniyor mu, kaygılanıyor mu ve bunun çocuğa nasıl yansıdığını düşünecek. Çünkü duygular bulaşıcı, anne baba ne hissediyorsa çocuk da onu hissediyor. Genellikle olumsuz tutumlar görüyoruz. Hep eksikleri gören ve tamamlanması üzerine konuşmalar yapan ebeveyn topluluğuna sahibiz. Bunun yerine eksikliklerini konuşalım. Çocuğun güçlü yanları da olabilir. İyi dersleri de olmuş olabilir. Burayı ne kadar pekiştiriyoruz. Bunları da konuşmak çocuğu tek kanalda eleştirmemek, konuşarak eksik olan kısım ile ilgili ne yapabiliriz, şeklinde konuşmamız lazım.

Başlıksız-2-Kurtarıldı-Kurtarıldı-Kurtarıldı-1

EBEVEYNLER ÖNCE KENDİSİNE BAKMALI

Biz her zaman şunu öneriyoruz; ‘Ebeveynler çocuğun karşısında değil yanında yer alsın’. Amaç derslerinin daha iyiye gitmesi olabilir, bu da anlaşılabilir bir amaç ama çocuğu dersi hissettirerek, suçlayarak, eleştirerek yapmayalım. Ama yine de söyleyelim. Belki bu eksiklik daha iyi bir noktaya gelir. Şimdi olmamış, işler yolunda gitmemiş gözüküyor, peki sence bir sonraki aşamada daha iyi olması için ne yapabiliriz, şeklinde konuşarak ve kademe kademe çocuğu kendisiyle karşılaştırarak, ne olsa daha farklı sonuçlar elde edebiliriz gibi konuşabiliriz. Öncelikle çocukları anlıyor muyuz, sorunlarıyla ilgileniyor muyuz bunlara da dikkat etmek lazım. Belki çocuğun bambaşka bir sıkıntısı vardır, ders çalışıyor ama motive olamıyor. Bu konulara hâkim miyiz? Bu konuları anlamadan uzaktan, ders çalışmadın, yapamadın, niye daha yüksek almadın gibi durumlarda ebeveynler önce kendisine bakmalı. Çocuğu gerçekten anlayabiliyor muyum, bir eksiklik geldiyse bununla ilgili biz hep beraber ne yapmalıyız. Bu sadece çocuğun problemi olmayabilir. Biraz daha karşısında değil de yanında bir tutum sergilememiz lazım. Onu anladığını hissettiren, değersizleştirmeden ve suçlamadan bir davranış göstermemiz lazım. Sürekli bir not üzerinden karşılaştırmalara maruz kalan kişilerin sınav dönemi geldiğin de kaygı düzeni daha yüksek olduğunu görebiliyoruz. Daha çok paniklediklerini ve paniğin daha fazla başarıyı düşürdüğünü görebiliyoruz. Bu durumdan tutum çok önemli. Çocuk sadece aktivite yapsın, ders çalışsın ya da yarı zamanlı aktivite yarı zamanlı ders çalışsın diyemeyiz. Bu durum çocuğun durumuna göre değişir. Aile çocuğun durumunu değerlendirmeli, öğretmenleriyle konuşmalı.

HİÇBİR SINAV, ÇOCUĞUN NE KADAR DEĞERLİ OLDUĞUNU BELİRLEMEZ

Çocuğun neye ihtiyacı var şeklinde. Bazı çocuklar çok yorulmuştur, iyi bir başarı getirmiştir sadece keyif verici şeyler yapsın. Kiminin biraz ikinci döneme hazırlık yapması gerekiyordur o zaman hemen onu yapsın hem de biraz deşarj olsun. Bu tamamen çocuğun durumuyla paralel gidecek bir durum. Burada rehber öğretmenleriyle mutlaka istişare içinde olmalılar. Çocuğun ihtiyacı ve durumuna göre, hatta çocukla konuşulmalı, nasıl bir ara tatil geçirmek istersin, ne yapmak istersin şeklinde konuşulmalı. Çocukların başarı içinde koşturulması gerçekten ülkemizde üzücü bir durum. Çocuklarda, ergenlerde çok farklı duygular çıkıyor. Şu çok önemli; sınav başarısı ya da karnede gelen tablo hayat başarısıyla eş değer değil. Hayat başarısı çok ayrı bir şey. Hiçbir sınav, çocuğun ne kadar değerli olduğunu belirlemez. Bugün karne ya da sınav kötü geldiyse bu hayatın sonu değil, telafisi her zaman mümkün. Bir şeyler kötü gelmiş olabilir önemli olan sonra daha iyi olması için neler yapabiliriz, diyebilmek. Kademe kademe ilerlemek, çok büyük standartlar koymamak, büyük beklentilere sahip olmamak gerekir. Ödül ceza sisteminin biraz değiştiğini biliyoruz. İki mekanizmanın da çok işlemediğini biz artık farkındayız. Biraz daha başka şeyler, çocuğu anladığımız yanında bulunduğumuz konuma geçildi. Şöyle bir söz vardır; marifet iltifata tabirdir. Çocuk başarı getirmiş tabii ki bir şeyler yapalım. Bunun bir karşılığı olsun ama çok büyük şeyler koymamak lazım. Ya da öncesinde çalışırsan sana bunu alırım gibi ona bağlamamak gerekir. Ödül ya da cezadan ziyade çocuğun yanında olalım, duygusunu görelim” sözlerini kullandı.

Haber: Emrah Özdemir

Editör: Didem Kayabaşı