Sizlerle, internette izlerken verdiği mesaj ile beni çok etkileyen aynı zamanda çokta begendiğim bir içeiriği paylaşacağım. Keyifli okumalar diliyorum... 

1989 yılında Pasifik Okyanusu’nda alışılmadık bir ses duyuluyor ve her şey bununla başlıyor...

***

Soğuk savaş döneminde ABD tarafından okyanusun çeşitli bölgelerine özel mikrofonlar yerleştiriliyor fakat savaş sona erince bu mikrofonlar bilim insanları tarafından kullanılmaya başlanıyor. Bu mikrofon ile okyanusun derinliklerinden gelen balinaların seslerine kulak verilmeye başlanıyor. 1989 yılında dinlemeler esnasında bir ses tespit ediliyor. Dinlemeyi yapan kişinin bu sesin farklı bir ses olduğunu hissettimesi üzerine gerekli ölçümler yapılıyor ve bu fark kesinleştiriliyor. Ses bir balinaya ait ve duyulan frekans 52 Hertz. (Normal balinaların çıkardığı ses 15 ila 25 Hertz aralığındadır) Bu ölçümlerin ilerleyen yıllarda da devam etmesi üzerine kaynağın tek bir balinaya ait olduğu tespit ediliyor. Bilim insanları çıkardığı sesin frekansının 52 Hertz olmasından ötürü ona “52 Maviadını vermiş. Bazıları ise bu frekansta ses çıkaran başka hiç bir balina olmadığı için ona “dünyanın en yalnız balinası” demişler. 52 Mavi adındaki bu balina yıllardır izleniyor. İzleniyor derken bugüne kadar onu görebilen kimse yok. Ama çıkardığı sesler çok tutarlı. Hareketlerinde de herhangi bir gariplik yok.

Araştırmacılar onun seslerini tam 12 yıl takip ettikten sonra bilimsel bir rapor yayınlamışlar.

Raporda diyor ki:

Benzer karakteristiklere sahip başka hiç bir çağrı duyamadık. Her seferinde sadece bir ses. 52 Hertz frekansında bir çağrı. Onunla çakışan herhangi bir cevap çağrısıysa, hiç olmadı.

Şimdi bütün bunları okuduktan sonra koskoca okyanusta, tek başına, yapayalnız bir balina düşünün. Çıkardığı sesleri hiç kimse duyamıyor. Şuranız da bir yerlerde o balinayı bulup kucaklama hissi oluştu değil mi? Neden biliyor musunuz? Onda kendinizi gördüğünüzden. Biz de yalnızız aslında. Hepimiz kendi dünyamızda, kendi hayat okyanusumuzda yüzüyoruz ve bazen çıkardığımız sesleri kimse duymuyor. O balinayı düşününce içinde oluşan his seni kimsenin anlayamadığını hissetmek gibi değil mi. Sanki seni de kimse duyamıyor. Aslında gerçekten de bu dünyada hiç kimse sen olmanın ne demek olduğunu tam olarak anlayamaz ve bilemez. Kimse bu dünyayı tam olarak senin gözlerinden algılayamaz ve göremez. Hepimiz başka bir telden çalarız, ayrı bir frekansta konuşur, farklı sesler çıkarırız. 52 Mavi adlı o balina gibi kendi hayat okyanusumuzda yalnız doğarız, yalnız yürürüz ve yalnız ölürüz. Bizi anlayacak birilerini bulabilmek için kendi içimizden şarkılar söyler dururuz. Belki bir gün birini buluruz belki de bulamayız bunu bilmiyorum ama hikayenin sonunda bir gün yalnız başımıza öleceğimizi biliyorum... Şimdi bir düşünelim, dünyanın en yalnız yaratığı 52 Mavi adlı o balina yoksa biz miyiz?Karar verebilmek zor ama en azından bizim de onun gibi biricik olduğumuzu bilelim. Bizden bir tane daha yok. Hepimiz biriciğiz.