dünden devam
Baktım ki Kuran’da, huzuru ve iyiliği sağlayan şeylerin hepsi emredilmiş. Kötülük ve sıkıntıyı sağlayan şeylerin de hepsi yasaklanmış. Dedim ki ‘insanın kataloğu budur, kullanım kılavuzu budur. O insanı yaratan Rab, o kılavuzu ona göre koymuştur. Onun yaşamı ancak bunun üzerine olur” dedim ve iman ettim. İşte bu. Onun için, bizler, eğer zalim olursak, eğer bütün bunlara rağmen Kuran’ı anlamazsak, Kuran’ın emirlerine tabi olmazsak, Rasul-ü Zişan Hz. Muhammed Mustafa (sav)’i yaşamazsak yine de ayeti kerime şöyle buyurmakta: “(Allah), zalimler için elim bir azap hazırlamıştır.” (İnsan/31) Değerli kardeşlerim! Bizler insanlığın mutluluğu karşısında değiliz. Kuran insanlığın mutluluğu karşısında değildir. Ama mutluluğu zulümde aramanın karşısındayız, mutluluğu haramda aramanın karşısındayız, mutluluğu gözyaşında aramanın, mutluluğu birbirlerine karşı zulüm ederek arayanların karşısındayız. Ümmet-i Muhammed olarak bizim mensup olduğumuz din İslam’dır. Ayet-i kerimelerde: “Şüphesiz, Allah katında tek (kabul gören) din İslam’dır.” (Al-i İmran/19) “Kim İslam'dan başka bir din ararsa, (bilsin ki o din) ondan kabul edilmeyecek ve o ahirette hüsrana uğrayanlardan olacaktır.”  (Al-i İmran/85) Nitekim İslamî yaşamın dışında olanlar hiçbir zaman mutlu olmamışlardır. Onun için bizler, gün ve gecelerimizi kutlarken değerlerimize sahip çıkmak zorundayız, saygılı olmak zorundayız. Hele sizler bir medeniyet sahibisiniz; tarihiniz var, arkanız var ve geçmişiniz var. Geçmişinde insanlığa mutluluğu öğretenler, bugün mutsuz olmanın derdini çekmelidir, sıkıntısını çekmelidir. Dün insanlığa rahmeti, merhameti dağıtanlar; bugün “neden bugün rahmet, merhamet benim sokağımda yoktur” deyip, elini başına koyup düşünmemelidir. Ama bütün bunların tek sebebi var. Ayeti kerimede buyrulduğu gibi: “Sizden kim onları dost edinirse kuşkusuz o da onlardandır.” (Maide/51) Sizden hanginiz, onların örf ve adetlerini edinir, onların yaşamlarını kendi yaşamlarına geçirirse, hayatlarını kendi hayatlarına geçirirse onlardandır. Değerli kardeşlerim! Bugün basından ve yayından her zaman, Din-i Mübin-i İslam’a Hristiyanlık ve Yahudilik âleminin bakışlarının nasıl olduğunu biliyoruz, görüyoruz. Bunları ağızda dolamayı ben hoş görmüyorum. Onların bize bakış açısının nasıl olduğunu iyi biliyoruz, iyi anlıyoruz. Peygamberimize ve peygamberlerimize nasıl baktıklarını çok iyi biliyoruz. Ama bizim derdimiz onları tartışmak değil, kendimizi taşımaktır. Bizim derdimiz onlara saldırmak değil, Kuran’ı yaşamaktır, sünneti seniyyeyi yaşamaktır. Onun için bizler, Rasul-ü Zişan Hz. Muhammed Mustafa (sav)’i yaşamak zorundayız. Ayrıca “"Onun peygamberlerinden hiçbirini (diğerinden) ayırt etmeyiz.” (Bakara/285) ayet-i kerimesine uygun hareket etmek zorundayız. Gelin, Allah Rasulü (sav)’i de biraz dinleyelim. “Hiçbir insan yoktur ki, Allah onu sevdiği toplumdan saymasın.” Yani, bir insan hangi toplumu seviyorsa ondandır. “Kişi sevdiğiyle beraberdir.” “Kişi arkadaşının dini üzeredir.” O zaman, dikkat edeceğiz. Hz. Muhammed Mustafa (sav) ve O’nun ümmetinden başka bizim seveceğimiz kimse olmamalıdır. Evet, değerli kardeşlerim! Allah Rasulü (sav) başka bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyuruyorlar: “Bizim dışımızdakilerin sünnetini (yolunu) tutan bizden değildir.” ‘Bizim yolumuzun dışında yol edineni bizden değildir’ diyor Hz. Muhammed Mustafa (sav) diyor. Onun için bizler, yaşantımızda Hz. Muhammed Mustafa (sav)’i yaşamak zorundayız, İslam ahlakını dünyaya hâkim etmek zorundayız. Gelin, kendimizi tövbeye verelim, istiğfara verelim. Gelin, bu dünyada kalışın ebedi olmadığına inanalım. Gelin, saflarımızı artık belirtelim. Bu caminin safı bellidir; hepsi kıble ehli, hepsi Hz. Muhammed Mustafa (sav)’e iman eden ve hepsinin gönlünde bütün insanlığa rahmet vardır, merhamet vardır. İster Budist olsun ister Hristiyan, her kim olursa olsun, ihtiyaç duyduğu her şeyde biz onun yanındayız. Ama onu taklit etmede, onu dinimize tercih etmede, onu yaşamımıza tercih etmede hata ediyoruz. Bu hatadan dönelim. Bizler Ümmet-i Muhammed olarak ancak kendi değerlerimizle ayakta olabiliriz, ancak kendi tarihimizle ayakta olabiliriz. Biz ancak Osmanlı’yı taklit ederek, Abbasi’yi taklit ederek, Selçuklu’yu taklit ederek ayakta kalabiliriz. Biz onların düşmanlarını değil, onlarla çarpışanları değil onları taklit ettiğimiz zaman huzurlu olabiliriz. Ve bu tarihin elimize geçmesi de ancak yaşamakla olur, değerli kardeşlerim. Kuran’ı yaşayacağız, sünneti seniyyeyi yaşayacağız, Hz. Muhammed Mustafa (sav)’ tanıyacağız. Ümmet olarak eğer “hayırlı bir ümmet” kavramını düşünüyorsak, nasıl bir ümmet olduğumuzu da O’ndan öğrenmemiz gerekiyor. Kimden? Hz. Muhammed Mustafa (sav)’den. devamı yarın