2018 yılındayız…

Bu yeni yılın tüm insanlığa, milletimize daha fazla huzur, sağlık dolu günlerle geçmesini diliyorum…

2017 yılının son cuma günü 29 Aralık tarihindeydi… Kürsüdeki vaizin konuşması çok sertti ve “yılbaşı en hafifi ile çılgınlık ve rezilliktir” dedi (Daha ağırlarını aktarmıyorum). Minberdeki hatip de benzer üsluptaydı…

Bu konuşmalar beni küçüklüğüme götürdü… Yılbaşı günleri yaklaştığında küçüklüğümden aklımda kalan hoş hadiseleri hatırladım…

Hayatımın erken dönemleri küçük sayılabilecek bir Anadolu kasabasında geçti. O yıllarda ilçemizde 2 tane cami vardı. Her iki dedemde bu camilerin müdavimi, sakallı, mütedeyyin insanlardı. Yaşımız çok küçük olmasına rağmen rahmetle andığım dedelerim/babam yanlarında bizleri buralara götürürlerdi... Her yılbaşında hatiplerden yılbaşı eğlenceleri/şans oyunları ile ilgili ateşli konuşmalar dinlerdik… Hatipler, dedemler ve ebeveynlerin tutumu birleşince bizim evlerde özel bir yılbaşı karşılaması olmazdı…

Ancak farklı kültürlerdeki komşularımız, kasabanın üst bürokratları, hatibe kulak vermeyen kimseler yılbaşı kutlaması yaparlardı…

Vatandaşlarımız arasında yeni yılı farklı karşılayanlar olacaktır. Bu onların takdirinde ve sahip olduğu değerler ile ilgilidir…

Bilimsel/Kurumsal görüş

Vaiz/hatiplerin konuşmalarını üniversiteye başladığım yıllarda geniş bir kaynak taraması yaparak irdeledim. Sorunun yeni yılda değil yeni yıla nasıl başlanacağı (törenlerle) ile ilgiliydi… Daha açık olarak kullanılan içecekler, yenilen yiyecekler, şans oyunları (piyango), eğlence ortamı, müzik vs ile ilgiliydi.

İncelemelerimde bende hoş hatıra bırakan bu güzel insanların ve son dinlediğim hatiplerin önemli günler konusunda düşünceleri “kültür” ve “ilmi” literatüre/dini referanslar uymuyordu… Bunların bir kısmı “şahsi düşünce ve duygular” dan ibaretti…

Bir konunun hakikatini öğrenmek için “kurumsal ve ilmi görüşlere” bakmak lazım: Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Din İşleri Yüksek Kurulu’nun sosyal hayatla ilgili fetvalarını (bk. https://kurul.diyanet.gov.tr/) incelemek mümkündür… Yine aynı konunun ilmi kaynaklarda değerlendirilmesi ile halk arasında yapılan değerlendirme şekli farklı olabilmektedir.

Bilgi; anlayışımızı, olaylara bakışımızı değiştirecektir. Cehalet ile katı bir yaklaşım/bağnazlık arasında doğrusal bir ilişki vardır...

Her yılbaşında yaşadığımız tartışmaların hepsini değerlendirmeden Din İşleri Yüksek Kurulu’nun müzik ile ilgili fetvasını sizlerle paylaşacağım.

Müzik

İlgili kurulun müzik ile ilgili açıklamalarının özeti şu şekildedir:

Müzik yapmanın ve dinlemenin hükmünün ne olduğu konusu İslam bilginleri tarafından çokça tartışılmış, lehte ve aleyhte çok şey söylenmiştir. Tarafların ileri sürülen görüşleri, gerekçeleri ile birlikte değerlendirildiğinde müziğin mutlak anlamda yasaklanmadığı, aksine ilke olarak mubah kılındığı sonucuna ulaşılır. Dinimizin temel inanç, amel ve ahlak ilkelerine aykırı olmayan, haramların işlenmesine sebep olmayan müzik türlerini dinlemekte ise dinen bir sakınca yoktur (https://kurul.diyanet.gov.tr/Cevap-Ara/1010/muzigin-dindeki-yeri-nedir-).

Tek bir konuda bile bireysel görüş ile kurumsal görüşün nasıl farklı olduğunu görmekteyiz… Bu nedenle uzun tartışmalara girmeden yeni yılın başlangıcını yeni hedefler ve muhasebe ile geçirmek tercih edilmelidir…

Muhasebe ve hedefler

Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından hazırlanan ve bütün camilerde okutulan eski bir cuma hutbesinde yılbaşı kutlamalarına ilişkin uyarı yapıldıktan sonra “Sevap-günah, hayır, şer konularında muhasebe yapılması” dikkat çekilmişti… Açıklamada/hutbede “insanlıklarımızı sorgulamaya fırsat veren bir milat olsun her yılbaşı" şeklinde görüşlere de yer verilmişti…

Bu görüşlerin önemsenmesi gerektiği kanaatindeyim…

İnsanlığımızı sorgulamalıyız… Maneviyatımızı (dindarlık demiyorum) sorgulamalıyız… Ahlaki zeminimizi vs. vs sorgulamalıyız… Bunları kaybediyoruz…

Sorun eski veya yeni yılda değildir… Sorun eski yılın nasıl terk ettiği veya yeni yıla nasıl başlanacağı ile de ilgili değildir…

Sorun: Muhasebe ve hedef eksikliğidir…

Başarılı bireyler günlük, haftalık, aylık ve yıllık hatta bir ömürlük planları/hedefleri olan kimselerdir…

Başarılı toplumlar, devletler, şirketler ise günlük, haftalık, aylık ve yıllık değil yüzyıllık planlara/hedeflere sahip olan organizma/organizasyonlardır…

Bugün ki gücümüzle (devletlerimiz diye de okuyabilirsiniz) 2000 yıllık hedefleri olanlar ile baş etmekten zorlanıyorsak geçmiş/gelecek için bir muhasebe yapmamız gerekmez mi?

Son söz: Önyargılarımızı terk ederek bilimin ışığında yeni bir başlangıç yapabiliriz.