Varlığımızın özünde bulunan çerağı uyandırmak bu kadar zor olmasa gerek. Ruhlarımıza fısıldanan diriltici muştuları duymak için tekrar dirilmeyi beklersek çok yazık etmiş oluruz.

İnsan olmanın mânâsı hepimizde farklı şekillerde tezahür eden ilahi neşedir aslında. Vücudun gizlediği bu hakikatı kulluk şuuruyla ortaya çıkarmalı, biten her yılın muhasebesini yaparak önümüzü görmeliyiz.

Ana ilkemiz ne olmalı?

Kulluk zemini insani varlığımızı yükselteceğimiz boyutun adıdır. Varlığı yüce Mevlaya ait görmekle büyük savrulmalardan korunmuş oluruz.

Yaratılış gayesini hiç akıldan çıkarmamak bu yolun işaret levhalarından biri. Her insan hayat boyu yaratılışındaki gayenin ne olduğunu özünden üreteceği cevaplarla aşmalı ki modern zamanların puslu demleri etrafını karartmasın.

Takvâ düsturu adamlığın olmazsa olmazı. Her ân’ın murakabe altında olduğunu bilmenin insan psikolojisi açısından önemi çok büyüktür. Yapay kodlarla oluşturulan ayrımların, maddi tezahürlerle şekillendirilen dünyanın sıkleti ortada. Takva’nın çiçeklerini takınan bahar ruhlu insanlar yaşadıkları toprakları yüce cennete çevireceklerdir.

“Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının ve herkes, yarın için önceden ne göndermiş olduğuna baksın. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır. Allah’ı unutan ve bu yüzden Allah’ın da kendilerine kendilerini unutturduğu kimseler gibi olmayın. İşte onlar fasık kimselerin tâ kendileridir ” (Haşr Suresi, 18-19)

Kur’an-ı Kerim diğer kutlu anlatımlar gibi hep insanı merkeze alır. İnsan fevkalade değerlidir, ihmal edilirse varlığı maddeleşir kendi üzerine çöker.

İnsana değer vermekle özümüzdeki ruhla birleşiriz.

Önümüzde büyük hedefler olmalı ki hayatın savrukluğu kayıt altına alınsın, maddi zenginlikle şımarıklık yapılmasın, dini görevler, nimetler, hayır ve şer, ölüm ve hayatın imtihanın şıkları olduğu unutulmasın.

Sorumluluk niye hatıra getirilmez ki? Sözüm ona özgürlük teranelerinin ayyuka çıkarıldığı şimdiki zamanlarda insan Allah’a sorumlu olarak görülmediği için ne zulümler işlenmektedir.

Allah görmekte, hesap gününe kadar bir mühlet verip özde müslümanlarla sözde müslümanları ayırt etmektedir.

Peki sonra ne olacaktır?

“O gün yeryüzü, Rabbinin ona vahyettiği şekilde bütün haberlerini anlatır. İşte o gün insanlar, yaptıkları kendilerine gösterilsin diye farklı gruplar halinde çıkarlar. Kim zerre ağırlığınca bir hayır işlerse onu görecektir. Kim de zerre ağırlığınca kötülük işlerse onu da görecektir ” (Zilzal, 5-8)

Akıbetimiz hayır olsun!