En Yakın Arkadaşıydı; Halit Balamir

Yaşar Doğu ile geçen yıllarını  hayatta iken 81 yaşındayken bile gözleri parlayarak anlatan vefalı arkadaşı Halit Balamir için Doğu, Türk güreşinde hala yaşayan bir efsane­dir demişti.. Kendisi de şampiyon bir güreşçi olan Balamir, min­derdeki yenilmezliğini dün gibi hatırladığı arkadaşını şu sözlerle anlatıyor: Yaşar Doğu ile Cevat Abbas’ın Güreş Kulübü’nde tanıştım. Orası dönemin büyük kulüplerinden biriy­di. Cevat Abbas, Celal Atik’ten Samsun’daki, Kavak­lı Yaşar’ın ününü duymuş ve kulübe getirmek istemiş. Gerçekten de çok geçmeden dediğini yaptı ve Yaşar Doğu, Güreş Kulübü’ne geldi. İlk günden itibaren herkesi yenmeye başlamıştı. Kendisiyle kimse başa çıkamıyordu. Minderde adetâ fırtınalar estiriyordu diyebi­lirim. En son Olimpiyat üçüncüsü olan Sadık Soğancı ile yaptığı güreşten de galip ayrılınca sivrildi ve aldı başını yürüdü. Kendisine Ankara’da iş de temin edilince burada yaşamaya başladı.

Yaşar İçin Sıklet Önemsiz Bir Ayrıntıydı

Ben, Yaşar gibi güçlü ve başarılı bir adam görmedim. Önceleri 62 kiloda güre­şiyordu; ama zaman içerisinde önce 72 kğ’a sonra 87’kğ’a derken ağır sıklete ka­dar çıktı. Ama işin ilginç olan yanı mindere çıktığı hiçbir siklette sırtı yere gelme­di. Şampiyonluklarını her zaman yenileriyle pekiştirdi. O dönemlerde biz Yaşar’la kardeş gibiydik. Her zaman birlikteydik. Onu mazbut bir insan olarak tanımlaya­bilirim. Abdestsiz mayo giydiğini bilmem; ancak bu, dinine olan düşkünlüğü asla onun yobaz bir insan olduğunun göstergesi değildi. Çok açık fikirliydi. Her türlü yeniliğe uyum sağlardı ve takip ederdi

Acı Kuvveti Karşısında Durabilen Yoktu

Minderde hiçbir zaman işin hilesine kaçmazdı. Acı kuvveti ile tekniğini birleş­tirdiğinde yenemeyeceği insan yoktu. Gittiği her müsabakadan başarıyla dönerdi.

 

Biz Disiplini, Tokbudak’tan Öğrendik

O dönemlerde antrenörümüz Necati Tokbudak’tı. Gerçekten çok sert ve disip­linli bir antrenör olduğunu söyleyebilirim. Kendisinden çekinirdik; ama çok şey de öğrendik. Necati Hoca bizim yalnızca nasıl güreştiğimizle değil nasıl görün­düğümüzle de ilgilenirdi. Mesela tırnaklarımızı bile ihmal etmez her sabah kont­rolden geçirirdi. Bir gün hiç unutmam, Yaşar Doğu, cuma namazına gitmiş ve çı­kışta ayakkabılarının çalındığını görmüş. Mecburen, bugünkü Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nın bulunduğu alanda yer alan antrenman salonuna ayakkabısız geldi. Ancak Necati Hoca, Yaşar’ı ayakkabısız görünce antrenmana almadı. “Ben, ayakkabısız, düzensiz gelen insanı antrenmana almam.” diyerek Yaşar’ı geri gön­derdi. Yaşar da 1954 yılında aktif sporu bırakıp antrenörlüğe başladığı zaman Ne­cati Hoca’dan öğrendiklerini kendi öğrencilerine harfiyen uyguladı. Disiplini hiç­bir zaman elden bırakmadı. Her zaman hırslı oldu ve başarıya önem verdi. Bunun için de durmaksızın çalıştı.