Koronavirüsten korunmak için doktorların tıbbı telkinlerini mutlaka dikkate almamız gerek. Devlet yöneticilerimizde gecesini gündüzüne katıyor, sokakları adım adım gözlemliyor aman kimse şu kadar mesafeden fazla yaklaşamasın, sakın bir araya gelmesin, onu yapmasın, bunu yapmasın diyorlar. Devlet yöneticilerimiz kimseye eziyet etmek için ya da sıkıntı vermek için karar almazlar. Onlar da toplumun umumi sağlığını düşünerek kişilerin bazı özgürlüklerini kısıtlayabilirler, bazı sınırlamalar getirir, bazı konularda engel koyabilirler. Bunlara da harfiyen uymak lazım. Ne olacak sanki bana bir şey olmaz diyenler en çok zararın onlara olduğunu insanlık tarihinde görebiliyoruz.

Bu süre içerisinde zorunlu birliktelikler insanların ortaklıklarının ne kadar olduğunu veya olmadığını ortaya çıkarmış oldu. Önceden eşler evleri otel olarak kullandıklarından dolayı evler çok zevkliydi. Şimdi hapishane gibi kullanıldığında çok zevkli olmadığını anlamış oldular. Evde çalışan ev hanımlarının aslında ne büyük bir hapishane ortamında çalıştıklarını ve ne kadar kıymetli bir iş yaptıklarını, ne büyük bir kahraman olduklarını anlamış oldular.

Bütün krizleri fırsata dönüştürmemiz lazım. Fırsatçılığı tabi kötü niyet olarak değil de iyi niyet olarak kullanmak için bir fırsat. Bu kelime bazen rahatsız edebiliyor hoşnutsuz tarafı da olabiliyor. Bu virüsün fırsatçılığını yapıp da 2 liralık maskeyi 20 liraya ya da 5 liralık 15 satmaktan bahsetmiyorum. Bu fırsatçılar takdir edilecek değil tekdir edilecek fırsatçılardır. Ailemizle zorunlu olmadıkça evden çıkmamamız gereken bu günler gerçekten bir fırsattır. Ne yapılabilir diye soracak olursak? Mesela Çocuklara bakarsak çocuklar nelerden hoşlanır? Oyundan hoşlanır, eğlenceden hoşlanır. O yüzden her yeri eğlence ve oyun alanına getirmek lazım. Evlerimizi eğlenceden anladığı neyse, her ailenin bir eğlence kültürü vardır. Bu şekilde ortamımızı huzura, mutluluğa, eğlenceye dönüştürebiliriz.