Öncelikle asker ve polis şehitlerimizin tümüne yüce Rabbimden rahmet ve kederli ailelerine

Başsağlığı diliyorum. Tabii, maalesef ateş düştüğü yeri yakar, ama bizi de yakıyor, hepimizi birden yakıyor. İşte, bizzat yüreğimizde hissettiğimiz tüm bu acıları paylaşmak ne kadar önemli ise, aynı derecede önemli olan bir başka husus, bunları bir an önce önleyebilmektir. Tam bu noktada, sade bir vatandaş gözüyle ve tamamen siyasetten arındırılmış bir masumiyetle çok merak ettiğim bir sorunun cevabını, Türk Silahlı Kuvvetlerimizin çok değerli komutanlarından almak istiyorum.

Dağlıca bölgesinin mutlak kontrol altına alınmasında, yıllardır neden bu kadar büyük bir zafiyet içindeyiz. Bu kadar önemli ve stratejik olduğu ifade edilen, PKK teröristlerinin ana geçiş güzergâhı üzerinde olduğu bilinen ve bildirilen, tüm saldırılar için ülkemize buradan giriş-çıkış yapıldığı, bölge halkı tarafından dahi izlenen bir alandaki hâkimiyet eksiğimiz nasıl izah edilebilir.

Üstelik kendi topraklarımız içinde bulunan böyle bir coğrafyanın korunması, sadece birkaç karakol ile nasıl kendi kaderine terk edilmiş olabilir. Tüm bunlara ilaveten, bahsi geçen alanda defalarca en büyük saldırılara maruz kaldığımız, her seferinde ciddi kayıplar verdiğimiz dikkate alındığında, böyle bir yurt köşesi nasıl korunmasız bırakılabilir. Belki birkaç ay sonra yine aynı bölgede bizi vurmayacaklarından nasıl emin olabiliriz. Dağlıca’da Tabur komutanı Yarbayımız ile birlikte 16 askerimizin şehit olduğu haberlerini izlerken, bir yandan kahroldum, bir yandan zihnimi meşgul eden bu sorulara takıldım. Gelen bilgilere göre, bu kahramanlarımız, kendilerine yardım gelemediği için bazıları mayın patlamasıyla, bazıları ise sonuna kadar çarpışarak şehit oldular. Onlar böylece bu bölgenin savunmasında kahramanlığın zirvesine çıkarken, onlara destek vermesi gerekenlerin zafiyetini nasıl açıklayabiliriz. Aslında, tüm ülkemizde, Dağlıca ve benzeri sınırlı sayıdaki stratejik bölgelerin yerleri bellidir. Askeri yetkililerimiz buraların her noktasını bilmektedirler. Bölgedeki korucularımız ve vatandaşlarımız da buraları çok iyi bilmektedirler. Üstelik biz buralarda yıllardan beri PKK saldırılarına karşı adeta gafil avlanıp kayıplar veriyoruz. Tahammül etmek gerçekten mümkün değil. Öte yandan, şu son bir ay zarfında kaybettiğimiz şehitlerimizin yarısının, uzaktan kumandalı mayın patlamasından şehit oldukları ifade edilmektedir. Türk Telekom, defalarca ve ücretsiz olarak çok gelişmiş sinyal kesici jammer cihazları önerdiği halde, bu yüksek teknoloji ürünü en yeni model cihazların neden ısrarla kullanılmadığı da ayrı bir muamma. Bu ve buna benzer ayrıntılarla ilgili olarak kamuoyumuzda kafalara takılan o kadar çok temel sorular var ki. Şehitlerimizin manevi varlığı huzurunda, herkese tercüman olacağını düşündüğümüz bu tür soruların cevaplarını alabilmek, açıklanamayan birçok şeyin açıklanabilmesini kolaylaştıracaktır diye düşünüyorum. Başta PKK terörü olmak üzere, tüm şiddet eylemlerini en ağır bir şekilde lanetliyorum, bu ülkenin asla sahipsiz olmadığını ve bu melunlarla ağababalarının asla amaçlarına ulaşamayacaklarını, bizi, yurdumuzu ve insanlarımızı asla bölemeyeceklerini haykırmak istiyorum. Tüm şehitlerimize tekrar Allah’tan rahmet, ailelerine, milletimize, ülkemize başsağlığı diliyorum.

İnşallah bu sorunları aşmış olarak daha güzel konularda buluşabilmek ümidiyle, siz değerli okuyucularımızı Rabbime emanet ediyorum, saygılar sunuyorum.

Selam ve dualarımla.