Devlet yetkilileri, aileler veye kişilerin bizzat kendisi uzun bir eğitimde nasıl bir fayda beklemektedir?

Bu soruyu cevaplamaya calışmadan önce ülkemizdeki eğitim-öğretim süresini hatırlayalım. Ülkemizde eğitim-öğretim süresi ilk, orta ve liselerde 4’er yıl; üniversite eğitimi ise 2-6 yıl (MYO-Tıp fakültesi) süreyle uygulanmaktadır. Bu süreye bir yıl anasınıfı da eklenebilir. Bir genç bu eğitimlerin tamamına katılmış olsa 15-19 yıl eğitim alacaktır.  Bu kadar eğitimden sonra yüksek lisan ve doktora yapanlara 5-6 yıl daha eklemek gerekir.

Öncelikle bilimsel açıklamalara felsefi tartışmalara girmeden günlük karşılaştığım tabloyu aktarmaya çalışacağım.

Evimin yakınında sık uğradığım büyük bir market var. Kasada duran bayana eğitim durumunu sorduğumda İİBF kamu yönetimi mezunu olduğunu söyledi. “Açık mı örgün mü” diye sorduğumda “şehrimizdeki üniversiteden mezunum” (yani örgün) dedi…

İşten dönerken uğradığım markettler zincirindeki kasiyere ne mezunu olduğunu sordum. Doğu Anadolu’da bir ildeki ilahiyat fakültesinden mezunmuş.

Mahallemizde markettler zincirine ait bir mağaza var. Kolileri indirip kaldıran, ürünleri düzleyen genç bana “Hoş geldi hocam!” diye hitap edince dönüp ayak üstü konuşuyoruz.  Önce o “Sizi tanıyorum” dedi. “Nasıl/nereden” diye sordum! “Bende üniversiteye gidip geliyorum sizi görüyorum,  doktora yapıyorum” dedi. İster istemez eğitiminin bilimde en yüksek seviye olan doktora düzeyine ulaştığını öğrenmiş oldum.

Bu satırları okuduktan sonra niçin teorik tartışmalara girmek istemediğimi daha iyi anlamışsınızdır. Bu noktada konuyu eğitim-istihdam (işlendirme)/mutluluk ilişkisi yönüyle irdeleyelim!

İstihdam

İstihdam, Arapça kökenli bir kelime olup bir görevde, bir işte kullanma anlamına gelmektedir. Türkiye geneli işsizlik sayıları kısa süre önce açıklandı (15.04.2019):

Türkiye genelinde 15 ve daha yukarı yaştakilerde işsiz sayısı 2019 yılı Ocak döneminde geçen yılın aynı dönemine göre 1 milyon 259 bin kişi artarak 4 milyon 668 bin kişi oldu. İşsizlik oranı 3,9 puanlık artış ile %14,7 seviyesinde gerçekleşti.

Genel işsizlikte durum böyle iken uzun yıllar eğitim alan üniversite mezunlarının bulunduğu genç nüfusta (15-24 yaş) işsizlik oranı 6,8 puanlık artış ile %26,7 olarak tespit edilmiş. Yani 3-4 gençten bir tanesi maalesef işsiz. İşsizliğe uzun eğitim verilmesi de bir noktada çözüm olmuyor!

Özetle uzunda olsa eğitim artık işlendirme işlevini beklenilen ölçüde yerine getiremiyor. Peki mutluluğu nasıl etkiliyor?

Fazla Eğitim mutluluk getirmiyor mu?

TUİK Yaşam Memnuniyeti Araştırması’nda  (2017) mutluluk oranı bir okul bitirmeyenlerde % 62,5 iken bunu %57,7 ile ilkokul, %57,4 ile lise ve dengi okul ve %56,9 ile yükseköğretim mezunlarının izlediği belirlenmiş.

Yaşam Memnuniyet Anketi sonuçları kısaca bu şekildedir. Benim en ilgincime giden eğitim ve süresinin uzamasının mutluluğu artırmaması hatta az da olsa geriletmesidir. Ama bu sonuçlara bakıp da “cehalet mutluluktur” diyenlerin peşine takılmayın derim…

Eğitimin toplumumuzda mutluluğu artırmaması mutlaka sosyolojik ve bilimsel anlamda irdelenmelidir. Eğitimin niçin mutluk getirmediği de yine bilimsel yöntemlerle çözülebileceğini düşünenlerdenim.

Reform şart

Uzun yıllarda okulda tutmaya çalıştığımız genç nesilleri işlendiremeyen/mutlu edemeyen bu eğitim sistemi mutlaka sorgulanmalıdır. Kaldı ki koli kaldırıp indirmek için doktora eğitimi yapmaya gerek yoktur. Ancak bu işe girmek için bile referans aramak gerekir. Bir başka açıdan da yeterlilikleri bu kadar az olanların okulları/üniversiteleri veya yüksek lisans/doktor sınıflarına kabul edilmeleri ne kadar doğrudur? Yönlendirme olmayan, kişisel yeterlilikleri dikkate almayan ve çağdaş ihtiyaçlara yönelik meslek sahibi mezunlar yetiştirmeyen bir eğitimde hangi tedbiri alırsanız alın temelli bir çözüm çıkmaz.

Başlıktaki soruyu tüm ilgililerin düşünmesi dileğiyle

Sonsöz: Dozunda olmayan her şey halojenik veya öldürücü etkiye sahiptir.