Bugün Kurtuluş havasını yeniden solumaya başladık. 87 yıl önce bugün aziz vatanın kendi kendini kurtaran ilk şehri KURTULUŞ meşalesini tutuşturarak “Maraş bize mezar olmadan, düşmana gülzâr olmaz” diye haykırdı. Maraşlı aslında bu meşaleyi daha önceden yakmıştı. Namahreme uzanan eli kırmak için Çakmakçı Sait, canı bahasına “ileriye atılıp sonra dönmemek üzere” oracıkta “acı ölüm tasından içerek” şehadet mertebesine ulaştı.  Çakmakçı Sait şehit olmuştu ancak BAYRAK yere düşmeyecekti. Onurumuz Sütçü İMAM silahını çekerek bu hayâsız tasalluta son verdi. Artık ok yaydan çıkmıştı, bu olaydan sonra Maraşlılar vatanın bağrında sıradağlar gibi durup yekvücut oldular.  12 Şubat Ruhu hiçbir zaman kaybetmemiz gereken şuurdur. Bizim ezeli ve ebedi en temel varlığımızdı. Bugün de ülkemiz ve devletimiz başka hıyanetlerin, başka melanetlerin merkezi haline getirilmeye çalışılmaktadır. Nasıl 12 Şubat’ta kadını erkeği, genci yaşlısı, köylüsü şehirlisi her bir ve bütün olmuşsak; bugün de, yarın da şuuru ‘düşmanın vatanın bağrına’ hançer saplamasına müsaade etmemeliyiz. Bu tavır ve bu duruşu her zaman göstermeliyiz. Ne diyordu merhum Abdal Halil AĞA “bu kasnağın üzerini değil evimi dahi altınlarla doldursan, karındaşlarımın bağrına çomak sokamam. Çünkü, bu din bahsidir” başka bir şeye benzemez. EVET, bugün gelinen nokta aynen Abdal Halil AĞA’nın dediği gibi DİN BAHSİDİR. Bir tarafta akbabalar, baykuşlar, sırtlanlar bu vatanın naif ve mübarek varlığına musallat olmaya çalışmakta, diğer tarafta ‘bir hilal uğruna, batan güneşler’ bu melanete engel olmaya çalışmaktadır. Elbette tarafımız HİLAL’in yanıdır. Elbette akbabalara, ruhunu şeytana satmışlara HAYIR, devleti ebed müddet diyenlere EVET diyeceğiz. Dün de böyle dedik, bugün de, yarın da aynısını diyeceğiz. Kümbet Mahallesinde oturan Senem Ayşe'nin eşi Ramazan; mahallesindekileri, akrabalarını, yakın aile efradını toplayarak Ermenilere ve Fransızlara karşı çete harbine başlar. Ramazan vatan için, bayrak için, namus için silaha sarıldığının beşinci günü ermeni bir hainin kurşunuyla alnından vurularak şehadet şerbetini içer. İşte İstiklal Marşı şairinin ‘gökten ecdat inerek öpse o pak alnı değer’ dediği alın Senem AYŞE’nin can yoldaşı Ramazanın, onun gibi ‘gül bahçesine girercesine kara toprağa giren’ şühedanın alnıdır. O alın öpülmeye değer, pak alındır. O emanet ‘en son ocağımız tütene kadar’ saygı ve muhabbetle baş tacı edilecek emanettir. “Senem Ayşe’de bazen ‘çetelere’ evde yemek yapar, bazen de yaralıların tedavisine koşar, onlara şifa vermeye çalışır. Senem Ayşe'ye "Bacı Ramazan Ağa şehit oldu" kara haberi verilir. Senem Ayşe; evde bulunan fişeklikleri kaptığı gibi, kocası Ramazanın başucuna gelir. Ona sarılır, akan kanlarını yüzüne sürer, kocasının mavzerini aldığı gibi, sevinç çığlıkları atan Ermenilere basar kurşunu, sonra çete ile birlikte savaşa devam eder.  Bir gün cephaneleri tükenir, Haznedarlı semtinde çadır kuran Mustafa Kemal Paşa'nın kumandanı Kılıç Ali Paşanın huzuruna çıkar, ondan silah ve cephane ister, kılıç Ali Paşa "Bacı, sen evine git, biz erkekler savaşırız" mukabelesinde bulunur. Senem Ayşe'nin ısrarı üzerine, kendisine bir bedel gösterirler, kahraman kadın onu tam on ikiden vurur, kılıç Ali Paşa hayretler içinde kalır Bacı'ya gereken her şeyin verilmesi emrini verir, bol cephane ile evine dönen Senem Ayşe kendi evinin yakınındaki bir Ermeni evinin cephane deposu olarak kullanıldığını fark edince, kendi evine gaz dökerek yakar, cephane deposu olan ev de havaya uçar.” Senem AYŞE ve onun gibi belki isimlerini bilmediğimiz birçok kahramanın canları bahasına sürdürdükleri mücadele sonrasında MARAŞ düşmana gülzâr olmadı. Kurtuluş savaşımıza katılan bütün kahramanlarımızı rahmet ve minnetle yâd ediyor, bütün hemşerilerimin ÇETE BAYRAMINI kutluyorum.

Not: Bir kısım notlarda Kahramanmaraş Belediyesinin internet sayfasındaki “Milli Mücadele” sayfasından alıntı yapılmak suretiyle istifade edilmiştir. Belediyemize teşekkür eder bu sayfanın daha da zenginleştirilmesini öneririm.