Tam 11 yıl önce bugün Türkiye’de ilk defa bir siyasi istikrar, muhtıra veren Türk Silahlı Kuvvetleri’ne karşı sesini yükseltmişti. E-muhtıraya karşı sessiz kalmayan dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, ilerleyen süreçte de kahraman Türk ordusunun içerisine yuvalanan hainlerin darbesinde de geri adım atmadı. Genelkurmay Başkanlığı’nın 27 Nisan 2007 gecesi internet sitesi aracılığıyla yayınladığı e-muhtıra’nın yıl dönümünde Türkiye, bu kez farklı bir siyasi operasyonla karşı karşıya.

27 Mayıs 1960, 12 Mart 1971, 12 Eylül 1980, 28 Şubat 1997 ve 27 Nisan 2007 askeri müdahalelerinin ardından Türkiye, 15 Temmuz 2016’da bir kez daha kahraman Türk ordusunun içerisine yuvalanan hainlerin darbesiyle karşı karşıya kalmıştı. Türk halkının oyunu alarak göreve gelen siyasi oluşumlar darbelerle durdurulmak istenirken, bugün de yine dış güçlerin etkisiyle Türkiye’nin önü kesilmeye çalışılıyor. 11 yıl önce bugün tarihler 27 Nisan’ı gösterdiğinde Genelkurmay Başkanlığı internet sitesi aracılığıyla 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, meclis tarafından Cumhurbaşkanı seçilmesi süreci ile ilgili bir bildiri paylaşmış ve bu bildiri ise post modern darbe olarak tarihteki yerini almıştı. İnternet sayfası üzerinden yapılması nedeniyle siyasete yapılan bu müdahale E-muhtıra olarak adlandırılırken, Türkiye’de ilk defa siyasi iktidar muhtıra ve darbe girişimine karşı ordusunun içine sızan dış güçlerin maşalarına sesini yükseltmiş, şapkasını alıp gitmemişti. Bu demokratik duruşun arkasındaki isim olan dönemin Başbakanı şimdi ise Cumhurbaşkanı olan Recep Tayyip Erdoğan, FETÖ’cülerin 15 Temmuz darbe girişiminde de geri adım atmayarak millet iradesine olan bağlılığını göstermişti.

TARİHİN İLK VE TEK e-MUHTIRASI

Türk Silahlı Kuvvetleri adına Genelkurmay Başkanlığı'nın Cumhurbaşkanlığı seçimi dolayısı ile 27 Nisan 2007 tarihinde gece geç saatlerde internet üzerinden verdiği muhtıra, tarihe 27 Nisan e-Muhtırası olarak geçti. Türkiye Cumhuriyeti'nin 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in görev süresinin mayıs ayında dolacak olması sebebi ile başlayan Cumhurbaşkanı seçimi ile ilgili olarak özellikle ana muhalefet partisi CHP'nin Türkiye'nin tepedeki üç makamın da Milli Görüşçü olmaması ve Cumhurbaşkanı'nın tüm partilerin uzlaşısı ile seçilmesi gerektiği düşüncesine birçok sivil toplum kuruluşu ile (Cumhurbaşkanı'nın TSK'nın başkomutanı sıfatı taşıdığı gerekçesi ile) müdahil olması, bu görüşlere AK Parti ve diğer sivil toplum kuruluşları tarafından itibar edilmemesi, ülkede gerginliği tırmandırdı. 27 Nisan 2007 günü gece yarısına az bir zaman kala TSK'nın resmi internet sitesi üzerinden yapılan açıklamada adaylık süreci ile 23 Nisan öncesi yurdun birçok yöresinde laiklik karşıtı ve din bezirganlığı olarak nitelendirdikleri olayların gelişiminin vahim derecede olduğu ve bunun rejime meydan okuma olarak değerlendirilmesi gerektiği yer almış, bununla birlikte TSK’nın yasalar ile kendine düşen görev ve yetkileri kullanmaktan çekinmeyecekleri de dile getirdi.

İKTİDAR YÜZDE 46.7 İLE TEKRAR HÜKÜMET KURMAYI BAŞARDI

27 Nisan e-Muhtırası’nı kaleme alan AK Parti Siirt Milletvekili Yasin Aktay, Karizma Zamanları: 28 Şubat’tan 27 Nisan’a AK Parti ve Türk Siyaseti isimli kitabında, “Muhtıranın hemen ardından gerçekleşen ve içeriği açıklanmayan Büyükanıt ile Erdoğan arasındaki Dolmabahçe Buluşması halen gizemini koruyor. Bu tarihten sonra da her iki isim de konuşulanları sır gibi saklıyor. Sonrasında Erdoğan muhtırayı yanıtladıklarını ve artık sadece bir açıklama olarak gördüğünü ifade etti. Büyükanıt da Meclis Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu dahil tüm açıklamalarında metni kaleme aldığını ama muhtıra olmadığını, sadece laiklik hassasiyetini ortaya koyan bir metin olduğunu savundu. 2011 yılında da Cumhurbaşkanı Gül’ün girişimleriyle muhtıra siteden kaldırıldı. 22 Temmuz 2007 seçimlerinde iktidar partisi yüzde 46.7 oy oranıyla tekrar tek başına hükümet kurmayı başardı, halk muhtıraya tepkisini Ak Parti’yi destekleyerek göstermiş oldu. MHP’nin meclise girerek verdiği destekle 28 Ağustos’ta Abdullah Gül cumhurbaşkanı seçildi. 30 Ağustos törenleriyle başlayan asker ile gerilim bir süre daha devam etti. 2008 yılında Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya laikliğe aykırı fiillerin odağı haline geldiği iddiasıyla Ak Parti hakkında kapatma davası açtı. Ancak, Anayasa Mahkemesi’nde parti kapatma için yeterli evet oyu çoğunluğu sağlanamadığı için, bu antidemokratik girişim de atlatılmış oldu” ifadelerini kullanmıştı.

KARARLI DURUŞ İSTİKRAR VE DEMOKRASİYE OLUMLU KATKI SAĞLADI”

28 Nisan 2007’de gösterilen kararlı duruşun istikrar ve demokrasi adına Türkiye’ye önemli katkılar sağladığını da belirten Aktay, kitabında, “Ak Parti Hükümeti, TSK’nın 27 Nisan’da internet bildirisiyle yaptığı vesayet girişimine daha önce askeri müdahalelere maruz kalan hükümetlerin yapmadığı bir şekilde kararlı bir tutum göstermiş ve böylece kendisine yönelmiş büyük bir saldırıyı bertaraf etmiştir. Bu konudaki tutumu halk tarafından da büyük destek görmüştür. Ancak daha sonraki yıllarda 27 Nisan bildirisine karşı kararlı tutum, “açıklamanın muhtıra olmadığı” rutin bir açıklama olduğu şeklinde bir düşünceye doğru evirilmiştir. Meclis Darbeleri Araştırma Komisyonu’na ifade veren Yaşar Büyükanıt da hükümet temsilcilerinin sonradan değişen bu açıklamalarını bildirinin muhtıra olmadığı düşüncesine kanıt olarak sunmuştur. Bülent Arınç’ın ‘metni yazan sonuçlarına katılacak” açıklamalarına rağmen komisyona verdiği cevaplarda metni yazdığını kabul eden Yaşar Büyükanıt ve muhtıra hakkında takipsizlik ve görevsizlik kararları verilmiştir. Büyükanıt başta olmak üzere 27 Nisan’a ilişkin hiçbir soruşturmanın yapılmamış olması demokrasi adına son derece üzüntü vericidir. 28 Nisan 2007’de gösterilen kararlı duruşun istikrar ve demokrasi adına ülkeye sağladığı katkıları hatırlatırken bu kararlılığın yargı aşamasının cezasızlıkla sonuçlanmasının olumsuzluğunu unutmamak gerekmektedir” ifadelerini kullanmıştı.

ABDULLAH GÜL MUHTIRANIN YILDÖNÜMÜNDE ADAYLIĞINI AÇIKLAR MI?

Türk yakın tarihinin kritik bir virajı olarak tarihteki yerini alan post modern darbe, Türk siyasi tarihi bakımından da önemli bir sorunu açığa çıkartmıştı. Baskıcı ve vesayetçi anlayışın, topluma ve demokrasiye hakim olmak için nasıl bir çalışma yürüttüğü ve bu çalışmaya TSK içindeki demokrasi karşıtlarının nasıl destek verdiği, 27 Nisan’a kadar gelinen süreci, e-muhtıra gecesi yaşananları ve sonrasındaki gelişmeler, Türk halkının hafızasındaki yerini koruyor. E-muhtıra’nın yıl dönümü olması ve şuan ki dönemde alınan erken seçim kararıyla birlikte bazı olaylar 11 yıl önceki durumun tam da karşıtı bir şekilde günümüz siyasetini meşgul ediyor. 2007’de yaşanan 367 kriziyle birlikte, seçimleri kazanmasına rağmen hükümet kuramayan iktidar partisi, Devlet Bahçeli’nin de desteğiyle hükümet kurmayı başarmıştı. Bugün ise yine o dönemde olduğu gibi milletin iradesini savunan Recep Tayyip Erdoğan ve Devlet Bahçeli kurduğu ittifakla dış güçlerin hedeflerine ulaşmasını engel oluyor. 11 yıl önce Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘kardeşim Abdullah Gül’ diye Cumhurbaşkanlığı’na aday gösterdiği Abdullah Gül, bugün ise o dönemde kendini Cumhurbaşkanı olarak görmek istemeyenlerin adayı olma düşüncesini güdüyor. Bakalım, Cumhur İttifakı’na karşı cephede yer alan Abdullah Gül e-muhtıranın yıl dönümünde adaylığını açıklayacak mı?

Ahmet Güneçıkan