Türkiye İstatistik Kurumu'nun 2016 yılı "Yaşam Memnuniyeti Araştırması" sonuçlarına göre, mutlu olduğunu dile getiren insanların sayısı artmış.

Mutluluğun 2015 karnesinde veriler yüzde 56,6 iken, 2016 yılında yüzde 61,3’e çıkmış

Mutsuz olduğunu beyan eden bireylerin oranı ise yüzde 11.4’ten yüzde 10.4’e düşmüş..

Kadınların 2014 yılındaki mutluluk oranında düşüş vardı. Aynı yıl erkeklerde bu oran yüksekti.

2016 yılı yaş gruplarına göre mutluluk düzeyine bakıldığında, en yüksek mutluluk oranı %63,8 ile 18-24 yaş grubunda, en düşük mutluluk oranı ise %51,7 ile 45-54 yaş grubunda gerçekleşti.

2016 TÜİK araştırmasında bir dikkat çeken detay ise; az eğitimlilerin daha mutlu olması...

Evli bireylerin, evli olmayanlara göre daha mutlu olduğu görülüyor... Evli bireyler 2015 yılında %59,6’sı mutlu iken, evli olmayanlarda bu oran %49,5 olarak gerçekleşiyordu.

Bireyleri en çok aileleri mutlu etti. Kendilerini en çok ailelerinin mutlu ettiğini ifade edenlerin oranı %72,3...

Bireylerin kamu hizmetlerindeki mutluluk değerleri ise ilgi çekici... 2015 ve 2016 yıllarındaki araştırmalarda ilk sıralarda; ulaştırma, sağlık ve asayiş geliyor.

İnsanların geleceklerinden ümit oranı 2015 yılında yüzde 74.4... 2016 yılında ise yüzde 76.8'e yükselmiş.

Evli insanların son iki yılda, evli olmayanlara göre daha mutlu olduğu görülüyor.

Mutluluk kaynağı değerlerde öncelik sağlık... Bunu sevgi ve başarı takip ediyor.

Yaşama karamsar bir gözle bakmak ve her olayı negatif değerlendirmek bazılarımızda bir hastalık…

Genelde hayata karamsar bakma, imkânları yeteriz bulma, başkalarına kızma, kendini başarısız bulma ile kendini gösterebilen sıkıntılar bir müddet sonra hastalık halinde bedeni ve ruhi sıkıntıları beraberinde getirebilmekte...

Bütün olumsuzluklara karşı her olayın içerisinde kendimize hoş gelebilecek bir yanı bulmak kişisel ve toplumsal sağlığımıza katkı sağlayacaktır.

Bardağın dolu tarafını görmeden, bardağın içinde var olana şükür edenler daha mutlu ve dengeli bir hayat yaşıyor.

Hayata hep dolu tarafından bakarak onu huzurla yaşanmış dakikalarla dolduralım. Aksi takdirde boş olan tarafa baka baka, boşluğun içinde boğuluruz.