Ne çok kavga var etrafımızda. Ne de çok kavga ediyor tartışıyor çatışıyor insanlar. Neden bu kadar gergin insanlar, siyasetçiler, devletler.

Gerginlik bazen bir siyaset mekanizması olur mutlak. Öyle değerlendirilir, öyle uygulanır. Gerginlik sporda, özellikle futbolda da bir strateji olarak konulup uygulanabilir. Ancak topluma mal olmuş spordaki siyasetteki gerginlik sahadaki ile sınırlı kalmıyor. Toplumu etkiliyor, insanların ruhunu psikolojisini derinden etkiliyor.

Bulunduğumuz jeopolitik durum nedeniyle dış siyasetten kaynaklanan gerginliğin dışında kalmamız, ülke olarak kendimizi soyutlamamız mümkün değil. Güneyde pek çok ülkenin at koşturduğu, çıkarları için her türlü entrikanın oynandığı Irak. Bombaların patladığı, kadın, çocuk, yaşlı genç her gün onlarca kişinin can verdiği Suriye. Bu iki ülkenin kuzeyinde oluşturulmaya çalışılan kantonlar, beraberinde artık gün yüzü gibi ortaya çıkan bir Kürt devleti kurma girişimi. İlişkilerimizin pamuk ipliğine bağlı olduğu, onca yıl suskunluktan sonra yeniden dünyanın patronluğuna oynayan bir Rusya.

Ortadoğu’da yeniden kurulmaya çalışılan bu yeni düzende Türkiye mutlaka varlığını gösterip, ağırlığını ortaya koymak zorundadır. Siyasi, politik, psikolojik hatta askeri olarak bu gerginliğin bir parçası olmak zorundadır. Nitekim Fırat Kalkanı harekatı ile de, Ülkemiz güneyindeki yeni oluşuma sessiz kalmayacağının kuvvetli sinyallerini vermiştir.

Yaklaşık 10 gün sonra yapılacak olan referandum oylaması, ülkemiz ve yönetimi üzerinde köklü değişiklikler yapacak. Hızlı başlayan, gerginliğin doruk noktasına adım adım ilerleyen referandum çalışmaları ülke ve vatandaşı üzerinde psikolojik baskı uygulamakta, doğal bir gerginliği beraberinde getirmektedir. Referandum da hayır diyecek

Bunca gerginlikten sıyrılıp özümüze dönersek, biz halkız. Biz işçiyiz, memuruz. Emekçiyiz, emekliyiz. İdeallerimiz, amaçlarımız, hayatı algılayış ve yaşayış biçimlerimiz arasında çokta bir fark yok. İç siyasette evet de desek, hayır da desek, dış siyasetin ülke yansımaları karşısında hep bir ve birlik olmayı bilmişiz.

Yaşanan bunca iç ve dış siyasi gelişmeleri, bu gerginliği Mantık biliminin kurucusu Aristoles’in tümevarım ve tümden gelim akıl yürütmeleri ile toplum psikolojisine bağlayalım. Tümdengelim olarak siyasetin gerginliğini kendi benliğimize taşımadan, psikolojimizi olumsuz etkilemesine izin vermeden biz birbirimizi sevmeye, sevemiyorsak da saymaya çalışalım. İnsan ilişkilerinde sevgi kural olmasa da saygı herkesin riayet etmesi gereken bir mecburiyettir.

Biz birbirimizi sevip saydıkça, pozitif duygularımız siyaset kurumunun tepelerine kadar ulaşıp tümünü kavrayacaktır. Bütün olan halkın dizayn ettiği bir siyaset, bu aralar her türlü entrikaların döndüğü güney sınırımızdaki oluşuma kayıtsız kalmayacak, gücünü enerjisini oraya harcayabilecektir.

Gerginliği yayan tümdengelim yerine, huzur, sevgi, saygı ve hoşgörü ile en önemlisi birbirimize duyduğumuz sevgi ile tümevarımı biz dizayn edelim.