Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde, büyümenin ve kalkınmanın en önemli unsurlarından birisi sanayii üretimidir. İmalat ve sanayii sektörünün hakim olduğu kentler diğer kentlere göre daha farklıdır. Üretim olan yerde istihdam yoğundur. İstihdam yoğunlaşınca gelir seviyesi artar. Böylelikle eğitime, kültürel aktivitelere ayrılan fonlar artar. Neticesinde hem kent hem de ülke gelişir, büyür.

Ülkemiz şu anda milli gelir sıralamasında dünyada 18.sırada yer almaktadır. Coğrafi konumu olarak 1,5 saat uçuş mesafesiyle 2 milyar nüfusa ulaşabilen bölgede yer alan ülkemizin, bu sıralamada ilk 10’da yer alabilmesi imkanlar dahilinde. Kalkınmayı sadece büyük şehirler vasıtasıyla değil, tüm şehirlerimiz ile sağlayabilirsek bu yolda önemli bir adım atmış oluruz.

Özellikle ülkemizin doğu bölgeleri, sanayi sektörünün gelişmemiş olmasınından dolayı kalkınmaya gereken desteği sağlayamıyor. Politika yapıcıların bu bölgedeki güvenlik sıkıntısını gidermek için adımlar attığı ve sanayicileri teşvik için önemli avantajlar sağladığı ortadadır. Bununla birlikte, tüm bu desteklere rağmen hala imalat sektörünün bu bölgelerde arzulanan düzeye varamamasının sebeplerinden birisi lojistik problemlerdir.

Bu bölgelerde lojistik maliyeti, hem hammadde temininde hem de üretilen mamülün müşteriye sevk edilmesinde toplam ürün maliyeti içinde önemli bir yekün tutmaktadır. Lojistik maliyetlerinin kısılabilmesi için büyük altyapı projeleri geliştirmek gerekir.

Belki biraz uzak bir örnek ama Çin’in eski İpekyolu’nu yeniden canlandırmak için giriştiği “Bir Kuşak Bir Yol” projesi bize ilham olabilir.

Çin’in batı bölgesinde bizim doğu bölgemizdeki gibi üretim maliyetleri yüksek seviyelerde. Çin devleti bu gidişata dur deyip, batı bölgelerini de birer üretim üssü haline getirme kararı aldı. Bunu başarmak için de ilk yaptıkları icraat ise tarihi İpekyolu’nu yeniden faal hale getirmek oldu. Batı Çin’in az gelişmiş ve daha ucuz olan bölgelerini karayolu ve demiryolu ile pazarın yoğun olduğu yere bağladı. Şu anda Çin’den Almanya’ya haftada 30’un üzerinde tren geliyor. 9 bin dolardan bahsedilen navlunlar artık 3-4 bin dolara kadar düştü. Şu sıralar Tahran (İran) ile arasındaki tren yolunu geliştirmeye çalışıyor. Böylelikle batı Çin’i üretir ve rekabet edebilir hale getiriyor diğer taraftan da yavaş yavaş kaybetmeye başladığı pazarı yeniden kendi içinde getirmeye çalışıyor. Bugün artık Çin, Polonya’ya demir yoluyla oradan da İngiltere’ye kara yoluyla toplam 15 günde parsiyel mal taşıyabiliyor. Navlun maliyetleri ise uçakla taşımaya göre çok ucuz, gemiye göre ise çok az pahalı ama en önemlisi navlun süresi oldukça kısa.. Türk üreticilerinin İngiltere’ye parsiyel mal sevkiyatı transit süresi 12 gün. Çin arayı 3 güne kadar indirdi.

Günümüz ticari hayatında üretim kabiliyeti kadar, ürettiğini hızlı teslim etme kabiliyeti de ön plana çıkıyor. Son zamanlarda Çin ile gerçekleştirdiğimiz yeni ekonomik anlaşmaların temelinde, Çin’in lojistik atağı yer alıyor.

Topyekün kalkınma hedefimize lojistik gözlüğüyle bakmak ve küresel gelişmeleri yakından takip etmek bize önemli avantajlar sağlayacaktır. Buradan hareketle, bir tanesi de Kahramanmaraş’ta yer alan lojistik merkezlerini yeni İpekyolu projesine entegre etmek ve doğu illerinde bu merkezlerin sayısını çoğaltmak önemli bir adım olabilir. Herkese hayırlı kazançlar dilerim.