Eskiden toprak testiler olurdu. Buzdolabının olmadığı o güzelim yıllarda insanlar susadıkça içecekleri suyu toprak testilerde muhafaza ederlerdi. Haliyle testinin içinde ne varsa, çatladığında veya bir vesileyle sızdırdığında ancak içindekini sızdırırdı. Su varsa su, şarap varsa şarap, bal varsa bal, sirke varsa sirke.

Mevlana hazretlerine atfedilen bu güzel söz, tasavvufta insanların mayalarının temiz olup olmadığı ile ilişkilendirilmiş ve insanın kalbi temiz ise bu, işlerine yansır ve temiz işlerle meşgul olur. Allah ta onun işlerini rast getirir, hayırlı işlerde devamlı olarak kullanır. Ama insanın mayesi pis ise devamlı pis işlerde uğraşır. Pislik düşünür. Allah ta ona istediğini verir, cehennemin dibine kadar iner de iner.

Sevgili Peygamberimiz'in gül dudaklarından "İnsan bir söz söylemez ki, yanında onu gözetleyen ve yazmaya hazır bir melek bulunmasın." (Kaf, 18) ayetini işiten sahabe-i kiram konuşmuş olmak için konuşmazlar, kendilerini ilgilendirmeyen hususlarda kul hakkından şiddetle sakınırlar, dedikodu, gıybet, yalan, iftira, laf getirip götürmekten Allah'a sığınırlardı. 

Bilal-i Habeşi'ye "Ey kara kadının oğlu" diye şakacıktan hitap eden Ebu Zer el-Ğıfari'ye Peygamberimiz "Sen hala cahiliye ahlakını terk etmedin mi?" diye ikazda bulununca mübarek yanağını yere koyup "Bilal yanağıma basmadıkça yanağımı yerden kaldırmam" demiş ve Bilal (ra) ile helalleşmişlerdir. 

Bizlerde şu mübarek Ramazan gününde yakamızı hesaptan kurtarabilmek için ulaşmadığımız bir fakir, başını okşamadığımız bir yetim, ihtiyacını tedarik etmediğimiz bir dul, bir muhtaç, bir garip, bir mülteci kalmasın diye gece gündüz gayret ediyoruz.

İçerisinde görev aldığım Saçaklızade ve Abdulhamidhan Vakıfları marifetiyle varlıklı insanlarla yoksulların aralarına köprüler kurmak, toplumun farklı kesimlerini birbirlerine yaklaştırmak, muhabbet halkaları meydana getirmek için gece gündüz hizmet etmeye çalışıyoruz. Her gün bir yeni etkinliğe imza atarak amel defterlerimizi doldurup hesaptan kurtulmaktan başka bir derdimiz de yok.

Bir yandan hayır sahipleriyle görüşerek, bir yandan fakirlerin durumlarını araştıran ekipler kurarak, durum tespiti yaparak, diğer bir yandan da Ramazan Bayramı gelmeden bayramın neşesini yaşadığımız her yere taşıyabilmek için koşturuyoruz. Bu sene Ramazan başında bilbordlarla ne yaptığımızı halkımızla paylaşmıştık. Çok isabetli bir iş yapmışız. Hamdolsun hem bağışçılarımız coştu, hem de muhtaç aileler bize daha kolay ulaştı.

Şimdi ramazan bayramına bir hafta kala en az 500 çocuğun bayramlığını temin için beşyüz hayır sahibi bulmamız lazım ki bayramı hak edelim. Elimizde bir çok adres var, gönüllü hayır sahiplerinin ilgisini bekliyor. Ayrıca  Ramazan'ın ilk iki haftası boyunca iftara yakın evine geç kalan oruçlulara kırmızı lambalarda, otobüs  duraklarında, acillerin önünde, üniversitede, içinde zemzem hurma ve kek olan binlerce iftarlık dağıttık.

Hasılı, bereketli bir mevsim yaşıyoruz. Abdulhamidhan Camii'nin bahçesinde tertip ettiğimiz "Kardeşlik Sofralarında" gerçek bir asr-ı saadet neşvesi yaşanmaktadır. Şimdi Ramazan'ın son haftasında Abdulhamidhan Camii'nde "Abdulhamidhan Camii Resimlerinden Bir Demet" adlı resim sergimizi sizlere sunacağız inşallah. Bu arada üniversitemize inşa ettiğimiz camimiz hızla ilerliyor. Diyanet İşleri Başkanımız ziyaret ettiler ve takdirlerini beyan ettiler. 

Yeni akademik yıla yetiştirmeye çalıştığımız bu camimizin üniversite kongre merkeziyle iç içe olmasından mutlu oldular. Ayrıca Diyanet İşleri Başkanlığı ile üniversitemiz, üniversite bünyesinde bir kıraathane (kitap+kahve) projesinde anlaştılar. Gördüğünüz gibi yarın endişesi, hesap endişesi, rıza-ı bari telaşı olanlar, geceyi gündüze katıp çalışıyorlar. Hayra anahtar, şerre kilit olabilmek için çalışan bu insanlar Peygamberimizin "Allah ne kalıplarınıza ve ne de suretlerinize bakmaz. Ancak, kalplerinize ve amellerinize nazar eder." (Hadis-i Şerif) sözüne itibar ederek kalplerini ve amellerini zenginleştirmeye çalışıyorlar.

Bakmayın, riya olur diye hayır adamlarını sevenlerin suskunluğuna, onlar seherlerde dualarına kattıkları hayırlı insanlara en büyük katkıyı sağlamaktadırlar.

Tabi bunca güzellikler arasında mayesi pis, kanı bozuk adamlar da çıkacaktır. Tıpkı gül bahçesindeki ayrık otları gibi. Onların testilerinde haram olduğu için dışına haset, kin, iftira, yalan sızmaktadır. Sakın onlara meyletmeyin, bahçenizde bir ayrık otu bulursanız çekip atmaz mısınız? Çekin atın ve hayır adamlarına desteğinizi devam ettirin. Mayesi pislik olan adamları asıl o zaman kahredersiniz. 

Sevgili Peygamberimiz "Haramla beslenen vücud ateşe müstehaktır." buyuruyorlar. Bu adamların yedikleri içtikleri haram olduğundan isteseler de onlardan iyilik sadır olmaz. İşleri güçleri toplumu ifsat etmektir. Çünkü onlar da onunla yargılanacaklar. Onun için Allah vadelerini uzatıyor ki cehennem azabından nasiplerini alsınlar diye. 

Ey kendisine emanet edilen ömrü bir kuyumcu titizliğiyle değerlendirip cenneti arzu eden hayır adamları, hayırlı insanlar. Pencereye bakmayın, pencereden bakın. Pencereye bakarsanız camdaki lekeleri, pencereden bakarsanız önünüze serilen namütenahi alemi görürsünüz.

Kanı bozuk adamlara da itibar etmeyiniz. Çünkü onlar olmasa sizin kıymetiniz nasıl anlaşılacak. Unutmayın, iyilerin iyilikleri kıyamete kadar hayırla anılır. Kanı bozukların saltanatı ise Allah'ın onlara tanıdığı mühlet kadardır. Gayretullaha dokundukları gün hak ettiklerini bulacaklardır. 

Yaklaşan Kadir Gecesi'nin ve Ramazan Bayramının, Allah dostlarının affına, düşmanlarımıza verilen mühletlerin de dolmasına vesile olması dileğiyle.

Kalın sağlıcakla.